CEBEL'DEKİ VOLKANİK PATLAMA
19 Mayıs, Saatçi Ömer'in Sofya'da ölüm hücresinde devleştiği andır, Hüsniye ablanın Mestanlı'da tankı durdurduğudur, Cebelli Avni'nin bayrak oluşudur, İsmet'in sırtında taşıdığı büyük yaradır, Rasim'in Belene'de çizdiği karakalem portrelerdir…
CEBEL'DEKİ VOLKANİK PATLAMA
Bizim oralarda, yüksek Aladağ eteklerinde, Mayıs ayında beyaz ve mor zambaklar, çitlembikler ve güller açar.
19 Mayıs 1989’da yine açmışlardı. Bahar yağmurlarından sonra bütün Cebel civarı yeşilliğe bürünmüştü, her yeri çiçek kokusu sarmıştı ama havada bir ağırlık hissediliyordu, insanların yüzleri hiç gülmüyordu, gözler gam ve kasvet doluydu.
Çiçekler özgürce açabiliyordu, kuşlar özgürce ötebiliyordu ama insanımızın derdi büyüktü. Dağlının özgürlüğü çoktan elden gitmişti, kimlik ve benliğine bile göz dikilmişti. Buna bir son verilmeliydi. Bıçak iyice kemiğe dayanmıştı.
Ve 19 Mayıs günü, ilk Cebel’de beklenen o volkanik patlama gerçekleşti. Haber, aynı kıpkırmızı lav ateşinin yayılması gibi bütün ülkeyi sardı ve esir kalpleri tarifsiz büyük bir sevinç kapladı. Artık zalim despotun ne jandarmasından ne de milisinden zerre kadar korku kalmamıştı…
Ve kalplerde bir milyon 370 özgürlük çiçeği yeniden açtı. Zalimin demir uçlu copları, delikanlıların kırılan iye kemikleri, ince belli kızların koparılan belikleri, cop izlerinden akan oluk oluk sımsıcak kırmızı kan, alelacele kesilen kuzuların sıcak derisine sarılan yaralı bereli bedenler birbirine karıştı…
19 Mayıs, Saatçi Ömer’in Sofya’da ölüm hücresinde devleştiği andır, Hüsniye ablanın Mestanlı’da tankı durdurduğudur, Cebelli Avni’nin bayrak oluşudur, İsmet’in sırtında taşıdığı büyük yaradır, Rasim’in Belene’de çizdiği karakalem portrelerdir…
Artık Cebel’de çiçekler özgürce açıyor.
Kuşlar her zaman özgür uçsun…
Mümin TOPÇU