'Çalıntı Gözler'i kimin gözleriyle seyretsem?
Gayet açık bir mesajı olsa da film zihnimde bir sürü soru yarattı: Bağışlasak bile, unutabilir miyiz? Unutmaya çalışsak bile Bulgarlarla aynı şekilde mi unutuyoruz? Veya Bulgar komşumun 'soya dönüş' sürecinde yaşadığı travma benim yaşadığım dram ile kıyaslanabilir mi? Bu film tarafsız mı? Tarafsız bakış olur mu? Filmdeki İvan'ın yaşadıkları gerçek mi, yoksa bir toplumun vicdan azabını yatıştırmak için sonradan kurgulanan bir özür hali midir? Ben, gerçek olduğuna inanmak istiyorum çünkü, Milan Kundera'nın sözleriyle ifade etmeye çalışırsam, insanın iktidara karşı verdiği asıl savaş, belleğin unutmaya karşı verdiği savaştır. Bir yönetmen için, daha genel anlamda da sanatçı için, bu çok daha geçerli bir ifadedir.
‘Çalıntı Gözler’i kimin gözleriyle seyretsem?