1985 yılının ilk günlerinde, "etnik temizleme" sürecini, Kırcaali, Mestanlı, Cebel, Tosçalı ve Killi bölgelerinden kaçıp bizim Burgaz ilinin bazı Türk köylerine sığınan insanlardan öğrenmiş olduk.
Uygulanmaya başlatılan vahşeti, akan kan ve gözyaşlarını, acıların durdurulması ve direnenlere destek için, bütün dünya medyalarına sesimizi duyurmak için, 1500 - 2000'e yakın direnişçinin katılımıyla barışçıl protesto düzenledik.
Ana vatanımız Türkiye Cumhuriyeti, Burgaz Başkonsolosluğu önünde, 400'den fazla katılımcı, emniyet güçleri tarafından tutuklandı.
Tutuklananlar, emniyet müdürlüğüne, kapalı ve açık hapishanelere, okullara kapatıldı. Üç buçuk ay süren sorgulama ve işkenceden sonra, 6 dava arkadaşımla beraber, Belene adasında bulunan temerküz kampına sürgün edildik.
Seydali, Remzi, Şevket, Ramadan, İsmail, Bekir, Mehmet, Ramis ve Kadir ile beraber sürgün edildik ve çeşitli işkencelere maruz kaldık.
O tarihlerde Burgaz ve Kuzey Bulgaristan Türk köylerinde yaşayanlara karşı henüz yoğun baskılar başlamamıştı.
Halbuki, bizler zannederdik ki, polis, asker ve devlet güvenlik güçleri, vatanı ve vatandaşları korumakla yükümlü.
Tutuklamalardan kurtulan Aytoslu arkadaşımız R.R. gizliden Sırbistan'a kaçmayı başardı ve Belgrad'taki ABD elçiliğine sığındı. Bu arkadaşımız, bu şekilde bizim haklı davamızı ve direnişimizi bütün dünya medyalarına duyurmuş oldu.
Birinci elden, bir mağdur olarak, Türklerin yaşadığı köy ve kasabalarda başlatılan bütün ağır baskıları ve yapılan işkenceleri, öldürülen bebekleri ve şehit edilen kardeşlerimizi, cezaevlerine ve temerküz kamplarına tıkananları anlatmış oldu.
Belene'de 4 buçuk ay kaldıktan sonra, beni Sofya'daki merkezi sorgu yönetmenliğinde 4 ay işkence yaparak sorguladılar ve sonrasında 5 yıl hapis cezasına mahkum edildim. Cezamı Eski Zağra siyasi mahkumler hapishanesindeki altıncı müfrezede tamamladım.
Bir çok dava arkadaşımız Kuzey Bulgaristan'ın Bulgar köylerine sürgüne gönderildiler.
Artık büyük bölümümüz, siyasi mahkumların yüzde sekseni aramızdan ayrılarak rahmetli oldular.
Bütün kader, keder ve dava arkadaşlarıma, dinini, dilini, kültürünü ve Türk kimliğini korumak için direnenlere, hapis zindanlarında, Belene'de ve sürgünde kalanlara, vefat edenlere, yüce Allah'tan rahmet diliyor, mekanları cennet olsun diyorum.
İnşallah, Rabbimiz bizim dualarımızı kabul eder.
İçimizdeki sönmeyen özlem, sevgi ve şükranla bütün şehitlerimizi ebediyen anacağız ve ruhlarını yaşatacağız.
Seydali Akgün,
Eski bir siyasi mahkum
Başta Recep Küp cü ve siz,ayrıca tanıştığım Enbiya Cavus olmak üzere Rumeli 'de dilimizin ve varlığımızın devamı için mücadele eden insanlarımızı saygı ile anarak selamlıyorum.