BULGARİSTAN'DAKİ TÜRK ÇOCUKLARI NEDEN ANADİLİNİNDE EĞİTİM GÖRMÜYOR ?
Türkçe okumak, kanunca yasak değil, devlet Türkçe öğretmenler tayin etmekte, okullarını tahsis ediyor ve her isteyen öğrenci rahatlıkla Türkçe dersine girebilir ama kimse okumak istemiyor işte! O zaman devleti yönetmeye kalkışanlar ve Bulgaristan'daki Türk Topluluğu'un liderliğine soyulanlar, pek ala bu işe de el atabilirler. Adeta buna mecburlar! Ayrıca bu bir devlet politikası olmalı! 'Bir lisan bir insan, iki lisan iki insan!' atasözü geçerliliğini kaybetmemiştir.
BULGARİSTAN'DAKİ TÜRK ÇOCUKLARI NEDEN ANADİLİNİNDE EĞİTİM GÖRMÜYOR ?
Sevgili okuyucularım, defalarca yazmamıza rağmen, bugün yine tanıdık bir konuya değineceğim, çünkü bunun başka bir çaresini şahsen ben göremiyorum. Biliyormusunuz ki, Türkçe eğitim ile her yazımızdan sonra, bir takım sanal teknik saldırılardan nasibimizi alıyoruz, ayrıca bize ulaşan uyarı ve tehdit mesajlarından anlıyoruz ki, bazı siyasi çevreler bizim özgür ve bağımsız sesimizden bayağı rahatsız olmakta. Zaten amacımız da budur; Birilerinin kulağın çekerek, ana görevlerini hatırlatmak, rehavet uykularından uyandırmak ve bol keseden attıkları vaatlerin takibini yapmak. Bizim sesimiz asla kesilmez. Yüce Allah'tan başka, kimseden de bir korkumuz yoktur. Ne garip ki, bizler Anadilimiz Türkçenin yaygınlaşması ve okutulması için efor harcarken, pusulasını şaşırmış olanlar ise kalemimizi elimizden kapmak peşindeler. A be mübarek, bunca zenginliğine ve kudretine rağmen, sen öz anadiline neden karşı çıkıyorsun? Neden bunca benim sazımın tellerini koparmaya heveslisin? Sesten, dilden ve sazdan söz açılmışken, her yerde tayin edilmiş siyasiler ve yöneticiler onur konuğu olarak baş tacı edilirken, bu yıl da Türkçe eğitim konusu tamamen bertaraf edildi ve şu an ülkemizde kaç çocuğun bu derslere talim ettiğini kimsecikler bilmemekte.
Türkçe okumak, kanunca yasak değil, devlet Türkçe öğretmenler tayin etmekte, okullarını tahsis ediyor ve her isteyen öğrenci rahatlıkla Türkçe dersine girebilir ama kimse okumak istemiyor işte! O zaman devleti yönetmeye kalkışanlar ve Bulgaristan'daki Türk Topluluğu'un liderliğine soyulanlar, pek ala bu işe de el atabilirler. Adeta buna mecburlar! Ayrıca bu bir devlet politikası olmalı! "Bir lisan bir insan, iki lisan iki insan!” atasözü geçerliliğini kaybetmemiştir. Türklerin yoğunlukta yaşadığı küçük bir ilçemizi ele alalım. İlçe yöneticileri genelde Türk kökenlidir, o zaman neden Türkçe okutulmasın? Çocuklarına anadilde eğitim vermek, bunların asli görevi değil mi? Bu konuda aydınlatma ve ikna görevi yine kendilerine düşmüyor mu? Gereken imza listelerine, ilk önce parti yöneticileri ve üyeleri neden kendi isimlerini yazdırmasın? Onlara da mı, bir çocuğun ne kadar dil bilirse ufku o kadar genişler, ancak her insan için anadilin ayrı bir önemi ve yeri olduğunu anlatalım. Bir de, anadilimizi konuşamayan, yazamayan, okuyamayan Türk çocuklarımızı düşünelim. "Ne var bunda, kişi kendini başka bir dilde ifade edemez mi"diyenler olacaktır. Bu yönde sorular artabilir ama benim bildiğim anadilimiz, kendimiz ve kimliğimiz kadar hayati, gerçek ve önemlidir. İçimizdeki, kanımızdaki ve genimizde ki Türkçeyi neden öldürelim ki? Anadilimize ve Türklüğümüze karşı bir ihanete ve hainliğe eşdeğerdir bu vurdumduymazlık. İlk önce aynı bu güzelim Türkçemiz, aramızdaki bağı güçlendirmeyecek mi?
Bilime göre, bir toplumun kimliğini anlamak için diline bakmak gerekiyormuş. Sonuçta, bizler öz Türk kültürümüzü başka dillerle mi yaşatacağız veya öğreneceğiz? Olacak iş midir bu? Başka dilleri tercih edip, kendi anadilimizi pas geçerek, biz Türk Topluluğumuzun düşünsel ve entelektüel boyutunu köreltmekteyiz. Bu konuda acilen tepedekilerin sözü ve eylemi duyulmalı. Bunun başka türlü bir izahı olamaz. Sorumluluktan kimse kaçamaz! Kaçmamalı da! Tabi ki, burada büyük bir görev ebeveynlere de düşmekte. Sergiledikleri sorumsuzca tavır, kendi öz evlatlarının daha parlak bir istikbalinin önünü daha küçük yaşta kesmekte. Şimdi Bulgaristan'daki Türk gençlerinin çoğu Türkiye'de yüksek öğrenim görme arzusunda, fakat anadilini bilmeyenler bunu nasıl başarabilir?
Şimdi başka bazı ülkelerdeki bu konuyun çözümüne biraz göz atalım;
Almanya - Bazı eyaletlerde ilkokuldan başlayarak haftada 3 ile 5 saat zorunlu anadili dersleri verilmektedir.
Güney Afrika - Eğitimin ilk beş yılı çocuğun kendi anadilinde yapılmakta, ardından da İngilizce, Fransızca ya da Portekizce ile devam edilmektedir.
İsviçre - 23 kantonlu federal bir cumhuriyettir.Ülkenin resmi ve ulusal dilleri, Almanca, Fransızca ve İtalyancadır. Romans dili de ulusal dil olarak kabul edilmiştir. Bazı kantonlarda tek dil, bazılarında da birden fazla dil kullanılmaktadır.
İsveç - Eğitim sistemi, evde konuşulan dili eğitimde de geçerli dil olarak kabul etmekte ve en az 5 kişilik grup oluştuğunda anadili öğretimi vermeyi belediyelere bir yükümlülük olarak şart koşmaktadır. Anadili öğretimine ihtiyaç olup olmadığını saptamak üzere okullar her eğitim yılının başında ihtiyaç yoklaması yapmak zorundadır. İsveç’te 32 dil grubuna yönelik olarak anadili öğretimi organize edilmektedir. Anadili öğretimi, haftada 2 saat olup öğleden sonra örgün ders saatlerinin dışında verilmektedir. Anadili öğretimi dokuz yıllık zorunlu eğitim sürecinde en fazla yedi yılizlenebilmekte ve bu eğitimin organize edilmesinde velilerin talepleri önemlibir rol oynamaktadır.
İsrail - Ülke nüfusunun büyük çoğunluğu Musevi olmasına ve İbranice konuşmasına karşın ülkede oturan Arap nüfusun konuştuğu Arapçaya özel bir statü tanınmıştır. Arap azınlık ilk ve orta öğretimde kendi ana dillerinde eğitim alırken ikinci dil olarak da İbraniceyi öğrenmek zorundadır.
ABD - Ülkede nüfusun dörtte biri tarafından konuşulan İspanyolca, eğitimde ikinci dil olarak yer bulmaktadır. ABD’de anadili İspanyolca olan çocuklara yönelik okullar vardır. Bu okullarda İngilizce ve İspanyolca olmak üzere her sınıfın devam ettiği iki eğitim grubu bulunmaktadır. Her grupta söz konusu dilde (İngilizce veya İspanyolca) eğitim veren bir öğretmen ve bir öğretmen yardımcısı vardır.
Kanada - Ülke çiftdillidir. Resmi dilin yanı sıra isteyen kendi anadilinde öğretim veren okul açma ve hizmet isteme hakkına sahiptir. Bu hak anayasayla korunma altına alınmıştır. 20 civarında olan diğer azınlık dilleri korunma altındadır. Kanada’da Fransızca eğitim veren okullarda üç model uygulanmaktadır. Bunlardan ilki, okul öncesinde ya da ilköğretimde başlayan erken eğitimdir. Ayrıca 4. veya 5. sınıflarda başlayan ve 7. sı-nıfta başlayan olmak üzere iki ayrı model daha vardır.
Fransa - Okullar çok dillidir. Ülkedeki azınlık dilleri de özel ve resmi okullarda okutulmaktadır. Azınlık dillerini özel okullarda isteyen öğrencilere öğretilmesi anaokulundan itibaren serbesttir. Örneğin Bask ve Alsace-Mosell bölgelerinde, isteyen anaokulları ve ilkokullar eğitimlerini tamamen Bask veya Alsace dilinde verebilirler. Orta öğretimde de durum aynıdır. Devlet bu sisteme mali katkı yapmakla yükümlüdür. Bask bölgesinde Bask dili, bölgede % 70 oranında devlet, % 30 oranında anne-babalar tarafından finanse edilmektedir. Devlet okullarında veya devletle sözleşmeli okullarda bu dersler, haftada iki saatle sınırlıdır.
Belçika - üç resmi dili vardır: Fransızca, Flamanca (Felemenkçe) ve Almanca. Nüfusun çoğunluğunu Flamanlar ve Fransızlar oluşturmaktadır. Belçika’da dil grupları özerktir. Bu nedenle üç topluluk (Flamanya, Valonya ve Brüksel), özellikle eğitim ve kültür konularında kararlarını tümüyle kendileri almaktadır. Brüksel okullarında Fransızca konuşanlar için Flamanca, Flamanca konuşanlar içinse Fransızca öğrenmek zorunludur.
Britanya - Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’da anadilde eğitim mevcuttur. Anadilde eğitim hakkı bu bölgelere yetki devri ile özerklik veren yasalarla tanınmıştır. Ayrıca Britanya Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı’nı onaylamıştır.Britanya bu Şart’la Gal, İskoç ve İrlanda dillerini ulusal azınlık dilleri olarak kabul etmektedir. Böylece uzun yıllardır uygulanan azınlık dillerine yönelik politika, uluslararası alanda bir yükümlülük olarak üstlenilerek bu konudaki garanti pekiştirilmiştir. İskoç dilinin geleneksel olarak konuşulduğu yerler dışında eğitim dili olabilmesinin önü de açıktır.
Gal ve İskoç dillerinin medyada, yargı kurumlarında,idari makamlarda ve kamu kurumlarınca kullanımında düzenlenmiştir. İrlanda dili dahil her üç dilin dekamusal alanda kullanımı serbesttir.
İspanya - İspanyol Anayasası’nın 3. maddesi Kastilya dilinin resmî İspanyolca olarak tanındığı karara bağlanmakta, fakat Kastilya dili dışında diğer İspanyol dillerinin kurulacak özerk bölgelerin statüleri uyarınca ikinci resmi dil olarak tanınması da kabul edilmektedir. 3. madde İspanya’nın bu dilsel çeşitliliğinin kültürel bir miras olduğunu belirterek bu mirasın korunmasına ve saygı gösterilmesine de yer vermektedir. Bu bağlamda bugün İspanyol Anayasası’nda tarihsel milliyet olarak adlandırılan ve diğer 14 bölgeden daha geniş özerkliklere sahip olan Katalonya, Bask Ülkesi ve Galiçya’da bölge halkının dili ikinci resmi dil statüsündedir. Eğitim de bu özerk bölgelerin yetki alanında olan bir konudur ve her üç bölgede de anadilinde eğitim-öğretim mevcuttur.
***
Anadilinde eğitim temel bir insan hakkıdır. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuğun; “eğitim hakkı ve bu hakkın fırsat eşitliği temelinde gerçekleştirilmesi gerektiği” (madde 28) vurgulandıktan sonra eğitimin amaçları arasında, “çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yetilerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi”(madde 29/a); “çocuğun anne-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı, veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygının geliştirilmesi”(madde 29/c); “çocuğun, anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik, ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan,isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhu ile özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması" (madde 29/d); gibi amaçlara da yer verilmiştir.
Çocuklarımızın Türkçesini, Türklüğünü, Benliğini ve K imliğini Çalmayalım!
Mümin TOPÇU
Fotograflar; Güner ŞÜKRİ