BULGAR İSTİHBARATI VE TÜRKİYE

Bulgaristan lideri Jirkov bir toplantıda 'eğer bu insanlardan 200 ila 300 bininin terk etmesini sağlamazsak 15 yıl içerisinde Bulgaristan diye bir şey kalmayacak. Başka bir Kıbrıs'a dönüşecek' ifadelerini kullanmış.

BULGAR İSTİHBARATI VE TÜRKİYE

KGB’NİN 2. ADAMI ANLATIYOR

Milliyet gazetesinde Jirkov döneminde 1989’un Haziran ve Eylül aylarında 340 bin Bulgaristan Türkünün bir devlet politikası çerçevesinde Türkiye’ye sürüldüğüne dair belgelerin ortaya çıktığına ilişkin bir haber yayımlandı. Habere göre Bulgaristan lideri Jirkov bir toplantıda “eğer bu insanlardan 200 ila 300 bininin terk etmesini sağlamazsak 15 yıl içerisinde Bulgaristan diye bir şey kalmayacak. Başka bir Kıbrıs’a dönüşecek” ifadelerini kullanmış. Bizde bu haftaki köşemizde meseleyi başka önemli bir tanığın gözünden ele alalım.

Viktor Federoviç Gruşko, 1954 yılında Sovyet Dışişleri Bakanlığı’na girer. Ancak 1960’tan itibaren 31 yıl boyunca istihbaratçı olarak faaliyet yürütecektir. Dış İstihbarat Servisi’nin (SVR) birinci başkan yardımcılığına kadar yükselir.

Gruşko, 1989 yılında KGB’nin başkan yardımcılığına atanır. Aynı zamanda teşkilatın İkinci Ana Dairesi’nin (karşı istihbarat) başkanı da olur. Gruşko, SBKP’nin 1990’daki son kongresinin de delegesidir. Kongrede Merkez Komitesi’ne seçilir. 1991 Ağustos’undaki “darbe girişimi”nden dolayı tutuklanır, birkaç ay hapis yattıktan sonra serbest kalacak ve ilerleyen yıllarda aklanacaktır.

Gruşko’nun dış istihbarattayken yakın çalıştığı ülkelerden biri de Bulgaristan’dır. Sık sık Türkiye’nin komşusu bu ülkeye gider ve Bulgar istihbaratıyla işbirliği içinde olur. Gruşko, 1997 yılında Rusya’da yayımlanan anılarında Bulgar istihbaratının Türkiye ve Bulgaristan Türkleriyle ilgili çalışmalarına da değinmiştir. (Bkz. V. F. Gruşko, Sudba Razvedçika, İzdatelstvo “Mejdunarodnie Otnoşeniya”, Moskva, 1997, s.137 vd.)

Gruşko, Bulgaristan’ın Türkiye’yi potansiyel düşmanı olarak gördüğünü belirtir. Bu bakış açısı, Bulgaristan’ın istihbarat ve karşı istihbarat faaliyetlerine de damgasını vurmuştur. Gruşko’nun ifadesiyle SSCB’nin doğal olarak Türkiye’ye bağlı çıkarları vardır. Ancak Türkiye, Avrupa’da olduğu gibi tehdit algısını ABD ve NATO’yla olan müttefiklik ilişkisine göre belirlemektedir.

Bu nedenle Sovyet istihbaratının Bulgaristan’la işbirliği, ilk olarak Türkiye’nin NATO üyeliği meselesi, uluslararası arenanın gerginleşmesi durumunda Türkiye’nin Amerika’nın Balkanlar’daki planları çerçevesinde olası müdahaleleri üzerinedir.

Ancak Gruşko, Bulgarların Sovyetler’e kıyasla sırf Türkiye meselesine odaklandıklarının altını çizer. İki devlet arasındaki ilişkiler her zaman gergin olmuştur. Bunun dışında Bulgaristan’da çok sayıda Türk yaşamaktadır. Bulgaristan’daki Müslüman nüfusun doğum oranı Slavlarınkini aşmıştır. Bulgaristan yönetimi, uzun vadede bunun çok ciddi milli bir sorun yaratacağı düşüncesindedir. Deneyimli Sovyet istihbaratçısı, Bulgaristan’ın lideri Todor Jivkov’un bu gelişmeyi devlet için büyük tehdit olarak gördüğünü yazar.

Bu nedenle Bulgar hükümeti, Türkler için belirli yaşam bölgeleri ayırmış ve seyahat özgürlüklerini kısıtlamıştır. Ardından da Müslümanların Türkiye’ye iltica etmeleri amacıyla özel çaba harcanmıştır. Türkler için sınır açılır. Bulgaristan’daki varlıklarını satma ve ülkeden para çıkarma imkânı verilir. Bazı Bulgaristan Türkleri, bu haklardan faydalanır. Ancak çoğunluğu bunu zorla göç ettirme kararı olarak değerlendirir ve Bulgaristan’daki haklarını saklı tutar.

Gruşko, o dönemde Sovyetler Birliği’nde Bulgarların Türk nüfusla ilgili sorunu ölçüp biçmeden insancıl olmayan bir şekilde çözmeye çalıştığı değerlendirmesinin yapıldığını belirtir. Bulgar iktidarının Türklere yaptığı muamele Sovyetler açısından kabul edilebilir değildir. Bulgaristan’ın içişlerine karışmamışlar, ancak Türklere yönelik baskıların Bulgaristan açısından çok olumsuz uluslararası sonuçları olabileceği konusunda Sofya’yı istihbarat kanallarıyla da olmak üzere uyarmışlardır.

Gruşko, kendi Bulgaristan ziyaretlerinden ve oradaki temaslarından Bulgar siyasi elitinin iç uzlaşma arayışlarında büyük zorluklar çektiği izlenimini edinmiştir. Görüşmelerde daha farklı ve esnek açılımlardan bahsetseler de daha katı yöntemlere başvurmuşlardır.

Gruşko, anılarında Bulgaristan’ın dış istihbarattan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Stoyan Savov’la kurduğu yakın ilişkiden de söz eder. Savov, Nazi işgaline karşı savaşan ekiptendir. Savov, Jivkov ve çevresinin hukuku hiçe sayarak büyük suçlar işlediğini ve sosyalizmin itibarını sarstığını düşünmektedir. Savov, 1992 yılında ölmeden önce bıraktığı mektupta da sosyalizme bağlılığını belirtirken Jivkov ve adamlarından nefret ettiğini de yazmıştır.

Bulgar dış istihbaratının başı Savov, Doğu Avrupa’daki “kadife devrimleri” ise Gorbaçov’un sosyalizme ihanetinin bir sonucu olarak görmektedir. Gruşko ise gerek Brejnev zamanındaki Doğu Avrupa’ya bakışın, gerekse de Gorbaçov döneminde ekonomik ve siyasi merkezkaç eğilimlerin kendi akışlarına bırakılmasının kargaşa ve parçalanmaya yol açtığı görüşündedir.

Mehmet PERİNÇEK,

Aydınlık

Bakmadan Geçme