Mezarı bile olmayan bir cihan pehlivanı

* Gemiden kurtulan, 41 kişinin içinde bulunan bir Fransız yaşlı kadın, 'Beni ve birçok kişiyi güçlü, kuvvetli ve bıyıklı bir adam filikaya taşıdı ancak kendisini filika batacak diye almadılar ve orada bıraktılar...' diye demeç verdi.

 

Eğer, Koca Yusuf, okyanusun derinliklerinde yatıyorsa, kesinlikle yüzükoyun yatıyordur. Dünyaca ünlü güreşçimizin duruşu, mertliği, güreşteki kuvveti ve ustalığı, ayrıca genç denecek yaşta okyanus sularında boğulması ile her zaman ilgi odağı olmuştur.

Bilindiği gibi Edirne’de, yurt içi ve yurt dışında birçok efsane pehlivanın mezarı başında dualar edilir. Ancak Koca Yusuf’un yeryüzünde bir mezarı yok. Varsa da bilinmiyor…

Efsane pehlivanı çok kişi kaleme aldı. Herkes farklı yönlerden baktı. Eldeki belgeler ışığında ve yazılıp çizilenlerle bir de biz anlatalım dedik.

Koca Yusuf, henüz 16 yaşında genç bir pehlivan iken, ortalıkta tam bir Kel Aliço fırtınası vardı. 56 yaşına kadar Saray başpehlivanı olan Aliço, 26 yıl Kırkpınar başpehlivanı olarak kırılması güç bir rekora imza attı. Çırağı ise Adalı Halil’di…

Devrin birçok ünlü pehlivanı vardı: Hergeleci İbrahim, Çolak Mümin, Filibeli Kara Ahmet, Kurtdereli Mehmet Pehlivan, Filiz Nurullah, Kara Ahmet, Katrancı Mehmet, ve Makarnacı gibikeri…

Bunlara bir de Koca Yusuf eklendi. Ancak Yusuf, kuvveti ve güreş zekâsı ile yaşıtlarını bir bir aradan çıkarıp genç yaşında Kel Aliço’nun karşısına dikilmişti.

Uzun süren bir güreş sonrası, açık düşürdü Kel Aliço’yu. Yılların Aliço’su, Yusuf’un kıspetine vurarak yenildiğini kabul etmişti.

Koca Yusuf, “Usta, henüz yeterince açık düşmedin!” tarzında itiraz edince de, “Aliço,  ancak bu kadar açık düşer!” cevabını vermişti.

Koca Yusuf, o zamanki Osmanlı İmparatorluğu sınırlarında yalnızca Çolak Mümin’e yenik sayıldı.

Yusuf, Çolak Mümin’i fazla ciddiye almamış, gafil avlanmıştı. Ancak göbeği gökyüzünü görmemiş, hafif yan düşmüştü. Hakem Kel Aliço idi ve ‘Yusuf’u da yenen bulunur!’ hesabı, hemen Çolak Mümin’in elini havaya kaldırdı. Yusuf da buna itiraz etmedi.

Koca Yusuf’u unutmayan köylüleri, Bulgarların işine gelmese de, efsane pehlivana bir anıt mezar yaptırdı. Köylüler, bu anıtı çevreleyen demirlerin içine de Koca Yusuf’un idman yaptığı 450 kiloluk taşı yerleştirdiler...

AVRUPA YOLCULUĞU BAŞLIYOR

Koca Yusuf’un 1894-1897’lı yılların ortalarında Avrupa seyahati vardır. Paris sosyetesi güreşe büyük önem vermektedir.

Yusuf, Avrupa’da 3 yıl güreşti ve bu güreşlerde devrin en güçlü pehlivanları Olsen, Panns, Fournier, Raul, Gambier, Antonio Pierri ve Tom Cannon’u yenerek ününe ün kattı.

Paris’te yaptığı tüm güreşleri kazanınca, organizatörler, “Bir Türk’ü, ancak başka bir Türk yenebilir'” düşüncesiyle Hergeleci İbrahim’i çıkardılar Yusuf’un karşısına.

Bu güreş, Hergeleci’nin ağzından ve burnundan kan gelmesiyle son buldu. Zira, Hergeleci, Yusuf’un paçasını kapınca, Yusuf da kendisine boyunduruğu vurmuştu. İzleyiciler, “Pehlivanı boğuyor” diye mindere fırladı ve güreş yarıda kalmıştı...

ALİ’NİN MAÇ YAPTIĞI SALONDA

Gerek Osmanlı sınırlarında, gerekse Avrupa’da katıldığı tüm güreşlerde yenmedik rakip bırakmayan müthiş Türk Koca Yusuf’un Amerika yolculuğu da bundan sonra başladı.

Bu yolculuk başladığında, tarihler 21 Mayıs 1898 yılını gösteriyordu. Güreş yapılacak yer, bütün zamanların en büyük boksörü olarak kabul edilen Muhammed Ali’nin maçlarını yaptığı ünlü Madison Suquare Garden Salonu’ydu.

Koca Yusuf, serbest değil, grekoromen tarzında güreşecekti. Kendisine grekoromen güreşi öğretmesi için hoca tuttular ve bu çalışma da yaklaşık 2 ay sürdü.

Suquare Garden’de dünyanın en güçlü pehlivanlarının kapışma tarihi gelmişti. Koca Yusuf, bu güreşlerde karşısına çıkan rakipleri bir bir yendi. Her birinin sırtını kısa sürede mindere yapıştıran Koca Yusuf, şampiyon olmuş, büyük paralar da kazanmıştı. Artık aylarca ayrı kaldığı memleketine, eşine, çocuklarına kavuşmak istiyordu. Bu amaçla bilet aldı La Bourgogne isimli transatlantiğe…

SON GÜREŞİ OKYANUS SULARIYLA

Koca Yusuf, Fransız bandıralı La Bourgogne isimli transatlantikle Amerika’dan ayrıldığında tarihler 21 Mayıs 1898 yılını gösteriyordu.

Yoğun bir sis vardı ve gemi kaptanı ezbere bir güzergâh takip ediyordu. Azor Adaları yakınlarında, Koca Yusuf’un içinde bulunduğu gemi büyük bir hız ve gürültü ile Fransız bandıralı Cromartyshire adlı şileple çarpıştı.

Atlas Okyanusu’nun üzerinde korkunç bir can pazarı yaşanmaya başladı. Gemi batmadan filikalar indirildi suya…

Koca Yusuf, güçlüydü, yüzmeyi de iyi biliyordu. Bunun için birçok kişiyi taşıdı filikalara. Kendisi yorgun düştü; fakat bir başka kadtını kurtarmak için filikadan ayrıldığında bir baktı ki, okyanusta yapayalnız kalmıştı...

Çok uğraştı, yetişemedi filikaya. Bu kazada tam 670 yolcu boğuldu, 41 yolcu kurtuldu. Boğulanlardan biri de Koca Yusuf’tu…

Ancak, gemi personelinden ölen hiç kimse olmadı. Kaza sonrası Amerikan basınında yazılanlar bizim açımızdan, tabii ki, çok önemliydi; çünkü Koca Yusuf’un güreşlerine büyük yer veren Amerikan basını, gemi kazasında yine ona özel bir yer ayırmıştı.

Bir Amerikalı güreş yorumcusu şöyle tamamlıyordu makalesini:

“Eğer, Koca Yusuf, okyanusun derinliklerinde yatıyorsa, kesinlikle yüzükoyun yatıyordur. Çünkü sağlığında onun sırtını kimse yere getirememişti. Okyanuslar da getirememiştir…”

Ever, işte, “Türk gibi kuvvetli!” sözünün Avrupalıların beynine adeta kazınmasında başrol oynayan, Koca Yusuf’un hikâyesi böyle.

Gemiden kurtulan, 41 kişinin içinde bulunan bir Fransız yaşlı kadın, “Beni ve birçok kişiyi güçlü, kuvvetli ve bıyıklı bir adam filikaya taşıdı; ancak kendisini filika batacak diye almadılar ve orada bıraktılar...” diye demeç verdi.

Olaydan birkaç gün sonra, Azor Adaları kıyısına birçok insan cesedi vurdu. Adanın papazının anlatımına göre, içlerinde oldukça yapılı ve bıyıklı bir cesedin bulunduğu ve kimsesizler mezarlığına gömüldüğü yazıldı.

Kırkpınar’da güreşen bütün efsane pehlivanların bir mezarı, bir mezar taşı var; ancak bir tek mezarı olmayan da Koca Yusuf.

Ahirete intikal etmiş bütün pehlivanlarımızı rahmetle analım!

Şasizye Çakır

Bakmadan Geçme