Bir gün yöremizin büyük bir köyünden geçerken benzinliğe uğradım. Burada bir arkadaşım pompacı olarak çalışıyordu, onunla ayakta biraz hoş beş ettikten sonra, çay ikram etmek için beni ofisine davet etti.
İçeriye girdiğimizde, iki güler yüzlü yetişken kız bizi karşıladı. Birisi dostumun kızı, diğeri de onun arkadaşıymış. Biraz onlarla da sohbet ettikten sonra, ben arabama döndüm ve baskıdan yeni çıkan Türkçe ve Bulgarca şiir kitaplarımdan ikişer adet aldım. Hemen kitapları imzaladım ve kızlara sundum ama her ikisi de mahcup gözlerle özür dilerek Türkçe olan şiir kitabımı bana iade ettiler.
Derin üzüntümü ve büyük şaşkınlığımı hemen anlamış olacaklar ki, “Ağabey, biz Türkçe hiç okumadık ve ondan dolayı okumakta ve hele de anlamakta zorluk çekiyoruz" mealinde bir şeyler mırıldandılar...
Bu kahredici sorunun ana sebeplerini onlardan öğrenmek istedim, fakat sorularıma verdikleri kaçamak cevaplar bayağı düşündürücü ve acı doluydu.
Halbuki, burası çok büyük bir Türk köyüydü ve bütün yöneticilerinin Türk olmasına rağmen, güzelim ana dilimizdeki eğitim sürecine bir türlü kesin çözüm bulunamamıştı...
Türkçe eğitim için neler yaptık? Ya da neler yapıyoruz?
Habil Mümün KURT