AZINLIK TANIMI NEDİR

* Bir azınlık grubunun varlığından söz edebilmek için gerekli olan ilk ölçüt bir devletin nüfusunun geri kalanından farklı etnik, dinsel ya da dilsel özellikler taşıyan bir grubun varlığıdır. * Belirtilmesi gereken ikinci husus ise, azınlık oluşturan grupların ilgili devlet tarafından hukuken tanınıp tanınmamalarının önem taşımadığıdır. *Sınıf bilinci olmadan sosyal sınıf olamayacağı gibi, azınlık bilinci olmadan da azınlık olmaz.

AZINLIK TANIMI NEDİR

* Bir azınlık grubunun varlığından söz edebilmek için gerekli olan ilk ölçüt bir devletin nüfusunun geri kalanından farklı etnik, dinsel ya da dilsel özellikler taşıyan bir grubun varlığıdır.

* Belirtilmesi gereken ikinci husus ise, azınlık oluşturan grupların ilgili devlet tarafından hukuken tanınıp tanınmamalarının önem taşımadığıdır.

*Sınıf bilinci olmadan sosyal sınıf olamayacağı gibi, azınlık bilinci olmadan da azınlık olmaz.
 

Günümüzde USAD’ın belirli bir dönemde belli antlaşmaların yorumu amacıyla yaptığı çeşitli azınlık tanımları dışında uygulanan uluslararası hukukta kabul edilmiş herhangi bir azınlık tanımı söz konusu değildir.

Öğretide büyük ölçüde paylaşılan Capotorti’nin tanımı başta olmak üzere, söz konusu tanımlar incelendiğinde bunların dördü objektif, biri de sübjektif olmak üzere beş temel ölçüte dayandıkları görülmektedir.

Buna göre, bir azınlık grubunun varlığından söz edebilmek için gerekli olan ilk ölçüt bir devletin nüfusunun geri kalanından farklı etnik, dinsel ya da dilsel özellikler taşıyan bir grubun varlığıdır. Burada bir yandan kimin hangi ırktan olduğunu belirlemenin, bir yandan da ırk kavramını bilimsel olarak incelemenin güçlüğünden dolayı, ırk kavramı renkleri siyah ve beyaz gibi farklı olan insanların bir arada bulunduğu durumlar dışında dikkate alınmayabilir. Belirtilmesi gereken ikinci husus ise, azınlık oluşturan grupların ilgili devlet tarafından hukuken tanınıp tanınmamalarının önem taşımadığıdır. Bu nedenle konuyla ilgili uluslar arası belgelerde azınlık gruplarının ilgili devlet tarafından tanınmış olması gerektiği ölçütüne yer verilmediği gibi, bu grupların ilgili devlet tarafından azınlık olarak tanınmaması da bunların varlığını ortadan kaldırmamaktadır.

İkinci ölçüt olarak, etnik, dinsel ya da dilsel özellikleri nedeniyle nüfusun geri kalanından ayrılan grupların çoğunluktan sayıca az olmaları gerekir. Burada çoğunluktan farklı olan özelliklerini sürdürmek isteyen grubun bunu sağlayacak yeterli sayıya sahip olması önem taşır. Küçük bir grubun istekleri karşılanacak diye devletin kaynaklarının ölçüsüz bir şekilde sarf edilmemesi, harcanacak çaba ile elde edilecek yarar arasında bir paralelliğin bulunması önemlidir. Diğer yandan, azınlık-çoğunluk ilişkisi yerine bir arada yaşamak durumunda olan topluluklardan söz etmek gerekeceğinden, azınlıkla çoğunluğun nüfus oranlarının birbirine yakın olmaması gerekmektedir. Son olarak, azınlık grubunun ülkenin kimi bölgelerinde çoğunluğu oluşturması bu grubun azınlık olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.

Üçüncü olarak, azınlığın başat-egemen bir pozisyonda olmaması gerekir. Bu ölçüt azınlığın sayısal olarak nüfusun geri kalanından daha az olması gerektiği koşulunu tamamlamaktadır. Söz konusu koşul egemen azınlıkları dışlamak amacını taşımaktadır. Geçmişteki Güney Afrika Cumhuriyeti, Namibya ve Güney Rodezya ile bugünün Burundi örneklerinde görüldüğü gibi, ülke yönetimini ve ülkenin tüm olanaklarını elinde bulunduran, ülkenin geriye kalan kesimine kurumsallaşmış bir ayrımcılık uygulayan ve nüfusun geneline göre sayıca az olan egemen azınlığın değil, ayrımcılığa muhatap kalan nüfusun geriye kalan kesiminin korunması gerekmektedir. Burada egemen olmama ölçütü yalnızca siyasi güç bakımından değil, ekonomik, kültürel ve sosyal statü bakımından da egemen olmama şeklinde anlaşılmalıdır.

Dördüncü olarak, azınlık haklarından yararlanacak kişilerin bulundukları ülkenin vatandaşlığına sahip olmaları gerekir. Bu durumda yabancılar, sığınmacılar, uyruksuzlar azınlık tanımının dışında kalmaktadırlar.

Bir azınlık grubunun varlığından söz edebilmek için söz konusu dört objektif ölçütün yanı sıra, bir devletin nüfusunun geri kalanından farklı etnik, dinsel ya da dilsel özellikler taşıyan grubun bu farklılıklarını korumayı isteyen bir azınlık bilincine sahip olması gerekir. Aksi takdirde söz konusu grubun asimile olmak istediği anlaşılır ve bu grup azınlık olarak nitelendirilemez. Sınıf bilinci olmadan sosyal sınıf olamayacağı gibi, azınlık bilinci olmadan da azınlık olmaz.

Bir grubu azınlık olarak değerlendirip değerlendirmemede azınlık bilincinin varlığı yukarıda değinilen objektif ölçütlerden daha belirleyici bir nitelik taşımaktadır. Ulusal azınlıklarla ilgili AGİK Cenevre Uzmanlar Toplantısından itibaren bir grubun azınlık olarak sayılabilmesi için objektif koşulların tümünün mevcut olmasının yeterli olmadığı, bu konuda azınlık bilincinin belirleyici bir koşul olarak kabul edildiği görülmektedir.”


Ali DAYIOĞLU

 

 

 

 

 

 


 

Bakmadan Geçme