Çift Beygirli Göçmen Mustafa'nın Oğuluyum Ben...
* Köye gelen babam ve ailesi bir müddet boşaltılan köyün ahırında ikamet etmiştir. Ağabeyim bu duruma isyan etmiştir. * Başlangıçta köylü babam ve ailesini Bulgar Gavuru olarak görmüş, gerek babam gerek babası Kuran-ı Kerimi ezbere ve çok güzel okuyabilen ve ailece beş vakit namazlı olduğuna şahit olunca şaşırmışlar.* Sonradan okuduğum Amerika Kaliforniya Eyaleti'nde elektronik mühendisliği ve mastır öğreniminde ve İstanbul Harp Akademisi kurmay subaylık mezuniyet törenlerinde akrabam yoktu.
Menkibe-001 (Hayal Ürünüdür) 1.
1. Balkan göçmeni bir ailenin çocuğuyum. Ailem Tuna Nehri’nin güneyi, Bulgaristan’ın kuzey doğusu olan Deliorman diye tanımlanan bölgede, Şumnu ilinin Tuşivitsa Köyündendir.
Nispeten varlıklı bir ailenin çocuğu olan babam, Bulgaristan’ın İstanbul’u diye tanımlanabilecek Varna’da okumuştur. Karneleri bizimki gibi her yıl tek yaprak değil defter şeklinde, 6 üzerinden tüm notları 6’dır. O defteri kaybettim.
Babam kendi köyüne, Türk okuluna öğretmen olmuştur. Eminoğlu sülalesindendir. Molla (okumuş) Mustafa olarak bölgede nam yapmış.
2. Bulgaristan’a nereden geldiğimizi araştırdım, bulamadım. Büyük ihtimalle Karamanoğlulları Mehmet Beyliğinden Tuna boylarına gönderilmişiz. Sanırım benim adım da Karamanoğlu Mehmet Bey’den gelmektedir.
3. Babam, annem, ağabeyim ve ablam, görmediğim babamın babası ve ninem ile birlikte parasız, 1951 senesinde Türkiye’ye göç etmiş ve Türkiye onları Ankara ili Haymana ilçesi Saatli Köyüne iskân etmiştir.
Bulgaristan, “Ülke değerlerini başka ülkeye götüremezsiniz, götürürseniz geri döndürürüm” talimatı üzerine maddi değerde hiçbir şeyi yanlarına alamamışlardır.
İskân edilen köy; tamamı bir birleriyle akraba olan çok önceleri Urfa’dan getirilen Türk Aşiretidir. Komşu iki köy Tepeköy ve Kerpiç Köyü Güneydoğu’dan önceden getirilen Kürtçe konuşan iki köydür.
4. Köye gelen babam ve ailesi bir müddet boşaltılan köyün ahırında ikamet etmiştir. Ağabeyim bu duruma isyan etmiştir. Çünkü Bulgaristan’daki doğduğu büyüdüğü ev bahçeli ve iki katlı bir evdir (Gördüm hala sağlam).
5. Babam; köyün ağası olan şıh namındaki şahsın yanında ırgat olarak çalışmaya başlamıştır. Annem de ekmek pişirme, düğünü olanların haberini kapı kapı dolaşarak haber verme, karşılığında yumurta, ekmek, peynir, süt almış, çamaşır yıkama vs. işler yapmıştır.
6. Devlet; hane başı 25 dönüm, bugünkü fiyatı ile kişi başı 25 bin ederinde tarla vermiştir. Toplam 150 dönüm. Ancak, boş , taşlı ve sulak olmayan arazinin taşları nasıl toplanacak, sıfırdan nasıl ve neyle sürülecek, hangi parayla ne ekilecek belli değildir. Önceden getirilen kişilere sulak ve sulak olmayan köy arazileri yüzlerce dönüm verilmiştir.
7. İlk iş olarak; babam; civar köylere (Toyçayır ve Güzelyayla) yerleştirilen iki ağabeyi ve babasının yardımıyla Bulgaristan’da askerlik yaparken öğrendiği bilgileriyle babasına ve kendisine kerpiçten birer ev yapmıştır. Bulgaristan’da Türklere silah verilmez, idari işlerde çalıştırılırmış. Babam da marangozluk işlerinde çalışmış. Babamın 1951 yılında yaptığı iki kerpiç ev 70 yıl geçmesine rağmen hala ayaktadır.
8. Başlangıçta köylü babam ve ailesini Bulgar Gavuru olarak görmüş, gerek babam gerek babası Kuran-ı Kerimi ezbere ve çok güzel okuyabilen ve ailece beş vakit namazlı olduğuna şahit olunca şaşırmışlar.
9. Köyde doğan ablam Ayşe 6 aylıkken hastalanmış, doktor yokluğundan ve doktora götürme imkânları olmadığından ölmüştür. Halen; babamın annesi Feride TUNA ve ayak dibine gömülen kardeşim Ayşe ATEŞ’in mezarları Saatli Köyündedir. Babamın iki taş diktiği isimsiz mezarları yıllar sonra buldum ve yaptırdım. Annem 4 yaşındayken ölen annesinin Bulgaristan’daki, yaptırmak istediğim mezarını bulamadım.
10. Saatli Köyünde doğan ortanca ağabeyim Yusuf; sarışın ve çok güzel bir çocukmuş. Varlıklı aileler onu evlatlık istemiş, ailem vermemiştir.
11. İki yıl Saatli Köyünde yaşayan ailem bir hastalık nedeniyle takriben 100 km uzaklıktaki Polatlı’ya at arabasıyla gittiklerinde, annem biriktirdiği çok cüzi parayla Polatlı Doktoru Hayati Beyin parsel parsel sattığı kasaba çevresindeki 300 m2’lik arsanın ilk taksitini vermiştir.
12. Bu arsa sonradan Polatlı Fatih Mh. Saray Sk. No:51 olmuştur. Bitişiğini de Haymana ilçesi Güzelyayla Köyün’de ikamet ettirilen amcam İbrahim YILMAZ almıştır.
13. Bu arada; Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç ettiğimizde her aile farklı soyadı almıştır. Babam “ATEŞ”, babası “TUNA”, büyük ağabeyi “KALE”, küçük ağabeyi “YILMAZ”.
14. Babam; köydeki evini ve yıllar sonra 150 dönüm daha satın alarak 300 dönüme çıkardığı tarlalarını satmadan, ağabeyi İbrahim YILMAZ ve babası Mustafa ile birlikte doktordan satın aldıkları şehir dışındaki arsalara, yardımlaşa üçer odalı kerpiç ev inşa etmişlerdir.
15. Ankara Polatlı’ya yerleşen babam; “Çift Beygirli Göçmen Mustafa” olarak at-arabacılık yapmıştır. Daha sonra taş duvar ustalığı yapmıştır. O zamanlar işçi eldivenleri yoktu. Parçalanan parmaklarını taşlardan korumak için her parmağına kalın kumaştan lastikli parmak kılıfı yapıp kullandığını hatırlıyorum.
16. Müteakiben Polatlı’da ağabeyim Mustafa, 1959 yılında da ben doğmuşum.
17. Ağabeyimin adı Mustafa, babamın adı Mustafa, babamın babasının adı Mustafa’dır. Öte tarafını bilmiyorum.
18. Babam; en büyük oğlunu Polatlı Atatürk Heykelinin yanında, bir zamanlar Gordion Oteli ve Baysal Turizmin yazıhanesinin bulunduğu binanın üst katında Terzi Ethem’e çırak olarak vermiştir. Çok iyi bir terzi olan Terzi Ethem daha sonra Alman bir bayan ile evlenmiş, Almanya’ya taşınmıştır. Ağabeyimin evinde eşiyle birlikte ziyarete geldiklerinde gördüm.
19. En büyük ağabeyim Halil ATEŞ’den sonra diğer iki ağabeyim de terzi çırağı olmuştur.
20. Sonradan Ethem ustanın yanında yetişen, çıraklıktan ustalık seviyesine ulaşan Halil Ağabeyim, patronu Almanya’ya gitmesi üzerine Çarşı Camisi İş Bankası'nın karşı köşesinde, köşeni yanı başında dükkânı olan Terzi Yılmaz GÜZEL’in iki katlı dükkânında terzi ustası olarak çalışmaya başlamış, iki kardeşini de çırak olarak yanına almıştır.
21. Terzi çırağı olmadığım halde anılan dükkânın Pazar günleri temizliğine babam ile birlikte yardım ettiğimi hatırlıyorum.
22. Terzi ustası Halil ATEŞ kısa sürede iki kardeşini de yanına alarak Polatlı Çarşısı'nda demir yolunun altında, ambarların olduğu kuytu bir sokakta kendine bir dükkân açmış, bilahare biraz daha merkeze yakın İş Bankası'nın bulunduğu sokağa, daha sonra Altay caddesinde çarşı merkezine çok yakın merkeze taşınmışlardı.
23. Ağabeylerim beni de terzi yapmak istemişlerdi. Bir yüzük ve astar şeritle sağ orta parmağım 7/24 40 gün bağlanmıştı. Bilahare benden terzi olamayacağını anlamışlar ki; beni başka dükkânlara çırak olarak verdiler. Dükkânımızın karşısında berber dükkânında ve Atatürk Caddesi'nde manifaturacı Mehmet AÇIK’ın dükkanında çırak olarak çalıştım.
24. Berber dükkânında huzur buldum. Ustura bilediğimi ve “Çuk çuk”u hatırlıyorum. Manifaturacıda diken üzerindeydim. Mehmet AÇIK, oğlu Ferruh ve gelini başka elit dünyalarda, ben başka dünyaların varlığıydım.
25. Çıraklıkları 3 aylık yaz tatillerinde yapıyordum. Normal zamanda okula gidiyor, bir taraftan da aile bütçesine katkı sağlayacak ilave bir şeyler yapıyordum.
26. İlk çalışmaya 10 yaşında başladım. Fatih mahallesi Zafer Fırını Tatar İsmet’ten simit alıyor ve satıyordum. Sabah ezanını Tatar İsmet’in fırın ocağının üst katında hamur yoğurma makinasının ve un çuvallarının bulunduğu yerde uyuklarken duyuyordum. Simitler çıkınca satabileceğimizi belirtiğimiz miktar kadar simit alıp mahallelere dağılıyorduk.
27. İlk para kazanmam 5 kuruş günlük kazancım 75 kuruştur.
28. Polatlı Devrim İlkokulu'na başladığım sürede ilk kırmızı kurdeleyi takan Remzi GÜNGÖR, ikinci takan benim. Apo veya Pilli dediğim eşinden ayrılıp Romanya’da yaşayan bilahare Türkiye’ye dönen çok sevdiğim sınıf arkadaşım, 2020 yılında corona salgın hastalıktan ölmüştür. İlkokul mezuniyetinde okul birincisi, babası okul aile birliği başkanı olan menteşeli Alâeddin OVACIK’tır. İkinci ben oldum. Alaeddin liseden sonra okumamıştır.
29. Ortaokulda okul müdürü aynı zamanda resim dersine girerdi. Resmim çok iyi idi. Yapı ve Kredi Bankası'nın Türkiye çapında açmış olduğu bir resim yarışmasında öylesine yaptığım bir resmim mansiyon ödülü kazanmıştı. Okul Müdürü hem sanatsal hem de ders yönünden çok iyi olduğum için beni severdi. Ne olacaksın diye derste sordu. Kaldırım mühendisi dedim. Bir tokat yedim. Müdür odasında küçük çocuğuyla gelmiş köylü bir adamın, çocuğun iki koluyla müdür masasına dayanmışken sayın müdürümüzün çocuğa babasının yanında şiddetli tokat atması sonucunda müdürden soğumuştum.
30. Ortaokulda bir de efsane olduğunu düşünen müdür yardımcısı Seyhun SEVİNÇ vardı. Kardeşi yakın arkadaşımdı. Öğrencilerle basketbol oynardı. Çok ama pek çok sertti. Korku yayardı. Sosyal Bilgiler dersimize gelirdi. Nadiren dersi kendi anlatırdı. Şahsi görüşüm; ders anlatması beş para etmezdi demeyeyim. Meşhur Türkçe öğretmenimiz kafamızda anahtarla delik açardı. Kendisinden tek bir şey öğrenmedim. Korkudan başka. Diğeri insan evladıydı. Macitlerin apartmanında oturan ve beni çok seven Fen Bilgisi öğretmenim Esin TOMAÇ’ı saygıyla anıyorum.
31. İlginç olan; ortaokulda müzik ve kompozisyon dersleri korkulu rüyamdı.
32. Fen Liseleri sınavı için öğretmenlerimin tuttuğu dolmuş ile Polatlı’dan Ankara’ya sınava gittim. Sonradan öğrendim. Bizi Ankara TED Koleji'ne getirmişler. Hafta sonuydu. Ama kolej öğrencileri de vardı. Onlara baktım bir de kendime. Çok ama çok farklıydık (Yıllar sonra kızım bu okulda okudu). Sınava girdim; “… nokta noktadan sonra ne gelir?” Diyor. Bilmiyorum. Anlamıyorum. İlk kez böyle bir sınava girmiştim. Kaybettim. Polatlı’dan subay çocuğu Ferda ERGİNOĞLU ve belediye kütüphanesini müdiresinin yeğeni Yaman YURTMAN Fen Lisesinin ilk sınavını kazanmış, okul birincisi olarak ben kazanamamıştım. İkinci sınavda her ikisi de maalesef kazanamamıştı. Fen lisesi sınavı zorlu bir sınavmış.
33. Ailem ilkokul, ortaokul ve lisede mezuniyet törenlerine, hatta okullara hiç gelemedi. İlk ve ortaokulda beni bazıları “Kürt” zannediyorlardı. İstanbul Kuleli Askeri Lisesi mezuniyetimde, dereceye girmiştim, rahmetli Yusuf ağabeyim Polatlı’dan trene binmiş İstanbul’a sabah uyumadan gelmişti. Tüm öğrenim hayatım boyunca annem ve babam sadece iki kez; yine dereceye girdiğim Ankara Kara Harp Okulu ve yine dereceye girdiğim Polatlı Topçu ve Füze Okulu mezuniyet törenine gelmişlerdir. Sonradan okuduğum Amerika Kaliforniya Eyaleti'nde elektronik mühendisliği ve mastır öğreniminde ve İstanbul Harp Akademisi kurmay subaylık mezuniyet törenlerinde akrabam yoktu.
34. Annem beyin kanserinden, babam alzheimer hastalığından, Halil ağabeyim gırtlak kanserinden, Yusuf ağabeyim akciğer kanserinden ve annem gibi sevdiğim Halil ağabeyimin eşi Nazife yengem erken yaşlarda vefat etmiştir. Mekânları cennet olsun, nur içinde yatsınlar.
Mehmet ATEŞ
Fotoğraflar: Mustafa AKMAN