ATAKAN'IN TUTKUSU
Peki, Atakan'ı, bu otobüs nereye götürecek? Bunu tam kestirmek biraz zordur ama tahmin edebiliriz. Arkadaş, ya da bir tanıdıktan aldığı bilgiler doğrultusunda, bu otobüs onu ya Uzundere'ye, ya Kirkovo yöresine, ya da Zagrajden (Dolaştır) bölgesine götürecektir...
AKİF ATAKAN HOCAMIZI KAYBETTİK...
ATAKAN’IN TUTKUSU
Emekli Türkçe öğretmeni Akif Atakan’ı, bu kasabada tanımayana bilmeyene hemen hemen rastlayamazsınız. Mestanlı’da onunla birebir işi olamayanlar;
“Haaa, o uzun boylu, zayıfça adam mı, koltuğunun altına da her zaman bir çanta sıkıştırmış, bir elinde de izmarit büyüklüğünde bir sigara. Anlamlı, derin bakışlar arasında iki de bir, bu sigarayı dudaklarına götürüyor…”
Galiba, bu portre çizimi Atakan Hoca’yı en iyi anlatıyor.
Zayıf, ince uzun bir adam…
Kimi zaman onu, kalkmak üzere iken bir otobüse atlarken görürüz.
Kimi zaman park kahvesinde bir öğrencisi, ya da arkadaşı ile sohbet ederken.
Peki, Atakan’ı, bu otobüs nereye götürecek?
Bunu tam kestirmek biraz zordur ama tahmin edebiliriz.
Arkadaş, ya da bir tanıdıktan aldığı bilgiler doğrultusunda, bu otobüs onu ya Uzundere’ye, ya Kirkovo yöresine, ya da Zagrajden (Dolaştır) bölgesine götürecektir...
Sakın, bu değişik değişik yerlerde yaşlı hocamız ne arayacak, demeyin.
Onun elli yıllık, belki de elli yılın üzerinde bir tutkusu var.
Eski kitapları toplamak!
Eski kitapların yanında, kültürel değeri olan her şeyi, ev eşyasından tutun da, tarım aletlerine kadar, her alet onun ilgi alanına girer.
Bu eşya ve aletleri bir ön çalışma ile tozdan tomurdan temizleyip, evinin duvarlarına eklediği yapılar içinde korumaya çalışır…
Akif Bey’in bu sırf, kendi hırs ve merakı ile oluşturduğu kitap ve eşya müzesi, hem tarihi, hem de içeriği açısından yüzlerce, hatta binlerce esere ev sahipliği yapmaktadır.
1352 yılına ait el yazma Kuran ve tarih kitabı; Neofit Bozveli köyünden Mustafa Habiboğlu’na verilmiş olan kahramanlık madalyası; Akbunarlı Kamil Efendi, 1957 tarihinde Zlatograt müftüsüne “Cemal-ali Celal” kitabını hediye etmiş; “Şer-i Vakaye” şiir kitabı, 516 sayfadan ibaret; Koyunoğulları (Çal) köyü, el yazması, Kudri Beyden…
Daha onlarca evrak, yüzlerce ders kitabı, tarla tapuları, dini ve dünyevi eserler, gelişigüzel gerilmiş ve çatılmış rafları süslemektedir.
Maddeye, yani paraya düşkün olan günümüzün adamı açısından konuyu ele alırsak, bütün bunlar Akif Atakan’a ne kazandırmaktadır?
Bütün bu uğraşılar sahibine bir şey kazandırmak dursun, emekli maaşının son kuruşuna dek harcatıyor.
Ama insanlara tutkuları ne yaptırmaz ki? Bir zamanlar Kuzey Kutbu’nu fethe çıkan insanlar, parayı pulu mu düşündüler?
Feza boşluklarında yeni yıldızlar arayanlar da bir tutku uğruna canlarına feda etmediler mi?
Ne var ki, Atakan Hoca, kendi çabalarıyla bunca kültür değeri olan eserleri bulmuş ve toplamış…
Artık bu eserlerin iyi ve sağlıklı bir şekilde korunması, onların içerdiği bilgilerden yararlanmamız, bizleri, yani bütün Türk Dünyası insanını ilgilendiren konudur.
Bize düşen görevi, nasıl yapıyoruz?
Bizce, ilgili resmi ve sivil kurum ve kuruluşlardan oluşan bir komisyon oluşturularak, bu eserler sağlıklı bir binada (okumaevi filan değil) toplanmalı.Bir uzman ekip eşliğinde ve bilgisayar aracılığı ile hafızaya alınıp, ciddi bir şekilde korunmalı...
Böylece, bir nevi Akif Atakan Müzesi kapılarını açmış olur…
Emel BALIKÇI - ŞAKİR
05.06.2003, Mestanlı
Editörün notu; Tam 16 yıl öncesi yazılmış bir yazı. Belli ki, bu satırları ne okuyan, ne de gören, ne de anlayan olmuş...