YÜKSEL ÖZKAN, TEKRAR BAL-GÖÇ GENEL BAŞKANI OLABİLİR Mİ?
Sivil toplum kuruluşlarının siyaset ilişkilerinde, STK yöneticilerinin siyasi kimliği olup olmaması sık sık tartışma konusu olur. Özellikle bir STK başkanının kesinlikle siyasi kimliği olmaması gerektiğini savunur bazıları. Biz bu görüşlere katılmıyoruz. Hatta bilakis, gerek STK başkanı, gerek yöneticilerin siyasi kimlikleri olması, aynı STK'nın hayırınadır.
PAYLAŞ
Haftanın özeti – 6.
YÜKSEL ÖZKAN, TEKRAR BAL-GÖÇ GENEL BAŞKANI OLABİLİR Mİ?
Sivil toplum kuruluşlarının siyaset ilişkilerinde, STK yöneticilerinin siyasi kimliği olup olmaması sık sık tartışma konusu olur. Özellikle bir STK başkanının kesinlikle siyasi kimliği olmaması gerektiğini savunur bazıları. Biz bu görüşlere katılmıyoruz. Hatta bilakis, gerek STK başkanı, gerek yöneticilerin siyasi kimlikleri olması, aynı STK'nın hayırınadır.
Bunun ötesinde, bir STK başkanı veya yöneticilerinin siyasi kimlikleri olmasa bile, özellikle siyasi hedefleri olması gerektiğini savunuyoruz. Zira bir STK'nın kuruluş amacı, temsil ettikleri kitleye hizmet vermek, yardım ve dayanışmadır. Bundan dolayı, amaç buysa, siyasetin içinde yer alarak, temsil edilen kitleye çok daha iyi hizmet etme imkanı olacaktır. STK yöneticilerinin siyasi kimliği olmaması gerektiğini savunanların temel gerekçesi, ilgili STK'nın şu veya bu partinin arka bahçesi olma tehlikesidir. Bu tür düşünceye sahip kişiler, herhangi bir STK yönetiminde veya içinde bulunmamış kişilerdir ancak. Zira bir STK'nın başındaki kişinin istediği kadar siyasi kimliği olsun, o STK'yı mensup olduğu partinin arka bahçesi yapma ihtimali hiç yoktur. Böyle bir şey ne teorik, ne de pratik olarak mümkün olamayacak bir şeydir.
Her STK'da, gerek yönetimlerinde gerek üye bazında, her siyasi görüşe mensup fazlasıyla kişi vardır. Bundan dolayı o STK'nın başında bulunan kişi istese de, başında bulunduğu örgütü kimsenin arka bahçesi yapamaz. Yönetimdeki arkadaşları da, üyelerde anında tepki gösterir ve onu o görevden anında indirir. Başkan ancak kişisel fikir beyan edebilir. Kurumsal olarak, yani başında bulunduğu örgüt adına herhangi bir siyasi partinin ne lehine ne de aleyhine beyanat veremez. Kaldı ki, bir STK'nın başında bulunan kişilerin öncelikli hedefi, temsil ettikleri kitlenin haklarını savunmaktır. Bundan dolayı o yönetime seçilmişlerdir. Siyasete girme niyetleri de ancak o kitlelerin haklarını daha iyi savunmak içindir. Yani bu kişiler için öncelik temsil ettikleri kitledir, siyaset yaptıkları parti değil. Aksi bir durumda zaten kendi camiaları tarafından dışlanıp yok olup giderler.
Sonuç olarak, STK yönetimlerinde siyasi kimliği olanların yer almamasını savunanlar, yukarıda da söylediğimiz gibi ,STK'larda hiç bulunmamış, oralarda faaliyet yapmamış kişilerdir ancak. Çünkü bir STK faaliyet yapabilmesi için, üyelerine yardımcı olabilmesi için, kesinlikle karar vericilerle şu veya bu şekilde belli münasebetler içinde olmak zorundadır. Bu karar vericiler de o günün iktidarda olan partisidir. Bu gün A partisidir, yarın B partisi.
Ne demek istediğimizi, STK yöneticisi arkadaşlarımız çok net anlayacaklardır. Kaldı ki, gerek bizim, gerek diğer STK'larda, buna fazlasıyla örnekler vardır. Bu STK'ların başındakilerin siyasi görüşü var veya belli siyasi partilerden adaylık süreçleri yaşadılar diye, o STK belli bir partinin arka bahçesi mi oldu?
Dediğimiz gibi, böyle bir şey isteseniz de, STK'larda her görüşten kişilerin bulunmasından dolayı mümkün olmamasının ötesinde, hiç bir başkan böyle akıl tutulması bir teşebbüste bulunmaz.
Başlığımıza dönecek olursak, bahsettiklerimiz bağlamında, mevcut Bal-Göç başkanı ileride farklı görevlere gelip yeri boşaldığında, milletvekilliğinden sonra siyasi kimliği olan bir Yüksel Özkan da, kendisiyle benzer durumda olan başka biri de aynen başkan olabilir. Bu, camianın ortak iradesine bağlı olan bir şeydir.
Yani demek istediğimiz şudur, aramızdan birileri siyasi partilerde aktif görev yaptı diye, camiamızda yöneticilik yapamaz anlamına gelmez. Hatta, bize göre, siyasi tecrübesi olan birinin bir STK'nın başına geçmesi, o STK açısından çok daha etkili olması demektir. Siyasette edindiği bilgi ile karar verici mekanizmaların içinde işlerin nasıl yürüdüğünü çok daha iyi bildiğinden, çok daha fazla çözüm odaklı faaliyetlere imza atması demektir.