Yeni bir kimlik oluşumunu, dönüşüm ve değişim süreçlerini bitirdik mi - ( 1.)
* Aslında diaspora nedir? Bu kavramı, ana vatan dışında yaşayan herkes için kullanılır. * Bulgaristan ise bizim doğup büyüdüğümüz memleketimiz, fakat ana vatanımız ise Türkiye Cumhuriyeti'dir ve bundan dolayı, o topraklarda yaşayan kardeşlerimiz doğal olarak oradaki Türkiye diasporasını oluşturmakta. * Zorunlu göçün 32 yılında, artık yeni bir kimlik oluşumunu, dönüşümü ve değişim süreçlerini bitirdik diyebiliriz mi? Yerli Anadolu ve Trakya halkı ile aramızdaki 'farklılıklar' ve 'benzerlikler' nelerdir? Ana vatanı, kalplerimizde idealleştirerek döndük, bu eski ecdat topraklarına...
PAYLAŞ
Diaspora kelimesi günlük hayatta sıklıkla kullanılan kelimelerden bir tanesidir ve diaspora kavramı, Türkiye'de, geleneksel olarak başka ülke diasporalarının ülkemiz aleyhine faaliyetleri nedeni ile olumsuz bir vurgu ile kullanılmıştır ve adeta bir tehdit kavramı olarak bilinir.
Aslında diaspora nedir? Bu kavramı, ana vatan dışında yaşayan herkes için kullanılır. Türk diasporası (yurt dışında yaşayan Türkler ya da gurbetçi Türkler) Türkiye'den ve eski Türk (Osmanlı) topraklarından dışarı göç etmiş Türklerin dünyadaki tahmini nüfusunu anlatmak için kullanılan terimdir.
Türkiye dışındaki ülkelerde yaşayan Türkler üç grupta özetlenebilir. Türkiye kurulduktan sonra sınırların dışında kalanlar (Türk azınlıklar);Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra diğer ülkelere göç edenler (Türk diasporası) ve Türk vatandaşlığı.
Bulgaristan ise bizim doğup büyüdüğümüz memleketimiz, fakat ana vatanımız ise Türkiye Cumhuriyeti'dir ve bundan dolayı, o topraklarda yaşayan kardeşlerimiz doğal olarak oradaki Türkiye diasporasını oluşturmakta.
Demek ki, bizler Bulgaristan'ın Türkiye'deki bir nevi diasporası olarak sayılamayız, fakat aynı zamanda çifte vatandaşlığımızın korunmasından dolayı yine de Bulgaristan ile kesilmemiş bağlarımız mevcut ve bazı angajmanlar üstlenmekteyiz. Örnek olarak, vatandaşlık görevi icabı, oradaki seçimlere katılıyoruz...
Artık Türkiye'deki mevcut topluma karışan ve adapte olan Bulgaristanlı göçmenler, en azından teknik açıdan klasik mânâsı ile diaspora yerine sayılmalaru doğru olmaz. Akademisyenlere bakılırsa, şimdilik bizleri "Rumelili Türk diasporaları" grubuna dahil ediyorlar.
Türkiye'deki Bulgaristanlı göçmenlerinin kültürel öğeleri, dernekleri, aktiviteleri ve politik alandaki etkileri ülkemiz için büyük önem arz etmektedir, çünkü ne de olsa farklı bir toplum içinden sıyrılıp da geldiler, hele eski komünist rejimin gerçekleştirdiği dejenarasyonu asla göz ardı etmemeliyiz.
Zorunlu göçün 32 yılında, artık yeni bir kimlik oluşumunu, dönüşüm ve değişim süreçlerini bitirdik diyebiliriz mi?
Yerli Anadolu ve Trakya halkı ile aramızdaki “farklılıklar” ve “benzerlikler” nelerdir?
Ana vatanı, kalplerimizde idealleştirerek döndük, bu eski ecdat topraklarına.
Artık burası bizim için sürekli misafir kalacağımız bir vatan değildir, burada kendimizi birer yabancı gibi hissetmeyecektik ve genel toplumdan kopuk yaşamayacaktık.
Ana vatana birer öz ve temiz Türk evladı olarak geldik ve yerleştik ama aradan bunca yıl geçmesine rağmen, halen Türkiyeli olabildik mi?
Trakya ve Anadolu topraklarında birer gerçek Türk gibi mi yaşamaktayız?
Ya da Türkiye'de bazılarımız Bulgarlaşmaya mı başladı?
Evet, Bulgaristan'ı memleketimiz olarak sevip sayarız. Ana vatanımıza aşkımız ve minnettarlığımız ise sonsuzdur.
Burada nihayet gerçek özgürlüğümüze, kimliğimize ve benliğimize kavuşabildik. Demokrasini ne olduğunu gördük.
Gece gündüz demeden çalıştık, kısa bir sürede yeniden mal ve mülk sahibi olduk, manen ve madden bayağı zenginleştik, eğitim ve kültür seviyemizi yükselttik, fakat bu yazımızda bir takım negatif gelişmelere değinmiş olursak, umarım bir toplumsal yararımız dokunur...
Son yıllarda, Türkiye'ye yerleşmiş bazı Bulgaristanlı Türk ve Pomak asıllı göçmenler harekete geçirilerek, kendileri gerçek Türklük ve Türkiyelilik esaslarından uzaklaştırılarak, onlara adeta Bulgar kültürel ruhu aşılanmakta ve enjekte edilmekte.
Böylece bu göçmen toplumu içeriden yozlaştırılıyor ve gerçek kimlik portresinden uzaklaştırılıyor...
Bilindiği gibi eski tarihlerde, Trakya bölgesinde bir hayli Bulgar asıllı vatandaşımız yaşıyordu, fakat onlar mübadele sürecinde Bulgaristan'a göç ettiler.
Aynı o Bulgarlarla, Bulgaristan'da doğup yetişen Türklerin arasında herhangi bir ortak kan bağı veya etnik aidat duygusu bulunmamakta.
Edirne'de iki tane Bulgar kilisesi var ve faaliyetleri cemaatsiz şekilde devam ettirilmekte, fakat onların yerel bazda kayda değer bir cemaatleri bulunmamakta.
Birkaç yıl öncesi, bu kiliselerin birisine bağlı, devletimizin izninle, kültür evi (kültür derneği, çitalişte) kuruldu. Aynı kültür evinin Bulgarca kitaplardan oluşan büyük bir kütüphanesi var. Burada Bulgar milliyetçiliğini depreştirecek ve besleyecek çeşitli kültürel etkinlikler tertip oluyor. Ayrıca kilisenin içi ise daha ziyade bir tarih müzesini andırmakta. Osmanlı'ya karşı savaşlarda, bu bölgede şehit düşen bazı Bulgar subayların mezar taşları ve başka tarihi aksesuarlar, dosdoğru kilisenin içinde sergilenmekte. Sanki karşımızda bir ibadet yeri olan kilise yok ve bir tarih müzesi var. Tamamı Bulgaristan'dan gönderilen kitaplar, genelde uyduruk ve düzmece tarihi olayları empoze etmektedir, içerikleri genelde Türklere, Osmanlı'ya ve Türkiye'ye karşı beslenen kini ve nefreti beslemekte.
Sadece bir an için, Osmanlı zamanından kalma Bulgaristan'da tarihi bir caminin iç donanımını ve aynı benzer ruhtaki bazı faaliyetleri göz önünde bulundurmak hiç de mümkün gözükmüyor. Bunun zaten kime bir faydası dokunur?
Edirne'de Bulgar asıllı ve Hristiyan vatandaşlarımız parmakla sayılacak kadar azdır ve Trakya bölgesinde herhangi bir Hristiyan cemaatin varlığından söz edilemez, fakat Edirne Bulgaristan Başkonsolosluğu'nun elektronik saytını incelediğimizde çok farklı bir görüntü ile karşılaşmaktayız. Sanki burada çok zengin ve geniş bir dinsel ve kültürel hayat sürdüren bir hayli kalabalık bir Bulgar ve Hristiyan cemaati barınmakta. Halbuki, gerçekler hiç de bunu yansıtmamakta...
Edirne kiliselerinden başlamamıza rağmen, bu yazının asıl yazılma sebebi, bizim göçmen toplumunda görülen bazı farkındalıklara ve olumsuz gelişmelere dikkat çekmektir. ( Devam ediyor )