*** Argo tabiriyle: ' Yuvarlanıp gidiyoruz...' *** Solumda yemyeşil Gaziler Dağı, sağımda ise Gebze Merkez mezarlığı… Bir tarafta hayatın devam ettiği yer, bir tarafta bir çok sonlanan hayatın noktalandığı yer… *** Hayatın içinde, 'Ben yürüdüm gitti, ben yaptım oldu' 'Ben ne dediysem odur…' 'Çıktım çayıra, Mevla'm kayıra!'.. Gibi çok sığ ve çok rahat davranış ve düşünceler insana bahşedilen yaşamı tehlikeye sokar bazen…
PAYLAŞ
Günlük hayatın içinde yaşayıp gidiyoruz…
Argo tabiriyle: " Yuvarlanıp gidiyoruz..."
Bugün sabah işe gelirken günlük köşe yazımın tasarımı geçiyordu kafamda…
Solumda yemyeşil Gaziler Dağı, sağımda ise Gebze Merkez mezarlığı…
Bir tarafta hayatın devam ettiği yer, bir tarafta bir çok sonlanan hayatın noktalandığı yer…
Allah'tan başka hiç kimse, hiçbir canlı ölümsüz değildir…
Bize bahşedilen ömrün süresini dolduruyor her canlı…
Bardağın bir dolu tarafı var, bir de boş kısmı…
Kimi sadece dolu kısmını görüyor, kimi ise boş kısmını görüp ömür süresini devam ettiriyor…
Önemli olan hayata nasıl bir bakışınızın olduğudur…
Şahsen 59 yıllık ömrümün 18 yılı Türkiye dışında, Bulgaristan'da geçti, 41 yılı da Türkiye'de yani Gebze'de…
Her insanın hayatı kendine göre özeldir…
Her insanoğlunun hayatı kendine göre bir romandır…
Her insan hayatını kağıda dökebilse bu romandır…
Roman ve kitap yazmak sadece birilerine ait bir ayrıcalık değildir…
Hayatını, yaşadıklarını kâğıda dökebilen insan şanslıdır, yazandır, yazardır…
Dünya edebiyatındaki ünlü yazarlara bakınız! Çoğunun yazdığı romanlarında, hep kendi yaşamlarından kesitler vardır…
Doğumdan itibaren ölümlerine kadar yaşadıkları güzel anılar, kötü anılar, aşkları, sevdaları…
Bütün bunlar bir yazma sebebi değil midir? Hepsini kağıda döküp gelecek nesillere aktarabilme becerilerinin sonunda bu kitaplar günümüzde birer Dünya klasiği haline gelmişlerdir….
***
Eğer yaşadıklarımızı düşünebiliyorsak, bu yaşadıklarımızdan ders çıkartabiliyorsak…
O zaman ne mutlu bize ve bizlere! “Düşünüyorum, öyleyse varım” René Descartes'ın felsefi sözüdür…
***
Bugün yaşıyor isek, Dünyayı çevreleyen ve yaşamımızın ihtiyacı olan oksijeni ciğerlerimize çekebiliyorsak…
Bir insanoğlu olarak diğer bütün canlılarla birlikte aynı ortamı ve aynı Dünyayı paylaşabiliyor isek..
Ne mutlu bizlere! “Ben yaşıyorum nasılsa” deyip hiçbir şekilde yaşamımızla ilgili bütün olumsuz olabilecek varsayımlara karşı kendimizi kapatmamız büyük bir yanlıştır aslında…
Ne demektir vurdumduymazlık ve umursamazlık?
Daha demin kendi sosyal medya sayfamda şu cümleyi paylaştım:
Yaşamanın ve hayatta kalmanın yüzde 50'si tedbirden geçer... “ En işlek otoyola çıkıp araçların arasına körü körüne dalmaya o anda dua da çare değildir misali…”
***
Hayatın içinde, “Ben yürüdüm gitti, ben yaptım oldu” “Ben ne dediysem odur…”
“Çıktım çayıra,
Mevla'm kayıra!”..
Gibi çok sığ ve çok rahat davranış ve düşünceler insana bahşedilen yaşamı tehlikeye sokar bazen…
Bazen hayatta az ötedeki dönemecin size ne getireceğini kestiremezsiniz…
Her hayatın bir yaşama biçimi vardır…
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar: “Hocam, Dünya'nın merkezi neresidir?” diye…
Hoca'ya sormuşlar: “Hocam, Kıyamet ne zaman kopacak?”diye…
Cevaplamış: “ Valla kıyameti bilmem amma ben hanımımı kaybedersem bilin ki yarı kıyamettir”
Aslında bütün bu söylediklerimizin özetinin kısa adı ve tespiti şudur:
“Yaşamak başlı başına bir sanattır…”
Her hayat bir roman, her yaşayan insan da bunu yazabilecek potansiyele sahip bir hayat yazarıdır…
Önemli olan herkesin kendi yaşadığı yaşamına ve birlikte yaşadığı diğer yakınındaki insanlara yaşam saygısı olsun, yaşama hakkı tanısın. Gerisi gerçekten hikâyedir…
Herkese bütün sevdikleriyle mutlu ve sağlıklı günler diliyorum.