Vatan toprağı
Kırklareli, kapalı, hafif ıslak, 6 derece...
Tam bir çoban havası.
Düşersin koyunların peşine, bütün merayı dolaşmadan durmazlar.
Hiç bir yerde kuru ot olmadığını anlayınca otlamaya başlarlar.
Çoban da yorulmuştur, kepenek altında bir çalı üstüne oturur, kavalını çıkarır ve çalar.
Aklında kar vardır. Kasımın sonu, karın ucu görünmüştür.
Ayaz gecelerde düşen kırağıyı gören çoban mırıldanmakta:
"Pencereden kar geliyor,
Aman gurbet bana zor geliyor."
Çoban, kesin Afganlıdır. Gurbetten bahsettiğine göre.
İnsan doğduğu yerleri özlemez mi ya.
Vaktinde Urumeli'den göçe zorlanan Koca Macır, arabaya bir sandık toprak yüklemiş.
Hem de simsiyah ve verimli Deliorman toprağından.
Kapıkule hudut kapısında arama olur.
- Komşi, ne var sandıkta?
- Toprak var, komşu!
Sandığı yere atıp tekmeyle kırıyorlar...
- Ama toprak bu! Ben size toprak dedim.
- Hayde, "davay davay, komşi"!
Sandığı ve toprağı toparlayacak vakit yok.
Mestan aga, avucunun aldığı kadarını alıyor ve bir yağlık içine koyuyor.
Kutsal emanet gibi, yıllarca bir avuç toprağı ana vatanda saklıyor ve son nefesini verirken:
- Kızım, benim toprağımı verir misin?
Toprağı alıp kokluyor ve ruhunu huzur içinde teslim ediyor.
(Gerçek bir hikayeden esinlenme)
Şaban Ali Aydın