ÜLKELERE GÖRE TÜRKLÜĞÜN CESARET ISKALASI

Bize düşen, fikirleri ortaya koymak ve düşündürmek, o coğrafya parçalarında yaşayan insanlara düşense sorgulamaktır. Sorgulamak güzel bir şeydir ve akletme melekesi olan insana hastır.

ÜLKELERE GÖRE TÜRKLÜĞÜN CESARET ISKALASI

Bildiğimiz Türk insanı algısı, Türklerin ülkesi olan Türkiye'de cesur ve gözü pek, korkusuz, gözünü budaktan esirgemeyen bir Türklük algısı üzerine otururken, aynı Türklük, Yunanistan'da ''Acaba Yunan ne der?'' diyerek, son derece tırsak demeyelim de, çekingen ve ürkek bir Batı Trakya Türklüğü formuna dönüşür. Merhum Sadık Ahmet'ten bu yana sokağa çıkmayı unutmuş, demokratik, barışçıl yürüyüşe bile geçmekten korkan, aman Agrotiki emekliliğim yanmasın (Yunan Ziraat Bankası) derdi ile gölgesinden korkan ve kendilerini Anadolu'dan üstün gören bir nesil türediğini görüyoruz. Paraları ile övünen gereksiz, sonradan görme yetişkinler ve onlara paraları sebebi ile dahi saygı duymayan halk. Dahası bu ürkek velilerce yetiştirilmiş, idealsiz, Yunanca paylaşımları sayfalarında ''lıke'layan" ve artık kimisi kendilerini Greek Muslim olarak ifade eden gençler...

Bulgaristan'da ise önemli oranda çekinik ve kendini, kendi kültürünü ifade etmekten bile utanan, anadilde eğitim gibi hakları olmasına rağmen, bunu talep bile edemeyen, alkol tüketim oranları Bulgardan fazla da farklı olmayan bir Türklükle karşılaşırız.

Kosova'da 2 güçlü ve 4 zayıf bölgeye sıkışmış, Türklüğü canlı ama lokal ve Kosova devleti içerisinde etnik çeşni olma rolü verilmiş ama son derece canlı bir Türklük karşımıza çıkarken, Makedonya'da %18'lerden azala azala %3'lere inen ve son derece azalmış bir oranda var olmaya çalışan, ancak tüm diğer etnisitelerle iyi geçinirken, birbirinin partisine ölümüne sallamakla vakit geçiren 3 partili bir Türklük, dengelere oynamaktan uzak siyasi bir aktör durumundadır.

Sancak'ta, Bosna ve Arnavutluk'ta Türk olmadığı için, analize gerek duymuyorum.

Kimse gücenmesin ancak nüfus, nüfuzdur! Sayı arttıkça, talepler artar ve azınlıklar, kendilerini yalnız hissetmekten uzaklaşır, cesurlaşırlar. Para yok ki, nüfusumuzu artıralım diyen de olursa, bunun nüfusla alakası yoktur. Nüfus artışı en fazla kişi başına gelirin düşük olduğu ülkelerdedir. Dahası nüfus, kendi iş olanaklarını ve sektörlerini de kendisi ile birlikte gelişen nüfusla yaratır. Nüfus dinamik ise, ekonomi de, üretim de, rekabet de talepler de dinamiktir. Ancak yaşlı bir nüfusta emekli refleksler hakim olur.

Bunları bir sorunun analizi olarak yazıyorum. Mesele Türklüğü, her yerde hak ve taleplerini aynı cesarette haykıracak hale getirmektir. Bana itirazı olan varsa; Yunanistan'da nüfusun %1,23'ü oranındaki Türklerin toplam polis mevcudu içerisinde neden aynı oranda olmadığını; toplam milli eğitim, sağlık ve belediye kadrolarında neden nüfusları oranında olmadıklarını ve bu konuda Strasbourg veya Lahey'e neden itiraz edip etmediklerini düşünsünler. Eğer demokratik bir AB ülkesinde hak aranmamış ise, vekillerini ve kurumlarını da sorgulamalıdırlar.

Bulgaristan'da nüfusunun %57'sini Türklerin oluşturduğu Razgrad'da, onlarca Belediye meclis üyesi ve Vali Türk iken, merkezdeki en büyük camii olan İbrahim Paşa Camii'nin neden yıkılmaya terk edildiğini de sorgulasınlar. Bir şehirde camiyi açmak için, bir Türk vali ve %57 nüfus yeterli değilse, o Türklüğün DNA'sına bir şeyler kaçmış ve GDO'lu hale getirmiş demektir ve bunu da halk sorgulamalıdır.

Bize düşen, fikirleri ortaya koymak ve düşündürmek, o coğrafya parçalarında yaşayan insanlara düşense sorgulamaktır. Sorgulamak güzel bir şeydir ve akletme melekesi olan insana hastır.

Bora TAMER


Bakmadan Geçme