*** Sivil Toplum Örgütleri zincirinde türlü türlü güzel mi güzel otantik adlarla sayıları binleri aşan göçmen dernekleri bulunur... Federasyonlar bulunur, konfederasyonlar bulunur, var da var... Bayram olur, seyran olur o derneklerin muteber temsilcileri giderler giderler Tuna boylarına, Rodoplar'a, yıldızlı mı, yaldızlı mı otellerde ağırlanıp uğurlanırlar... *** 'Türk ve Müslümanların veya onların hak ve özgürlüklerini destekleyen Bulgar oylarıyla seçilmiş milletvekilleri, Belediye Başkanları (Muhtarları), Belediye Meclis Başkanı ve üyeleri Azınlıkların hak ve özgürlüklerinin savunucusu olduğunu iddia eden HÖH siyasi partisinin ulusal ve yerel yönetim kurulları, bu durumu bildikleri halde, çözüm üretecekleri yerine ilgisizlik ve vurdum duymazlık sergileyerek, T. Jivkov'un asimilasyon politikasını, el altından ve sorumsuzca desteklemiş olmaktadırlar. Ne yazık ki, durum bu.'
PAYLAŞ
İkide bir;
"Türkiye, Bulgaristan'da yaşayan Türk ve Müslümanlarla yeterince ilgilenmiyor."
diye sözler işitilip duruyor da, oysa Türkiye Cumhuriyeti şehirlerinde, köylerinde, hatta, herhangi bir köşesinde bir Balkan göçmeni, şöyle Balkanlı gibi Balkanca boy pos arzı endam buyursa, hemencecik yanı başında, peşinde, sağında solunda onu tane tane düşünenler bulunur.
Sadece onu değil, zoraki bir göçle terk ettiği topraklarda bıraktığı akrabalarını da düşünenler bulunur. Gecesini gündüzünü onların mutluluğu uğruna seferber etmiş şu
Sivil Toplum Örgütleri zincirinde türlü türlü güzel mi güzel otantik adlarla sayıları binleri aşan göçmen dernekleri bulunur...
Federasyonlar bulunur, konfederasyonlar bulunur, var da var...
Bayram olur, seyran olur o derneklerin muteber temsilcileri giderler giderler Tuna boylarına, Rodoplar'a, yıldızlı mı, yaldızlı mı otellerde ağırlanıp uğurlanırlar...
Sanal alemin köşelerine göç yollarına düşen neşeli göçebe kuşları gibi boy boy resimler konar, kurbanlar kesilir, çiftetelli halk oyunları oynanır, nutuklar çekilir, demeçler verilir...
Bizim çocukluğumuzda, Dobruca, Deliorman köy odalarında, delikanlıların darbuka, zilli maşa ile söyledikleri
"Benim adım Tozpembe
İş ararsan yok bende"
halk türküsünde gibi, şen şakrak, tozpembe bir tablosu çizilir memleketin...
Amma diyeceksiniz, amma Bulgaristan'da, şu demokrasinin tozpembe havasında, burada çeyrek asırdır devletin güzelim okullarında Türk çocukların anadili Türkçeyi öğrenme hakkının göz göre göre resmen gasp edildiği tartışılmaz...
ZİP'lerle (MECBURİ SEÇMELİ DERS),SİP'lerle (SERBEST SEÇMELİ DERS) gibi bir takım uygulamalarla,okullarda Türk çocuklarının ana dili öğrenme hakkı hasıraltı edildiği dile gelmez, çözüm yolları aranılmaz...
Saygıdeğer büyüğümüz, Şumnu Üniversitesi Öğretim üyesi,1990 yılı 7.Büyük Millet Meclisi'nde HÖH partisi eski milletvekili Mehmed Beytullah Beyefendi'nin belirttiği gibi;
"Türk ve Müslümanların veya onların hak ve özgürlüklerini destekleyen Bulgar oylarıyla seçilmiş milletvekilleri, Belediye Başkanları (Muhtarları), Belediye Meclis Başkanı ve üyeleri; Azınlıkların hak ve özgürlüklerinin savunucusu olduğunu iddia eden HÖH siyasi partisinin ulusal ve yerel yönetim kurulları, bu durumu bildikleri halde, çözüm üretecekleri yerine; ilgisizlik ve vurdum duymazlık sergileyerek, T. Jivkov'un asimilasyon politikasını, el altından ve sorumsuzca desteklemiş olmaktadırlar. Ne yazık ki, durum bu."
Evet, bir yandan durum bu, diğer yandan işsizlik, yoksulluk sorunları, milyonlarca gencin gurbette ekmek peşinde koşuşturduğu irdelenip vurgulanmaz...
Daha da, memleketimiz dünya sıralamasında ölüm oranlarında ön saflarda, doğumlarda sonuncu sıralarda olduğu anlatılmaz.
Uluslararası insan hakları hukukunun tamamlayıcı bir parçası olan azınlık hakları konusunda bir çok anlaşmalara rağmen, Bulgaristan Türklerinin Ulusal Azınlık durumu konu edilmez, Türkçe TV, Türkçe kitap, dergi, gazete neşriyatı, Türkçe radyo yayınlarının yokluğu bilinmez...
Ve var yok, varsa yoksa bir gül gülüstanlık havasında ne çok milletvekili çıkardık vallahi, vay ne çok muhtarlık kazandık, hükümetlere ortak olduk gibi gibi, öyle böyle bilinen söylenceler ve düşünceler denkleminde, tane tane ne çok bilinmeyenler varmış meğer...