TAHAMMÜLÜN FARKINDALIĞI…
Tolerans, ancak diyalog olan yer ve uzamdır. Bulgaristan'da diyalog var mı? Komşular arasında, günlük yaşam düzeyinde müsamahadan söz etmiyorum. Örneğin Bulgar aydınları tarafından kışkırtılmamış olan bir diyalog söz konusudur. Bulgar devlet kurumları tarafından başarılan bir diyalog da olabilir...
TAHAMMÜLÜN FARKINDALIĞI…
Bulgar üniversitelerinde şöyle bir uygulama var. Atanırken, devlet siparişiyle doktora tezi savunanlar önceliklidir. Özellikle Bulgaristan Türklerinin topluma katılması ve genel olarak da azınlıklar konusunda duyarlı bir ilgi olsaydı, konu daha derin ele alınabilirdi demem de mümkündür.
Eğitim ve Öğretim Bakanlığı kişiliğinde olmak üzere, devlet benim bir araştırmama ilgisiz kaldı. Bulgar Etnik Modeli'nde, azınlıkların topluma başarılı katılımının sağlandığından, olağanüstü önemli olan, tarih dersi kitaplarındaki klişeler konusundan dem vurulsa da, bakanlık tamamen ilgisiz kalmaya devam ediyor.
Yakın zamanda ortak anı konulu bir saha araştırmasıyla ilgili Momçilgrad kentindeydim. İncelediğim alanda bir çeşme vardı. Birkaç sene önce inşa edilmiş ve duvarında Bulgarca ve Türkçe, Latin harfleriyle yazılmış sözler vardı. Türkçe sözlerin üzeri silinmiş, kirletilmiş ve “Artık öl!” yazılmıştı. Türkçe yazı yazılmasına tahammülleri yok. Kurucuları, Müslüman ve Türk olan birkaç çeşme son yıllarda gözüme takılıyor. Çeşmelerden biri 2-3 ayda bir değişik biçimlerde pisletiliyor. Geçen sene çeşmelerin yanından geçerken dikkatimi çekti, Türkçe yazılar çimento ile sıvanmış ve yok edilmişti. “Çeşmelere neden Türkçe yazı yazıyorsunuz!” dediklerini işitiyorum. Böyle başka örneklerim de var. Çeşmelerin duvar yüzündeki Türkçe yazıları siliyorlar. Fakat aynı yazılar yine Türkçe yazılmış ve iç duvarda da var. Bir defa 3 Mart'ta, Latin harfleriyle yazılmış Türk isimlerine, av tüfeği ile ateş edilmiş, çeşme başındaki oturaklar kırıp dökülmüştü. Gazetelerde okudum, Haskova köylerindeki birkaç okul duvarına Türkçe yazı yazılmış. Türk bayrakları asılmış. Kemal Atatürk'ün Nutuk'undan alıntılar yazılmış. Bu olayları dostlarımla, meslektaşlarımla ve tanışlarımla tartışırken, bu hareketleri içgüdüsel olarak suçsuz kılma ve küçümseme duygularımız pratikte üstün geliyor. Oysa bizim önce bunları kınamamız, toplumun bunu lanetlemesinde direnmemiz ve daha sonra bu eylemleri önemsizleştirecek yollar aramamız gerekiyor.
Toleransa (hoşgörü) gelince, Kırcaali'de ders verdiğim üç yılda, ben öğrencilerimle özgün bir anket yaptım. Onlar bana "Bulgar ulusu (veya Bulgar halkı, ya da Bulgar topluluğu) fazlasıyla hoşgörülü" dediklerinde, ben kendilerinden hoşgörünün tanımını istedim. Onlar bana genel çizgileriyle şu tanımı veriyordu: "Biz Bulgaristan'daki azınlıkları tahammül ediyoruz." Bu yanıtı alınca, ben de onlara söyledikleriniz farklı kavramlardır, diyerek itiraz ediyordum. Tahammül etmek farklı bir şeydir ve farklı olanı olduğu gibi kabul etmek anlamına gelir. Kendi korkularından, kör inançlarından ve korkularından yola çıkarak, ona bazı niteliksel çizgiler yakıştırmak olamaz, diyordum. Tolerans, ancak diyalog olan yer ve uzamdır. Bulgaristan'da diyalog var mı? Komşular arasında, günlük yaşam düzeyinde müsamahadan söz etmiyorum. Örneğin Bulgar aydınları tarafından kışkırtılmamış olan bir diyalog söz konusudur. Bulgar devlet kurumları tarafından başarılan bir diyalog da olabilir...
(Devam edecek)
Doç. Dr. Mümün İSOV