STOYAN, NASIL BULGAR SADIK OLDU
Asıl adı Stoyan olan Bulgar Sadık, Türk'e düşman olan Bulgar ve Rum'a, o da düşmandır ve bu konuda acımasızdır. Bu yüzden Bulgar ve Rum eşkıyalar da onun peşindedirler.
STOYAN, NASIL BULGAR SADIK OLDU
Bir süre önce bir define arayıcısı, Bulgar Sadık'ın Kırklareli'nde saklanmış iki ton altınını bulmak için hükümetten kazı izni istediğini, bu izni aldığını, altınları bulamayıp, kazıya ara verdiğini, fakat şimdi tekrar kaldığı yerden kazıya devam ettiğini gazeteler yazdı. Bu haber üzerine bir haberci (muhabir) Bulgar Sadık'ın kim olduğunu, Bulgar Sadık'ın Kırklareli'nde iki ton altınını niye saklamış olacağını sordu ve bilgi istedi. Bu soruyu gazete okuyucularından da soranlar oldu. Bundan anladık ki okuyucular Bulgar Sadık hakkında bilgilenmek istiyorlar. Öyle ya, yüzyıla yakın bir süreden beri Bulgar Sadık'ın adı Trakya'da söylenip durmaktadır. Bulgar Sadık kimdir ? Bulgar Sadık, Osmanlı Devleti'nin yıkılış ve çöküş yıllarında, kendi soyunun Bulgaristan'da Türk ahalisine yaptığı zulme isyan edip, dağa çıkan bir Bulgar subayıdır. Dedesi de ünlü bir Bulgar eşkıyasıdır. Esasen Osmanlı Devleti'nin yitirdiği 1877- 1878 Osmanlı- Rus Savaşı'dan sonra, Bulgarlar, Osmanlı Devletini taciz vazifesini eşkıyalara vermiştir. Bulgar eşkıyalığı cumhuriyetin ilk yıllarına kadar, Osmanlı'nın ciddi bir sorunu olmuştur. Bu yüzden, Trakya'da büyük bir askeri güç eşkıyalarla mücadele için görevlendirilmiştir. Bulgar Sadık, bu süreçte Türkiye'ye hizmet eden bir eşkıya olarak dikkat çekmiş, halk arasında efsane bir isim olmuştur. Eşkıyalığı sırasında İttihat ve Terakki ileri gelenleri ve Başbakan Talat Paşa ile pazarlıklar yapılmış, milli mücadele sürecinde Batı Cephesi kumandanlarından Ali Fuat Cebesoy ve İsmet Paşa ile görüşüp, pazarlıklarda bulunmuş, önemli vazifeler üslenmiştir. Bu konuda Hasan İzzettin Dinamo yazdığı “Kutsal isyan" adlı kitabının 4. cildinde Bulgar Sadık hakkında geniş bilgiler vermektedir. Bu bilgilere göre, asıl adı Stoyan olan Bulgar Sadık, Türk'e düşman olan Bulgar ve Rum'a, o da düşmandır ve bu konuda acımasızdır. Bu yüzden Bulgar ve Rum eşkıyalar da onun peşindedirler. Bulgar Sadık'ın eşkıyalığı iki döneme ayrılmaktadır. Biri Osmanlılar, ikinci dönem ise Milli Mücadele sırasıdır. O Milli Mücadelenin başlangıç yıllarında İstanbul'dadır. Ailesi ile işsiz güçsüz oturmaktadır. Ancak böyle oturmayı, kendisine yakıştırmadığı için ikinci kez dağlara çıkmaya, Balkan Komitacılığı'na tekrar başlamaya karar vermiştir. İstanbul ve çevresinin yiğit, yurtsever insanlarından oluştuğu çetesi ile Ömerli köyünü kendisine merkez yapmıştır. Fakat İstanbul'da yerli Rum çeteleri ile İngiliz istihbarat mensuplarının, kendi peşinde olduğunu bilmekte, bu sebeple son derece tedbirli hareket etmektedir. Çünkü onun öteden beri Türkleri koruduğunu bilmektedirler. Bu sıra, ilerde Mustafa Kemal'in yaveri olacak olan Salih Kılıç'ın Jandarma Komutanı Binbaşı Remzi Bey ile tanışmış, İstanbul'dan Anadolu'ya silah kaçıran örgütün içine girmiştir. Kendisi örgüt içinde ve dışında “Sadık baba" olarak tanınıp anılmaktadır. Bir süre sonra da Anadolu'ya asıl silah kaçıran ve bunu koordine eden Kara Vassıf'ın başında bulunduğu milli mücadeleni meşhur örgütlerinden Karakol Örgütü'ne bağlanmıştır. Bu aşamada, kendisine İstanbul'da Ingilizlerin desteklediği Rum “Mavi Mira” örgütünü ortadan kaldırma görevi verilmiştir. 120 kişiye ulaşan atlı çetesi ile İstanbul-Adapazarı arasında faaliyet gösteren Rum çeteleri ile de mücadele etmektedir. Geyve Boğazı'nda Batı Cephesi Komutanlarından Ali Fuat Cebesoy ile tanışmış, onun talimatı ile İsmet İnönü ile görüşmüş ve İnönü harabelerine girmiştir. Mudurnu'da İbrahim Bey müfrezesi ile bağlantı kurmuştur. Bir bilgiye göre, zaman içersinde büyük bir silahlı güç haline gelen Bulgar
Sadık Çetesi, Bolu, Düzce ve Eskişehir bölgesinde Halifecilerle de mücadele etmiş, bazı isyanları bastırmada rol oynamıştır. Tabii Bulgar Sadık'ın öyküsü bu kadar değildir. Ayrıntılarda kalan bilgilerle hayatı bir efsanedir. Balkan Savaşı öncesinden beri Yunanistan'da, Bulgaristan'da, Trakya'da, Istranca Dağları'nda, İstanbul ve Adapazarı bölgelerinde, cesur ve yiğit bir komitacı olarak tanınan Bulgar Sadık dağda, bayırda, kışta kıyamette, karda buzda dolaşırken, donan ayaklarını kaybetmiş büyük bir ıstırap içersinde ölmüştür. Şurada burada gömülü altınları olduğu rivayetten, hayalden ibarettir. Cumhuriyet hükümetinin desteği ile yaşamıştır. Mustafa KÜÇÜK
Bir süre önce bir define arayıcısı, Bulgar Sadık'ın Kırklareli'nde saklanmış iki ton altınını bulmak için hükümetten kazı izni istediğini, bu izni aldığını, altınları bulamayıp, kazıya ara verdiğini, fakat şimdi tekrar kaldığı yerden kazıya devam ettiğini gazeteler yazdı. Bu haber üzerine bir haberci (muhabir) Bulgar Sadık'ın kim olduğunu, Bulgar Sadık'ın Kırklareli'nde iki ton altınını niye saklamış olacağını sordu ve bilgi istedi. Bu soruyu gazete okuyucularından da soranlar oldu. Bundan anladık ki okuyucular Bulgar Sadık hakkında bilgilenmek istiyorlar. Öyle ya, yüzyıla yakın bir süreden beri Bulgar Sadık'ın adı Trakya'da söylenip durmaktadır. Bulgar Sadık kimdir ? Bulgar Sadık, Osmanlı Devleti'nin yıkılış ve çöküş yıllarında, kendi soyunun Bulgaristan'da Türk ahalisine yaptığı zulme isyan edip, dağa çıkan bir Bulgar subayıdır. Dedesi de ünlü bir Bulgar eşkıyasıdır. Esasen Osmanlı Devleti'nin yitirdiği 1877- 1878 Osmanlı- Rus Savaşı'dan sonra, Bulgarlar, Osmanlı Devletini taciz vazifesini eşkıyalara vermiştir. Bulgar eşkıyalığı cumhuriyetin ilk yıllarına kadar, Osmanlı'nın ciddi bir sorunu olmuştur. Bu yüzden, Trakya'da büyük bir askeri güç eşkıyalarla mücadele için görevlendirilmiştir. Bulgar Sadık, bu süreçte Türkiye'ye hizmet eden bir eşkıya olarak dikkat çekmiş, halk arasında efsane bir isim olmuştur. Eşkıyalığı sırasında İttihat ve Terakki ileri gelenleri ve Başbakan Talat Paşa ile pazarlıklar yapılmış, milli mücadele sürecinde Batı Cephesi kumandanlarından Ali Fuat Cebesoy ve İsmet Paşa ile görüşüp, pazarlıklarda bulunmuş, önemli vazifeler üslenmiştir. Bu konuda Hasan İzzettin Dinamo yazdığı “Kutsal isyan" adlı kitabının 4. cildinde Bulgar Sadık hakkında geniş bilgiler vermektedir. Bu bilgilere göre, asıl adı Stoyan olan Bulgar Sadık, Türk'e düşman olan Bulgar ve Rum'a, o da düşmandır ve bu konuda acımasızdır. Bu yüzden Bulgar ve Rum eşkıyalar da onun peşindedirler. Bulgar Sadık'ın eşkıyalığı iki döneme ayrılmaktadır. Biri Osmanlılar, ikinci dönem ise Milli Mücadele sırasıdır. O Milli Mücadelenin başlangıç yıllarında İstanbul'dadır. Ailesi ile işsiz güçsüz oturmaktadır. Ancak böyle oturmayı, kendisine yakıştırmadığı için ikinci kez dağlara çıkmaya, Balkan Komitacılığı'na tekrar başlamaya karar vermiştir. İstanbul ve çevresinin yiğit, yurtsever insanlarından oluştuğu çetesi ile Ömerli köyünü kendisine merkez yapmıştır. Fakat İstanbul'da yerli Rum çeteleri ile İngiliz istihbarat mensuplarının, kendi peşinde olduğunu bilmekte, bu sebeple son derece tedbirli hareket etmektedir. Çünkü onun öteden beri Türkleri koruduğunu bilmektedirler. Bu sıra, ilerde Mustafa Kemal'in yaveri olacak olan Salih Kılıç'ın Jandarma Komutanı Binbaşı Remzi Bey ile tanışmış, İstanbul'dan Anadolu'ya silah kaçıran örgütün içine girmiştir. Kendisi örgüt içinde ve dışında “Sadık baba" olarak tanınıp anılmaktadır. Bir süre sonra da Anadolu'ya asıl silah kaçıran ve bunu koordine eden Kara Vassıf'ın başında bulunduğu milli mücadeleni meşhur örgütlerinden Karakol Örgütü'ne bağlanmıştır. Bu aşamada, kendisine İstanbul'da Ingilizlerin desteklediği Rum “Mavi Mira” örgütünü ortadan kaldırma görevi verilmiştir. 120 kişiye ulaşan atlı çetesi ile İstanbul-Adapazarı arasında faaliyet gösteren Rum çeteleri ile de mücadele etmektedir. Geyve Boğazı'nda Batı Cephesi Komutanlarından Ali Fuat Cebesoy ile tanışmış, onun talimatı ile İsmet İnönü ile görüşmüş ve İnönü harabelerine girmiştir. Mudurnu'da İbrahim Bey müfrezesi ile bağlantı kurmuştur. Bir bilgiye göre, zaman içersinde büyük bir silahlı güç haline gelen Bulgar
Sadık Çetesi, Bolu, Düzce ve Eskişehir bölgesinde Halifecilerle de mücadele etmiş, bazı isyanları bastırmada rol oynamıştır. Tabii Bulgar Sadık'ın öyküsü bu kadar değildir. Ayrıntılarda kalan bilgilerle hayatı bir efsanedir. Balkan Savaşı öncesinden beri Yunanistan'da, Bulgaristan'da, Trakya'da, Istranca Dağları'nda, İstanbul ve Adapazarı bölgelerinde, cesur ve yiğit bir komitacı olarak tanınan Bulgar Sadık dağda, bayırda, kışta kıyamette, karda buzda dolaşırken, donan ayaklarını kaybetmiş büyük bir ıstırap içersinde ölmüştür. Şurada burada gömülü altınları olduğu rivayetten, hayalden ibarettir. Cumhuriyet hükümetinin desteği ile yaşamıştır. Mustafa KÜÇÜK