* 1989 Zorunlu Göçü'ne farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum. Günlerdir göçmen derneklerinin, bu konuda düzenlediği etkinlikleri, göçmenlerin yetersiz katılımı ve bunu kınayan sitem dolu paylaşımları takip ediyorum.
* Her sene bu etkinlikleri en kötü ışıkta göstermektense, Türkiye Devleti'ne Şükran Günü olarak kutlasak daha iyi ve anlamlı olmaz mı?
PAYLAŞ
1989 Zorunlu Göçü'ne farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum. Günlerdir göçmen derneklerinin, bu konuda düzenlediği etkinlikleri, göçmenlerin yetersiz katılımı ve bunu kınayan sitem dolu paylaşımları takip ediyorum.
Ben, 1989 yılı göçmeniyim.Tüm olayları her iki ülkede yaşamış biriyim ve bu olaylara bakış açım çok farklıdır.
Her yıl bu konuyu ısıtıp ısıtıp ortaya çok kötüymüş gibi anmak ve sunmak, bizlere kucak açıp ve kabul eden Türkiye'ye hakaret değil mi ?
Her sene bu etkinlikleri en kötü ışıkta göstermektense, Türkiye Devleti'ne Şükran Günü olarak kutlasak daha iyi ve anlamlı olmaz mı?
O yıllarda Bulgaristan Türkleri üç ayrı gruba ayrılmıştı; Türkiye'ye turist olarak gelip kalanlar, gezip görüp geri dönenler ve hiç gelmeyenler.
Geri dönmeyenler, arkalarında genelde gece gündüz çalıştıkları tütün tarlalarını, madenleri, kooperatif çapalarını ve elinde diplomaları olan insanlardı. Bizler, Kuzey Bulgaristan'dan geldik ve Güney Bulgaristan'da olup bitenleri pek bilmeyiz, sadece anlatılanları duyduk. Günlerce emniyet müdürlükleri önünde pasaport almak için sıra bekledik, köylerden gelenler sıralarını kaçırmamak için parklarda uyudular. Utanç trenleri diye bir kavram geliştirdiler. Her gün hareket eden trenlere biz rüşvet vererek bindik, koridorlarda bavulların üstünde oturarak veya ayakta durarak geldik, çünkü bu imkandan yararlanmak ve Ana vatana gelebilmek için her şeyi göze almıştık. Sıfır arabalarımızı eski arabalara değiştik, ev eşyalarımızdan alabildiklerimizi aldık, alamadıklarımızı eşe dosta ve komşulara dağıttık.
Karışık nüfusa sahip köy ve şehirlerde, Bulgar ve Türk komşuları, arkadaş ve meslektaşlarımızla hiç bir zaman sorun ve düşmanlık yaşamadık. Bizleri yolcu etmeye gelen de hep Bulgar komşu ve arkadaşlarımız oldu.
Türkiye'ye gelebilmek için, hayal bile edemediğimiz bir fırsattı bu bizim için, çünkü bizim evlerimizde yıllar boyu sadece şu konuşuluyordu; ”Bir gün mutlaka Türkiye'ye gideceğiz, bizim Vatanımız orası...”
Asla sosyalist rejimin uyguladığı asimilasyon politikasını onaylamıyorum, Belene'de tutulan aydınları üzüntü ile anıyorum, fakat bu asimilasyon politikasını aslında Sovyetler Birliği tarafından planlandığını ve o günkü Todor Jivkov yönetimindeki hükümet tarafından mecburen uygulandığından bahsedilmiyor.
Biz, Türkler, kendimiz zaten asimile olmaya başlamıştık ve maalesef, bu akım şu an da kimse zorlamadan devam ediyor.
Bir çoğumuzun isimleri zaten Bulgarlaştırılmıştı. Melihalar - Meli, Mihricanlar - Mimi v.s olmuşlardı...
1989 yılı öncesi uygulanan yanlış politikalardan kısa bir süre sonra kısmen dönüldü. Hiç bir kimsenin Bulgaristan vatandaşlığı elinden alınmadı,isteyen herkesin malı ve mülkü iade edildi, bir çoğumuz dönüp malımıza ve mülkümüze sahip çıktık. Bunu yapmayanların malına da genelde akrabaları el koymuştu.
Hatta, bir siyasi partiyi başımıza musalt ve dert ettiler. Devlet tarafından iade edilen bazı haklarımızı, yeni türeyen bazı şaibeli "siyasetçilerimiz," kendilerine mal etmeyi hiç sakınmadılar. Türk azınlık toplumunu yıllarca kendi çıkarları için baskı ve korku altında kullandılar, hala kullanmaya da devam ediyorlar. Tarım arazilerini sahiplerine iade eden komisyonlarda da her zaman onlar yer aldılar ve malını mülkünü gelip alamayan göçmenlerin topraklarına rahatlıkla el koydular...
Sizler, kimi kime anlatıyorsunuz? Artık eğri oturalım ve doğru konuşalım.
Bize kucak açan, ev veren, bir yıl kiramızı ödeyen, erzağımızı sağlayan, diplomalarımıza kısa zamanda denklik verip ve tayinlerimizi çıkartıp iş sahibi yapan, çocuklarımızın eğitimlerine kaldıkları yerden devam etme hakkını veren Türkiye Cumhuriyeti'ne şükran ve minnet yıldönümü olarak kutlamayı mı, ya da Bulgaristan'daki tütün tarlalarından ve ağır çalışma şartlarından kurtulma yıldönümünü mü, yoksa zorunlu göçü anma yıldönümünü mü seçmeliyiz...