* Tek başıma protesto amaçlı 19 kere Türk Milli Bayrağı'mızı Kırcaali bölgesinin çeşitli muhtelif bölgelerinde gururla dalgalandırdım.
* Bayrak asmalarımdan ve kimliğimi belirleyemediklerinden dolayı, beni yakalamak için neredeyse bütün Bulgaristan emniyet teşkilatını 19 ay boyunca ayağa kaldırmışlardı.
* Tam dört ay boyunca yemeklerimin içine zehir atarak verdiler. Yaradan Allah'ım beni korudu.
* Ben zaten tutuklandığımda, beni hemen öldürmelerini rica etmiştim.
* Günümüzde bile hala Kırcaali bölgesinde yaşayan bazı hainler, o bayrakları biz astık yalanıyla kahraman ilan edilmelerini istiyorlar.
PAYLAŞ
ŞANLI BAYRAĞIMIZ DALGALANDI
* Tek başıma protesto amaçlı 19 kere Türk Milli Bayrağı'mızı Kırcaali bölgesinin çeşitli muhtelif bölgelerinde gururla dalgalandırdım.
* Bayrak asmalarımdan ve kimliğimi belirleyemediklerinden dolayı, beni yakalamak için neredeyse bütün Bulgaristan emniyet teşkilatını 19 ay boyunca ayağa kaldırmışlardı.
* Tam dört ay boyunca yemeklerimin içine zehir atarak verdiler. Yaradan Allah'ım beni korudu.
* Ben zaten tutuklandığımda, beni hemen öldürmelerini rica etmiştim.
* Günümüzde bile hala Kırcaali bölgesinde yaşayan bazı hainler, o bayrakları biz astık yalanıyla kahraman ilan edilmelerini istiyorlar.
1984-1989 yılları arasında, Bulgaristan'da yaşayan Türkler acımasız asimilasyon politikalarına karşı maruz kaldı. O zor yıllarda, ben tek başıma protesto amaçlı 19 kere Türk Milli Bayrağı'mızı Kırcaali bölgesinin çeşitli muhtelif bölgelerinde gururla dalgalandırdım. Bunun yasak olduğunu ve sonu ölüm olduğunu biliyordum. Tutuklandığımda geri sağ dönüşümün olmayacağını da biliyordum.
Bu tek kişilik eylemlerim, 13.08.1987 tarihinde başlayarak, 02.03.1989 tarihinde Bulgar güvenlik güçleri tarafından tutuklanmamla son buldu. Aynı yılın 29,30 ve 31 Ağustos tarihlerinde 3 gün süren mahkememde, Ceza Kanunun 108'ci maddesinden beni beş yıla mahkum ettiler. Bayrak asmalarımdan ve kimliğimi belirleyemediklerinden dolayı, beni yakalamak için neredeyse bütün Bulgaristan emniyet teşkilatını 19 ay boyunca ayağa kaldırmışlardı. Bir çok ağır masraf altına da girdiler. O yıllarda bunların en korktukları şey bizim şanlı bayrağımızdı. Tutuklandığım andan ve cezaevinden serbest bırakıldığım süreç esnasında bana yapılan bütün ağır işkenceleri anlatmaya değemez. Ama 28 yıl sonra, ilk defa bu hususa bazı açıklıklar getirmek istiyorum.
Bugün ben toprak olmam gerekiyorken, neden hala hayattayım ve sizlere bunları neden açıklıyorum. Mahkememden tam bir hafta sonra Sofya Merkez Ceza Evi'ninin, Birinci Müfreze, 12.ci koğuşuna kapatıldım. Ceza evi müdürü, benim gizlice yok edilmem için yemeklerime zehir konması emri vermiş. Tam dört ay boyunca yemeklerimin içine zehir atarak verdiler. Yaradan Allah'ım beni korudu ve her şeyin farkına vararak, ben dört ay boyunca bana verilen bu zehirli yemeklerden hiç yemedim, fakat gardiyanlar her zaman yediğimi zannettiler.
1989 yılından sonra, tutuklu olduğum 108.ci madde düştü ve af yasasından yararlanarak tahliye oldum. Ceza evinden çıktıktan sonra ailecek Ana Vatan Türkiye'ye geldik ve benim en çok iki veya üç ay yaşayacağımı zanneden resmi Bulgar yetkililer bugün hala şaşkınlık içerisinde. Nasıl onların verdiği zehirli yemekleri yemediğimi ve nasıl sağ kalabildiğimi başka bir yazımda anlatacağım. Bu zehirli yemeklerden başka tutuklu dava arkadaşlarıma da verildi ve onların çoğu Türkiye'ye ulaştıklarının birkaç ayına hayatlarını kaybettiler. Hepsine Allah'tan Rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun!
Beni tutukladıklarından sonra 100 gün boyunca sorguladılar. İfadelerimi alan savcı Penyü Rusev Vılçev, general olan Kırcaali Emniyet Müdürü ve başkent Sofya'dan gelen istihbaratçılar, bana Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı oynadıkları bütün kirli oyunları anlattılar, çünkü benim buradan sağ salim çıkmayacağımın planlarını daha önceden hazırlamışlardı. Ben zaten tutuklandığımda, beni hemen öldürmelerini rica etmiştim...
Benim davamla ilgili her şey soruşturma tutanaklarında mevcut ve gizli bir şey yok. Ama buna rağmen, ben daha cezaevindeyken, Bulgar yetkililer, bazı kendi adamlarını göçmen olarak Türkiye'ye göndermişler ve burada o bayrakları biz astık diye beyanlarda bulunmuşlar. Ayrıca bunca zaman geçmesine rağmen, günümüzde bile hala Kırcaali bölgesinde yaşayan bazı hainler, o bayrakları biz astık yalanıyla kahraman ilan edilmelerini istiyorlar...
Ramadan Arif YUSUF