Onlarca köyün, mahallenin kitapları bir an önce yazılmazsa, ölüp gidecekler, demektir. Çünkü bir defa köyler, o sizin bildiğiniz otuz kırk yıl önceki köyler değildir artık. O köylerin yerinde yel esmiştir. Size, o köyleri anlatacak yaşlı kimseler de toprak oldu, olacaklar. Yazılı mezar taşı bulmak da iş. Totaliter dönemin en büyük baş belasıydı o yosuna gömülmüş altın eserler!
PAYLAŞ
RODOPLAR'IN KİTAPLARI ÖLÜYOR
Rodoplar'ın kitapları ölüyor. Rodoplar'ın kitapları, bunlar ne benim bildiğim kitaplar, ne sizin bildiğiniz kitaplar...
Onlar, bambaşka kitaplar! İşte, Rodoplar'ın bu kitapları gözlerimizin önünden gelip gidiyor...
Sadece ülkenin bu bölgelerinde değil, hemen hemen her yerinde Türklerin yaşamları, gelenek ve görenekleri üstüne eserler yazılmamıştır. Yazılmış olanlar da bir elin parmağı kadar azdır.
Doğu Rodoplar'da onlarca büyükçe köy, yüzlerce mahalle bulunur. Bu, onlarca, yüzlerce yerleşim yerini anlatan kaç kitap var? Diye soruyorsunuz değil mi?
Şu anda benim elime sadece bundan bir iki yıl önce Niyazi Kurt'un kaleme aldığı "Küçük Viran (Mişevsko) kitabı geçmiştir. Niyazi Kurt, yörenin coğrafi durumuna, buradan çıkan belli başlı kişilere oldukça yer vermiş eserinde. Ayrınca başka yerlerden gelip bu yörede hizmet görenler de küçümsenmemiş...
Bu arada hemen Emel Balıkçı'nın Orta Rodoplar'da bulunan Çelikli köyü ile ilgili yazdığı eser akla geliyor. Kitapta köyün tarihi, coğrafi, iktisadi durumuyla ilgili bölümler, burada konuşulan Türkçenin özellikleri, folklor, gelenek ve görenekler dile getirilmiş.
Orta Rodoplar'ı anlatan yeni bir kitap daha okuyucusu ile buluştu; Borino - Ata toprağıdır.
Ayrıca, Recep Arifov da baraj sularına yenik düşen bir zamanların Hasan Köyü'nü gerçekçi bir dille anlattı. Rahim Eşrefov da Tozçalı'nın (Gorno Prahovo) dününü, bugününü dile getirdi. Bu girişimler çok sevindiricidir. İlle yetersiz mi yetersiz! Daha onlarca köy, mahalle ve mezra, kendi kalem erbaplarını bekliyor. İnşallah!
Onlarca köyün, mahallenin kitapları bir an önce yazılmazsa, ölüp gidecekler, demektir. Çünkü bir defa köyler, o sizin bildiğiniz otuz kırk yıl önceki köyler değildir artık. O köylerin yerinde yel esmiştir. Size, o köyleri anlatacak yaşlı kimseler de toprak oldu, olacaklar. Yazılı mezar taşı bulmak da iş. Totaliter dönemin en büyük baş belasıydı o yosuna gömülmüş altın eserler!
Hala ayakta durmaya çalışan, kendini toparlayan birtakım köylere rastlamak mümkün. İşte bu köylerin kitaplarını yazalım, ne olur? Bu köylerin yer adlarını da yaşlılardan öğrenelim. Yer adları, her köy ve mahalle için paha biçilmez birer hazinedir. Gençlerimiz yer adlarını bilmezler. Çünkü yıllar oldu tarlalar sürülmüyor, çayırlar biçilmiyor, dereler geçilmiyor...
Her köyün bir kitabı olsa, ne iyi olur. Ölmesin köylerimiz, ölmesin kitaplarımız!
Mehmet ALEV
Editörün notu; Bu çok anlamlı konuyu dillendirdiği için, yazarımız Mehmet ALEV'e şükranlarımızı sunuyoruz, kendisi ve aynı zamanda eşi olan araştırmacı – yazar Emel BALIKÇI ile beraber son yıllarda öncülük ederek, birçok araştırma kitabı hazırladılar ve yayımladılar. Son çıkardıkları başlıklar arasındaki “Ayı Dağ köyleri” ve “Evvelden Ezelden Balkan Folklorumuz” eserleri yakında elimize ulaşmış bulunuyor. Okuyucularına armağan ettikleri, bu iki kitabı incelediğimizde, araştırmacılığın ne kadar çok meşakkatli ve zor bir uğraşı olduğu göze çarpmakta.
Son yıllarda başka araştırma, anı ve belgesel niteliğinde kitaplar da çıktı. Bunlardan Yaver KIRIÇİMLİ, Halil UZUNOĞLU, Şaban GÜREL ve Mehmet TÜRKER gibi kalemlerin kitaplarını da unutmayalım. Aldığımız son duyumlara göre, Mümin ALTINDIŞ de, doğum yeri olan Çandır (Svetulka) köyü için çok kapsamlı bir araştırma kitabı hazırlamakta.