ÖZGÜRLÜK KUTLAMALARIMIZ KİMLERİN GÖZÜNE BATMAKTA
Halbuki böyle mi olmalıydı? Barıştan, kardeşlikten ve demokrasiden bahsedenler, bu denli anlamlı bir günün atmosferini neden gölgelemek için girişimde bulundular? Bu bir yüz kızartıcı anorhonizmdır. Bunun planlayıcısı belli, senaristi ortada. Neyin korkusu ve neyin özentisidir bu?
ÖZGÜRLÜK KUTLAMALARIMIZ KİMLERİN GÖZÜNE BATMAKTA
Dün de yazmıştım, Cebel özgürlüğümüzün yok edilemez bir simgesidir. Bizim toplumun kutsalları arasında yer edinmiştir. Bugün binlerce kardeşimiz o meşhur meydanı yine tıklım tıklım doldurdu. Herkesin derdi, huşu içinde şehitlerimize birer Fatiha okumaktı, cümle cemaat ile hep beraber özgürlüğün tadına varıp, onu sevinç ve mutluluk içinde kutlamaktı. Cebel'in bayramı, büyük coşkuyla kutlandı, hem de en iyi bir şekilde. Konukların arasında çok özel birisi göze çarptı. Türkiye Cumhuriyeti'nin Sofya Büyükelçisi Sayın Hasan Ulusoy, Cebellilerin özgürlük sevincini paylaşmak için buraya gelmişti. Eski despotik rejimden kurtuluşumuz kutlanıyordu ama bir ara gördük ki, ayni rejimin bazı sadık elemanları yine bu meydana sızmıştı ve hedeflerinde, burada toplanan binlerce insanın huzurunu ve neşesini kaçırmak vardı. Tabi ki, bunu başaramadılar ve fazla bir ilgi görmeyince, kendi köşelerinde biraz nutuk atıp dağıldılar. Halbuki böyle mi olmalıydı? Barıştan, kardeşlikten ve demokrasiden bahsedenler, bu denli anlamlı bir günün atmosferini neden gölgelemek için girişimde bulundular? Bu bir yüz kızartıcı anorhonizmdır. Bunun planlayıcısı belli, senaristi ortada. Neyin korkusu ve neyin özentisidir bu? Bunun cevabını da cümle alem bilmekte. Türklerin, özgürlük kutlamaları kimlerin gözüne bu denli batmakta? Bu tür saygısızlık ve ayıplık görüntüleri artık son bulmalı. Mutlaka! Bizim yüce ve çilekeş toplumumuz bu çirkefliği ve hakareti asla hak etmiyor. Bulgaristan'daki demokratik gelişmelerin önünü kesmek, kimsenin hakkı ve haddi değildir. Hele perde arkasında gizlenen tanıdık yüzlere asla bir daha izin verilmez... Bir de günebakanların sezonu henüz daha gelmedi. Ayrıca bizim Cebel'de pek gündöndü yetişmez... Mümin TOPÇU
Dün de yazmıştım, Cebel özgürlüğümüzün yok edilemez bir simgesidir. Bizim toplumun kutsalları arasında yer edinmiştir. Bugün binlerce kardeşimiz o meşhur meydanı yine tıklım tıklım doldurdu. Herkesin derdi, huşu içinde şehitlerimize birer Fatiha okumaktı, cümle cemaat ile hep beraber özgürlüğün tadına varıp, onu sevinç ve mutluluk içinde kutlamaktı. Cebel'in bayramı, büyük coşkuyla kutlandı, hem de en iyi bir şekilde. Konukların arasında çok özel birisi göze çarptı. Türkiye Cumhuriyeti'nin Sofya Büyükelçisi Sayın Hasan Ulusoy, Cebellilerin özgürlük sevincini paylaşmak için buraya gelmişti. Eski despotik rejimden kurtuluşumuz kutlanıyordu ama bir ara gördük ki, ayni rejimin bazı sadık elemanları yine bu meydana sızmıştı ve hedeflerinde, burada toplanan binlerce insanın huzurunu ve neşesini kaçırmak vardı. Tabi ki, bunu başaramadılar ve fazla bir ilgi görmeyince, kendi köşelerinde biraz nutuk atıp dağıldılar. Halbuki böyle mi olmalıydı? Barıştan, kardeşlikten ve demokrasiden bahsedenler, bu denli anlamlı bir günün atmosferini neden gölgelemek için girişimde bulundular? Bu bir yüz kızartıcı anorhonizmdır. Bunun planlayıcısı belli, senaristi ortada. Neyin korkusu ve neyin özentisidir bu? Bunun cevabını da cümle alem bilmekte. Türklerin, özgürlük kutlamaları kimlerin gözüne bu denli batmakta? Bu tür saygısızlık ve ayıplık görüntüleri artık son bulmalı. Mutlaka! Bizim yüce ve çilekeş toplumumuz bu çirkefliği ve hakareti asla hak etmiyor. Bulgaristan'daki demokratik gelişmelerin önünü kesmek, kimsenin hakkı ve haddi değildir. Hele perde arkasında gizlenen tanıdık yüzlere asla bir daha izin verilmez... Bir de günebakanların sezonu henüz daha gelmedi. Ayrıca bizim Cebel'de pek gündöndü yetişmez... Mümin TOPÇU