ÖZ KÜLTÜRÜMÜZ, MONOKÜLTÜRE KARŞI
Özellikle geçen asrın doksanlarından sonra hız kazanan küreselleşme, azınlıklar üzerinde de etkisini gösterdi. Önceden köylerde yaşayan insanlarımız, artık şehirlerde yaşamayı tercih etmeye başladılar ve bu da gönüllü asimilasyona neden oluyordu. İnsanlar, çoğunlukla entegre olabilmek adına, kendi kültürlerini geri plana atmakta. Son zamanlarda insanlarımızın gündelik hayatta bile Bulgarca kullandıklarını fark etmeyip, Türkçe konuşacakları zaman doğru cümle kuramamakta.
ÖZ KÜLTÜRÜMÜZ, MONOKÜLTÜRE KARŞI
Her ne kadar kabullenmek istemesek de, her geçen gün insanların kendi öz kültürlerini korumaları zorlaşıyor, çünkü küreselleşmekte olan bir dünya düzeni var ve bu düzen monokültürü gitgide yaygınlaştırmakta. Bu monokültürün en büyük temsilcileri koka-kola, mcdonalds veya ünlü giyim markalarıdır. Bulgaristan'da durum aynı, kabul etmeliyiz ki, Jivkov'un baskıcı rejimi bile Türk kültürünün korunmasına katkıda bulunmuştur, çünkü rejim insanların kendi içlerine, köylerine kapanmalarına neden olmuştur. Bu şekilde de dillerini ve adetlerini muhafaza edebilmişlerdir. Bu durum, Jivkov öncesi dönem içinde geçerli, her ne kadar bir baskıdan söz etmesek de, insanlar yine diş dünyaya açık değillerdi.
Özellikle geçen asrın doksanlarından sonra hız kazanan küreselleşme, azınlıklar üzerinde de etkisini gösterdi. Önceden köylerde yaşayan insanlarımız, artık şehirlerde yaşamayı tercih etmeye başladılar ve bu da gönüllü asimilasyona neden oluyordu. İnsanlar, çoğunlukla entegre olabilmek adına, kendi kültürlerini geri plana atmakta. Son zamanlarda insanlarımızın gündelik hayatta bile Bulgarca kullandıklarını fark etmeyip, Türkçe konuşacakları zaman doğru cümle kuramamakta.
Küçük yaştan beri Bulgarların arasında yaşamış, sonrasında Rus Lisesi'nde Rusça ve Almanca eğitimi almış, şimdi de İngilizce eğitim alan biri olarak, dil bilmenin bir zenginlik olduğuna inanıyorum. Dil, kültürün taşıyıcısı olduğundan dolayı çok önemlidir ve dilimizi kaybedersek, her şeyimizi kaybederiz. Osmanlıca öğrendiğim dönemden hatırladığım şu ki, bizim kullandığımız kelime ve yapılar doğrudan Osmanlı döneminde kullanılan kelime ve yapılardır. Bu yapılar, modern İstanbul Türkçesi'nde yer almamaktadır. Yani, Türkçe'miz geçmişimizle doğrudan bir bağ oluşturmakta.
Eğer monokültür tehdidi ile baş edebilir ve kendi kültürümüze sahip çıkarsak, küreselleşme ile birlikte farklı kültür ve dillerin bir arada yeni şartlar oluşturabileceğinin kanaatindeyim. Birbirimize karşı daha hoşgörülü ve anlayışlı olacağımız bir ortamda yaşamak mümkün, tabi, biz kendi isteğimizle asimile olmazsak...
Emine Zyulkarne