ORTAK BİR GÖRÜŞ BİRLİĞİ OLUŞMALI

Bu sorunu, önce uzmanlar bir araya gelip kendi arasında görüşmeli ve ortak bir görüş birliği oluşmalıdır. Sonra bu sorun, Türk azınlığının sorunu olarak güzel formüle edilerek - gerekçesiyle birlikte ortaya atılıp, tüm toplumun güncel sorunu haline getirilmelidir. Öneriler, gerekçeyle birlikte Halk Meclisi Başkanına, Cumhurbaşkanına, Mecliste grubu olan Parti ve Grup Başkanlarına, Eğitim Bakanına, Meclisteki Eğitim Komisyonu Başkanına resmi tescil edilip yollanılmalı. Önerileri hazırlayanlar, hangi alanda uzman olursa olun, tüm Türk öğretmenlerle Türklerin yaşadığı bölgelerde, köy muhtarlarının da katılımıyla açıklayıcı toplantılar düzenlemelidirler. Tüm Türk aydınların bu kutsal davaya katılımı sağlanmalıdır. Yani geniş çapta bir kampanya yapılmalıdır.

ORTAK BİR GÖRÜŞ BİRLİĞİ OLUŞMALI İki dönem milletvekilliğim esnasında; diktatör Todor Jivkov döneminde alınmış haklarımızın iadesi için yılmadan mücadele etmek bilinci ve sorumluluğu ile çalışmalarımı sürdürdüm. Büyük Millet Meclisi'nde; gündeme getirilip tartışılmaya açılan yeni Bulgaristan Anayasası tasarısı üzerindeki konuşmamda, bu soruna, temelinden çözüm olacak olan çok önemli bir öneri yaptım. Eski Anayasa'dan alıntı yaparak, azınlıkların, kendi dillerinde okuma hakları olduğunu hatırlattım. Yerime oturmak için geçerken BSP milletvekilleri tarafından "Burası Türkiye değil!"sözleriyle karşılandım. Bu yeni Anayasa'yı imzalayıp onaylayamazdım, çünkü önerim ve diğer önerilerimiz kabul edilmedi. Grubumuzdan bir çoğumuz bu haksızlığı protesto ederek, Meclis binasını terk ettik ve oturumlara bir süre katılmadık. Fakat, bu dönemde başlattığım ve aralıksız uğraştığım bir emelim gerçekleşti: 1992 yılında Şumnu Üniversitesinde( o zaman Pedagoji Enstitüsü idi) Türk Filolojisi Bölümü'nü açtırabildim ki; bu yıl, açılışının 25. yıldönümü kutlayacak, ekim ayında. İkinci dönem milletvekilliğimde, bu uğurda mücadeleye devam ettim: okullarda anadilin ve daha birkaç dersin anadilde okutulması için bir kanun tasarısı hazırladım ama bu Halk Meclisi dört yıl süresini tamamlayamadan dağıldı. Sonuç; bu çalışmalarımdan dolayı HÖH'ün başındaki(ler)den nasibimi de almış oldum: onlara göre böyle bir insanın; milletvekili adayı listelerinde yeri yoktur. Öyle de oldu. O zamandan beri 20 yıl geçti; hükümetlere ortak olundu, destek verildi. Bir şey değişti mi ? Hayır! Daha kötü oldu. Adamların böyle bir derdi yok ki! Bu sorunu, önce uzmanlar bir araya gelip kendi arasında görüşmeli ve ortak bir görüş birliği oluşmalıdır. Sonra bu sorun, Türk azınlığının sorunu olarak güzel formüle edilerek - gerekçesiyle birlikte ortaya atılıp, tüm toplumun güncel sorunu haline getirilmelidir. Öneriler, gerekçeyle birlikte Halk Meclisi Başkanına, Cumhurbaşkanına, Mecliste grubu olan Parti ve Grup Başkanlarına, Eğitim Bakanına, Meclisteki Eğitim Komisyonu Başkanına resmi tescil edilip yollanılmalı. Önerileri hazırlayanlar, hangi alanda uzman olursa olun, tüm Türk öğretmenlerle Türklerin yaşadığı bölgelerde, köy muhtarlarının da katılımıyla açıklayıcı toplantılar düzenlemelidirler. Tüm Türk aydınların bu kutsal davaya katılımı sağlanmalıdır. Yani geniş çapta bir kampanya yapılmalıdır. Dünyadaki devletler, - farklı derecelerde - öyle bir durumdadır ki, bu devletlerin çoğunluk etnik-dil grubu, yaşadığı devletin kendi özel mülkü zihniyetindedirler; her ülkede bu zihniyet, yalnız derecededir. Bulgaristan'da ise, geniş kapsamlı, uzun yıllar aralıksız Türk düşmanlığı yapıldığı için; çok katı bir olgu halini almıştır. Bu buzları kırıp eritebilmek ve doğal haklarımızı alabilmemiz için , aynı ölçüde birlik, dayanışma, kararlılık, cesur ve özveri içinde bulunmalıyız. Bu dava uğrunda geniş kapsamlı, aralıksız ve topyekun bir mücadele etmek gerekir. Bu davada başarılı olabilmek için, sesimizi mümkün olduğu kadar gür ve yükselterek devamlı olarak toplumun gündeminde tutmalıyız; öyle ki Avrupa Birliğinde de bu çığlığımız yankılanmalıdır. Bu uğurda, hele Türk aydınları arılar gibi - yalnız Türkler arasında değil, Bulgarlar arasında da - çalışmalıdır. Mehmet BEYTULLAH


Bakmadan Geçme