OKUMA ALIŞKANLIĞIMIZ VE ANLAYIŞIMIZ…
Düşünce yazılarımın bazılarında, göçmen kardeşlerimizin çalışkanlıklarından, iyi meziyetlerinden bahsediyorum. Bu yazımızda, maalesef, bazı olumsuz yönlerimizi ve davranışlarımızı ele almam gerekecek. Bunu 10 yıldan beri ayakta tutmağa çalıştığımız Rumeli dergisinin 51. sayısından bazı sayfaların internet sitelerinde yayınlanmasından hemen sonra yapmamızın bir nedeni olduğunu bilmenizde yarar vardır, diye düşünüyorum.
OKUMA ALIŞKANLIĞIMIZ VE ANLAYIŞIMIZ…
Düşünce yazılarımın bazılarında, göçmen kardeşlerimizin çalışkanlıklarından, iyi meziyetlerinden bahsediyorum. Bu yazımızda, maalesef, bazı olumsuz yönlerimizi ve davranışlarımızı ele almam gerekecek. Bunu 10 yıldan beri ayakta tutmağa çalıştığımız Rumeli dergisinin 51. sayısından bazı sayfaların internet sitelerinde yayınlanmasından hemen sonra yapmamızın bir nedeni olduğunu bilmenizde yarar vardır, diye düşünüyorum.
Değerli dostlarım, görsel ve dijital medyanın hızlı bir biçimde hayatımıza girmesi, gazete, dergi ve kitap okuma alışkanlıklarımızı altüst edip, bu işlerle uğraşanları yeni zorluklarla karşı karşıya getirdi. Ben, dergi yazma ve yayınlama işini anavatana göç ettikten sonra tanıdım. Yaklaşık 30 yıldan beri göçmen dergilerinin yazılması ve yayılması konusunda naçizane görevlerde bulundum. Bunu hep gönüllülük esasında yapmaya çalıştım. Ne yazdıklarımız için, ne de dergileri okuyuculara ulaştırmak için beş kuruş para talep etmedik. Lâkin, abone etmeye çalıştığımız bazı kişiler, bizim bu işten muazzam paralar kazandığımızı sandılar. Kör, yer içer, kendinden pay biçer, misali. Çorlu'muzda da “Balkan Türkleri” adında bir gazete ile “Trakya Kalem” dergisini bir süre çıkardık. Nasıl çıkardık? Oradan buradan para dilenerek yaptık bu işi. Biraz da abonemiz vardı doğal olarak.
Halkımız der ki, bir insanı en iyi alışverişte tanırsın. Biz de dergi alışverişinde tanıdık birçok insanı. Bunlar arasında “Ben aydınım!” diye göğsüne vuranların, birçok mühendisin, öğretmenin hiç de aydın olmadığını anladık. Oysa biz, yazanlar tayfası, yazdıklarımızı insanlar için yazıyorduk ve bu işi aydın sandığımız kişilere güvenerek yapıyorduk. Bazen okullara da uğruyorduk, dergi satışı için. Yerli öğretmenlerden birçoğu “Hocam biz de yardımcı olalım!” derken, bizimkilerden bazıları bir an önce uzaklaşmaya çalışıyordu. Vurdumduymazlık hastalığına kapılan hemşerilerimizin bu tür davranışları bizi kahrediyordu. Bunun neden kaynaklandığı üzerinde çok düşünmüşümdür. Türkiye'ye gelen kardeşlerim kısa zamanda ev bark, iş araç sahibi olurken, Bulgaristan'daki kardeşlerimiz geçim sıkıntısından bunalıyorlardı. Öyle olduğu halde yine de Deliorman, Hoşgörü, Mozaik ve Alev gibi dergilere hayat verip, kısa süre de olsa yaşatabildiler. Ve bunu birilerinin insanlık dışı çalışmaları ve çabaları sayesinde yaptılar. Vurdumduymazlar, tabii ki, orada da vardı.
1989 yılında, Türkiye'ye geldiğimizde, merhum Mehmet Çavuş, Balkan Türklerinin Sesi dergisini çıkarıyordu. 1990 yılında, Tuna edebiyat dergisini çıkarmaya başladı. 8-9 yıl boyunca, bazen kesintilerle de olsa ayakta kalmayı başardı. Ucuz kağıda basıldığı için fiyatı da 1-2 lira arasında değişti. Göçmen kalemlerin bu dergiyi ayakta tutmaya güçleri yetmedi, zira aydın kitlesinden beklenen destek gelmedi. Ücretsiz verirsek almaya hiç nazlanmıyorlardı. Nasıl olsa bedava sirke baldan tatlıydı. Sosyalizm şartlarında yetişmiş olan yazarlarımız, yeni şartlara göre hareket etmesini bilmiyorlardı. Parasal destek sağlanmayınca Tuna dergisi de dergiler mezarlığına gönderilmiş oldu…
Bu bağlamda, küçük bir anımı paylaşmak isterim. Şumnu'daki Nazım Hikmet Okuma Evi başkanı Nurten Remzi, çok faal çalışan aydın bir hanımefendidir. Çocuklar için, çok kaliteli bir dergi çıkarmaya başladı - MOZAİK. Bir de bir davul ekibi kurmuştu. Günün birinde İsperih kasabasında, koşulu ve güreşli bir şenlik oldu. Ben de birkaç yazar arkadaşla orada bulundum. Nurten Hanımın ekipleri gösterilerini yaptılar. Bu etkinliğin sonunda orada bulunanlara bahsettiğim bu derginin en yeni sayısından hediye ettiler. Şenlik bittikten sonra, stadyum boşaldı ama yerlerdeki çöplerin arasında Mozaik dergisinin yaprakları, rüzgârda reklâm kâğıtları gibi savruluyordu. Alanlar, para vermedikleri için, değer de vermemişlerdi bunca insanın emeğine…
Değerli kardeşlerim, bizim dergimiz 52. sayısıyla 10. yılını tamamlamış olacak. Gelecek sayıda bu yıldönümüyle ilgili yazılara ağırlık verileceği muhakkaktır. Dergimiz her şeyden önce bir toplum-kültür dergisidir ama edebiyata ve sanata da önemli yer ayırmaktadır. Birinci hamur kâğıda, renkli bir şekilde basılan ve ülkemizde benzeri az bulunan çağdaş bir dergidir. Nedendir bilinmez, ne aydınlarımız ne de yazarlarımız dergimizle yakından ilgilenmiyorlar. Şimdiye kadar Güney Bulgaristan kökenlilere daha çok yer veriliyor diye sitemler vardı ama kuzeyle denge kurmak için hızla çalışılıyor. Ben derim ki, böylesine kaliteli bir kültürel kaynaktan, kendimizi mahrum etmeyelim!
Yazışma adresi: Güzeller mah. Bahar cad./ 917. Sokak No: 2, Gebze/Kocaeli
Tel. 0262 644 91 95 e-mail: rumelidergisi@gmail.com
İsa CEBECİ