NİHAYETİNDE SİYASİ BİR MECZUBUMUZ OLDU...
Bugün Balgöç Kongresi başlamadan, kongre ile herhangi bağlantısı olmayan, salon dışında, çok çirkin ve tasvip edilmeyecek bir manzaraya tanıklık ettim.
NİHAYETİNDE SİYASİ BİR MECZUBUMUZ OLDU...
Bugün Balgöç Kongresi başlamadan,
kongre ile herhangi bağlantısı olmayan,
salon dışında, çok çirkin ve tasvip edilmeyecek
bir manzaraya tanıklık ettim.
Hareketlerine ve söylemlerine bakılırsa,
karşımızda tipik ve asalak bir siyasi meczup vardı.
Adeta aklını yitirmiş, delirmiş
ve Peevski çevresine, ilahi bir aşk besleyen,
kendinden geçmiş birisi duruyordu karşımızda.
Bir takım Cübbeli Ahmed'in adamlarından bahsediyordu, gözü dönmüş birisi gibi
sayıklayıp duruyordu...
Şimdi Cübbeli Ahmed'i bir yana bırakalım,
belli ki, bizim meczup, güçlü iktidar partisine
karşı hazımsızdı ama pısırıklığından dolayı
sadece bizim Cübeli'ye atıfta bulunabiliyordu.
Aslında zavallının tekiyle uğraşmaya değmezdi.
Ayaklarından tutup, yakındaki çöp kofasına
atmış olsak, yakışık almazdı.
Gidip, savcıya şikayet etsek,
cebindeki son kuruştan da olacak,
çulsuz göçmenimiz...
Bu çirkin sahne karşısında, camia olarak,
bir türlü kurtulamadığımız zayıf yanlarımız
bir kez daha gözümün önüne dizildi:
- tükenmek bilmeyen sorumsuzluğumuz;
- sadece kendimizi beğenmek ve haklı bulmak;
- asla tenkit kabullenmemek;
- gidip azılı düşmanımıza hayranlık beslemek;
- yaşadığımız ülke toplumuna entegre olmamak
ve onun değerlerine sahip çıkmak yerine,
gidip Peevski gibi azılı düşmanımızın
şapır şupur elini öpmek...
Biraz sonra salona, Başbakan Yardımcısı, bir sürü
milletvekili ve il parti başkanları teşrif edecekti.
Siyasi meczup, göçmen kardeşimiz
bunları pek ala biliyordu.
O zaman hangi amaçla, bu kongrenin atmosferini
bozmak ve kargaşa yaratmak istiyordu?
Mümin TOPÇU