Naim Bakoğlu: Umutlara tutkun bir çınar ağacı
Yüreği yaralı bir Çınar ağacıyım ben / Yıllanmış, yıpranmış, yaprakları seyrek seyrek / Kökleri derinde bir Çınar ağacıyım ben!/ Talihi karalı bir Çınar ağacıyım ben
Çınarın öyküsü
Yüreği yaralı bir Çınar ağacıyım ben
Yıllanmış, yıpranmış, yaprakları seyrek seyrek
Kökleri derinde bir Çınar ağacıyım ben!
Talihi karalı bir Çınar ağacıyım ben
Saçımı bulutlar taramış kâh tam, kâh çeyrek
Umutlara tutkun bir Çınar ağacıyım ben!
Avazı naralı bir Çınar ağacıyım ben
Evrenin yaşına borçlu, tüm renklerine renk
Cenklere alışık bir Çınar ağacıyım ben!
Ciğeri pareli bir Çınar ağacıyım ben
Gölgesinde ağlanmış, gülünmüş gevrek gevrek
Dostluğa uzanan bir Çınar ağacıyım ben!
17.10.1991
Can Bedenden Çıkınca
Can elbet çıkacak nasılsa bir gün tenimden
Pencerelerde gezecek ruhuma acırım!
Kokladığım güller bir bir düşünce elimden
Yas tutacak bülbüllerin sesine acırım!
Sevdiklerime hep uzun geldi mesafeler
İzime hasret kalacak yollara acırım!
Doymazdım, boynuma mercan gibi dizilseler
Boşluğa uzanacak ak kollara acırım!
Saatlerce bakardım gözlere, ela, kömür
Bu gözlerden akacak sellere acırım!
Her şey boş... Hayallerle geçti bir ömür
Düşlerimi götürecek yellere acırım!
28.06.1999
Naim Ömer BAKOĞLU
25 Nisan 1947 yılında Bulgaristan'ın Deliorman yöresi, Şumnu ili Kulakova köyünde doğmuştur. Yazına daha çocukluk yaşta şiirle başlayan Bakoğlu, daha sonraları kalemini mizah ve öykü alanında da denemiştir. Birçok edebiyat yarışlarında ödüller almış, giderek eserleri başka ülkelerde de okuyucuya ulaşmıştır.
Yaşam yolu ressamlık, yol yapımı makineleri operatörlüğü, gazetecilik gibi güzargahlardan geçer. Kuzey Kıbrıs, Ankara, İstanbul, Marmaris, Datça, Elazığ gibi muhtelif yerlerde Türk Şiirinin Uluslararası Şölenlerine katılmış.
Milli ruhu yüksek olan şair yerel yöneticilerin dikkatini çekti ve izlenmeye alındı. Fabrikada “tehlikeli” görülünce işten atıldı. İşsiz kalan Bakoğlu, önce inşaatlarda, sonra da Devne'deki çimento fabrikasında çalıştı. 1989 yılında zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye'ye geldi. 1991 yılında memleketi Silistre'ye döndü.
Naim Ömer Bakoğlu; yazmaya küçük yarlarda şiirle başladı. Bulgaristan'da o dönemde Türkçe olarak çıkan birçok gazete ve dergilerde, Sofya radyosunun Türkçe yayınlarında sesini duyurmaya başladı, edebiyat yarışmalarına katılarak ödüller aldı. Bugüne kadar ikisi şiir, biri anılar / kısa öyküler ve diğeri de roman olmak üzere dört kitabı yayımlandı…
Şiirlerinde ve öteki çalışmalarında özellikle Deliorman Türkü'nün geçim sıkıntılarını, göç acılarını ve totaliter Bulgar yönetiminin baskılarını dile getirdi. Ayrıca röportajlar yaptı, siyasi makaleler ile yolculuk notları yazdı. Eserleri Bulgaristan'daki Türkçe basın organlarında yayımlandı.
Sevda Dükkancı, gazeteci:
Hayat ağacından yapraklar birer, birer dökülüyor...
" Sevda, kızim benim!"
diye hitap eden bir manevi babamın ebediyete göc ettiği haberini aldım.
Hıç beklenmedik bir haber. Yakın zamanda, kendisiyle Burgaz'da görüşmüştük, beraber fotoğraf bile çektirmiştik.
Her zaman oldugu gibi, Naim abi, gene anlattı durdu. 2013 yılında, benim Silistre'de bir tv belgesel cekiminde, eksi 20 derece soğukta nasıl Tuna boyunda üşudüğümü, hanımıyla beraber beni evlerinde nasıl sıcak çayla ısıttıklarını.
"Ölecek bir kuş gibi çırpınıyordun soğuktan, Sevda kızım!" diye anlatıyordu, o sımsıcak gülüşüyle.
Burgaz'da, "Azman" romanının Bulgarcasını bana hediye etti...
Hatice Zafer, yazar:
Öksüz kalan bir köşemiz var artık, değerli dostlar. ( Naim'in köşesi -2 )
Bu sanal grupta, yıllar öncesi, daha ilk misafir olduğum günden beri bana şiiri, edebiyatı tanıtan ve sevdiren kıymetli abimiz Naim Bakoğlu yok artık.
Çok büyük üzüntüyle, vefatını az önce öğrendim. Dilimden ilk dökülen sözler "Naim Baba, sen de
mi? " oldu. Ben hep öyle hitap ederdim kendisine, Naim Baba diye.
Çünkü babacan biriydi, koruyucu idi, hepimizi, o toprakların güzel insanlarını, bir çatı altına toplamayı başarmıştı. Kültürümüzü, örf ve geleneklerimizi yaşatmak uğruna, Türkçemizi canlı tutmak uğruna...
Allah rahmetini bol eylesin, mekanın cennet olsun, Naim Baba!