Mestanlı Türk Lisesinin kuruluşu ve olaylı günleri

* Kasabamızı âdeta bir gerdanlık gibi süslemekte. * Her çocuk okuma imkanı bulamıyordu. Fakirlikten ve çaresizlikten kıvranan yerel halk cahil bırakılmıştı. Türklerin yüzde doksanı ne okumayı ne de yazmayı biliyordu. * Türk toplumuna önderlik yapan kişileri yurtlarından uzaklaştırarak bir nevi temizlik yapmıştı. * Yanlış okumadınız, 1980'lerde Bulgaristan'da Türk yoktur diyenler, 1950'lerde Türk mektepleri açıyordu. Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde çalışacak olan Bulgarlara bile Türkçe öğretildi. * Birçok Türk genci, daha iyi bir hayat umuduyla, kendini partinin dümen sularına bıraktı ve bir çoğu ise ilerleyen yıllarda kızıl cehennem girdabında savrulup yok olup gitti...

Mestanlı'nın, kuşbakışı görüntüsünde en dikkat çeken yapılardan birisi hiç kuşkusuz, 1952 yılında hizmete açılan Türk lisesidir. Kasabamızı âdeta bir gerdanlık gibi süslemekte...

Tahminen, bu okul elli binin üzerinde öğrencinin hayatına yön vermiş ve hafızalarda derin izler bırakmıştır.

Sizler de onlardan biri iseniz, buyurun, hep beraber gençlik yıllarımıza dönelim ve anılarımızı tazeleyelim.

Bizim oradaki Türk topluluğu, şimdi olduğu gibi, o yıllarda da eğitime açık, bilgiye susamıştı.

Yöremiz, 1912 yılında işgal edilip 1913'te de Bulgaristan tarafından ilhak edilinceye kadar, Sultanyeri olarak bilinirdi. Mestanlı, bu bölgenin kaza merkezi sayılırdı.

Gençlerin eğitim alması için kasabada bir Medrese bulunuyordu,10-12 km. uzağında ise, Mandacılar köyü yakınlarında, Elmalı Baba Medresesi, dini ağırlıklı eğitim vermekteydi.

Bunların yanı sıra, bazı gençler eğitim almak için İskeçe, Gümülcine, Edirne ve hatta İstanbul'a kadar gitmekteymiş.

Balkan Savaşları ve onu izleyen Birinci Dünya Savaşı yılları, gençlerimizin eğitim özgürlüğünü kısıtlanmıştır.

Bulgaristan hükümetleri, Türk toplumunun eğitimi ile hiç ilgilenmiyordu.

Mestanlı yöresi, Bulgaristan idaresine geçtikten sonra, eğitim konusundaki ilk girişimler 1922 yılında başlatıldı.

İlk özel Türk Okulu ve onun ilk muallimi Habil Efendi ve müdürü Mehmet H. Çolak Bey olmuşlardır.

1925/1926 ders yılında okulun rüştiye kısmı da açıldı.

Eğitim ekibine, Cumhuriyetin kuruluşuyla beraber Türkiye'den kovulan "yüz elliliklerden" Mehmedemin Bey de katılmıştı, kendisi, belki de, kasabamızın gördüğü en eğitimli ve üst düzey Osmanlı bürokratlarından birisiydi. Birkaç yabancı dil bildiği ve Kurtuluş Savaşı'nda Hilafet yanlısı duruş sergilediği söylenirdi...

Rüştiye mektebinden mezun olan gençlerden bazıları eğitim seviyelerini yükseltmek için, 1927 yılından sonra Şumnu'da açılan Nüvvab okuluna yöneldiler. 1947 yılına kadar, yöremizden 21 Türk asıllı gencimiz bu okuldan mezun olmuştur.

1924 yılından sonra, Batı Trakya'dan kovulan Bulgarların bir kısmı Mestanlı'ya yerleşmeye başlar ve 1927 yılında, kendileri için Bulgar okulu açılır, 1932 yılında ise buna ilaveten rüştiye kısmı da açılır.

1950 yıllarına kadar, Mestanlı'nın eğitim olanakları bundan ibaretti.

Her çocuk okuma imkanı bulamıyordu. Fakirlikten ve çaresizlikten kıvranan yerel halk cahil bırakılmıştı.

Türklerin yüzde doksanı ne okumayı ne de yazmayı biliyordu.

Resmi Bulgarca dilini bilenlerin sayısı çok azdı...

Bulgaristan Hükümeti, 1950-1951 yıllarında, Türkleri göçe zorlamış, Türk toplumuna önderlik yapan kişileri yurtlarından uzaklaştırarak bir nevi temizlik yapmıştı.

Fakat bu süreç esnasında devlet de çok zarar gördü. Türk halkının ürettiği tütün, tüccarın eline ulaşamayınca, Rodoplar'da maden ocakları susunca, Türklerin değeri daha da iyi anlaşılmaya başladı.

Devlet, bizim toplumun güvenini tekrar kazanmak ve her birimizi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak için yeni stratejiler geliştirdi.

Türk toplumunu, komünist rejimin kaidelerine göre yetiştirmek için en uygun yol olarak eğitim seçilmişti.

1952- 1956 yılları arasında, Türklerin yaşadığı bölgelerde adeta büyük bir eğitim seferberliği başlatıldı.

Sosyalist Azerbaycan devleti örnek alındı.

Arkadaş sözcüğü kaldırıldı, yerine "yoldaş" sözcüğü yerleştirildi.

Stalin, Lenin ve Dimitrov muallimimiz ve yoldaşlarımız oldular.

Lenin'in ileri sürdüğü " İki ileri, bir geri" taktiği uygulandı.

Bir taraftan veriyorlarmış izlenimi yaratarak, başka taraftan bazı değerlerimizi söküp alınıyordu...

Bu süreçte Mestanlı halkı da payına düşeni aldı.

Azerbaycan eğitim sistemine uygun adımlar atıldı.

Halkımızın eğitim ve kültür düzeyini yükseltmek amacıyla Mestanlı Karma "Mustafa Suphi" Türk Lisesi açıldı.

Yanlış okumadınız, 1980'lerde Bulgaristan'da Türk yoktur diyenler, 1950'lerde Türk mektepleri açıyordu.

Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde çalışacak olan Bulgarlara bile Türkçe öğretildi.

Komünist partinin Bulgar asıllı yöneticileri bile dilimiz konuşuyordu.

"Türkçe bilmeyen Bulgarların Haskovo şehrinin güneyinde işi yoktur" dendi...

Mestanlı Türk Lisesinin inşaatı ve açılış öyküsünde iz bırakanlar şunlardır:

İsmail Kenanov - Mestanlı'da yeni bir okul yapılması için eğitim bakanlığına sunulan dilekçede Mestanlı İlçe Eğitim Müdürü olarak onun imzası vardır, kendisi Eski Zağra köylerindendi. Çok iyi Bulgarca konuşurdu.

Mehmet Kocabaş - Meraliköy doğumlu. 1944 yılında, Nüvvab okulunu başarı ile bitirmiştir. Mestanlı merkez okulunda öğretmendi, kendi iddiasına göre, yeni bir okul açılması konusunda fikir beyan eden, bu isteği arkadaşları ile görüşüp sorumlu il müfettişine ulaştıranlardan birisidir.

Tenyü Demirev - Uzun yıllar Mestanlı ve Kircaali'de eğitim bakanlığına bağlı müfettiş olarak çalıştı. Yakın çocukluk arkadaşı olan komünist lider Demir Yanev'in Eğitim Bakanı olarak görev yaptığı yıllarda, o da Bulgaristan Türk Okulları Başkanı seçilmişti. Mestanlı'yı ve halkını çok iyi tanıyan bir kişi olarak, okul açma fikrini destekledi...

1952 yılının ilkbaharında okulun temel atma töreni düzenlendi.

Törene katılan ilçe komünist parti sekreteri öne çıkarak:

" Bunu Türk Halkı için, Türk Okulu diye yapıyoruz, bir Hafız Efendi bulun, önce Kur'an okunsun!" demişti.

Törene, merkez okulu muallimlerinden Abdullah Efendi - 1937 y. Nüvvap mezunu, Mehmet Efendi - 1944 mezunu, Nurettin, Nuri ve İsmail Beyler, Ahmet Efendi de katılmışlardı.

Kur'an okunması uygun bulununca, Mestanlı semalarında herkesin tüylerini ürperten öz amcam olan Abdullah Efendi'nin naif sesi yükseldi. Ruhu şad olsun!

İktidar güçleri her fırsatta, komünist ideolojisinin propagandasını yapıyorlardı.

Tören sırasındaki ilçe parti sekreterinin sarf ettiği sözleri hala hafızamda kalmış:

"Krallık döneminde, faşist idareciler sizlere ikinci sınıf muamelesi yaptılar. Okullarınız kapatıldı. Öğretmenleriz zulme uğratıldı. Bu yüzden çoğunuzun okuma yazması yoktur. Sizler için partimiz yeni okullar ve eğitim kursları açacak. Yakın zamanda hepiniz bu cehaletten kurtarılmış olacaksınız. Çocuklarınız için bunun gibi yeni okullar, yurtlar açacağız. En yakın zamanda sizi bu geri kalmışlıktan kurtaracağız, kendi anadilinizde kültürünüzü geliştirmenize destek vereceğiz..."

Bu güzel sözlere kanmamak, sevinmemek elde değildi. Birçok Türk genci, daha iyi bir hayat umuduyla, kendini partinin dümen sularına bıraktı ve bir çoğu ise ilerleyen yıllarda kızıl cehennem girdabında savrulup yok olup gitti...

Bulgar hükümeti o yıllarda Mestanlı'da olduğu gibi, memleketin birçok yerinde benzer okullar yaptı ve açtı. Türkçe eğitimin önünü açtı.

Halbuki, burada güdülen maksat başkaydı. Bir eliyle cömert davranıp verirken, diğer eliyle aldılar. Dini eğitim yasaklandı.

" Köy camii ve mescitlere gizlice Türkiye'den ajanlar gelip faaliyet gösteriyor." safsataları yayıldı.

Halk kandırıldı. Camiler kapatıldı. Erkek çocukların sünnet edilmesi yasaklandı.

Okullarda verilen eğitimin siyasi ve ideolojik boyutları, Türk gençlerinin arasında huzursuzluklara yol açtı.

İstenmeyen olaylar baş gösterdi.

Mestanlı Lisesi'ne müdür olarak atanan kişilerin isimlerini de anmak istiyorum. Bazılarının üzerimizde eğitmen ve okul yöneticisi olarak katkıları büyüktür. Onları saygıyla yad ediyorum...

Okulun ilk müdürü Rasim Mustafov'dur - 1952 y. Ondan bu görevi Mehmet Kocabaş devraldı. Daha sonra Tsvyatko Tsonev ve İngilizov müdür koltuğuna oturdular.

1956 yılında yaşanan bazı olaylardan sonra müdür olarak yine bir Türk atandı - Arifov.

Partizan kökenli, sağlam bir komünist olmasına rağmen, bazı görüşleri parti ile uyuşmadı ve kısa sürede ayağı kaydırıldı. Hapse bile atıldı.

Aynı okulda Türkçe öğretmeni olarak görev yapan Zülkar Azizov, tam aradıkları niteliklere sahip biriydi. Onun döneminde Mestanlı Türk Lisesi'nin adı bile değiştirildi.

"Mustafa Suphi" Türk Lisesi, 1959 yılında, "Nikola Yonkov Vapsarov" Gimnaziyası oluverdi...

Malum şahıs, parti ilçe teşkilatının başına geçene kadar, yaklaşık 14 yıl, lisenin müdürü olarak çalıştı.

Öğünmek gibi olmasın, 1984 baharında, fırtına öncesinde, o koltuk bana da nasip oldu. İlginç bir öyküsü vardır, başkaları gibi o görevde 14 yıl değil, sadece 14 gün kaldım...

Mestanlı Türk Lisesi açıldığında, güneyde Karlık Dağları'ndan kuzeyde Arda nehrine, doğuda Koşukavak'tan Aladağ'ya kadar geniş bir coğrafyada, eğitime susamış yüzlerce gencimizin eğitim yuvasına dönüşmüştü.

Okulumuzun adı ve şanı, kısa zamanda Deliorman ve Tuna boyuna kadar ulaştı.

Kuzey Bulgaristan'dan gelip Mestanlı Lisesi'nde görev alanların isimlerini de sıralıyorum:

Arifov - okul müdürü ve tarih öğretmeni, Lovçalı; Ahmet Nazırov - fizik öğretmeni, Rusçuklu; Zülkar Azizov - Türkçe öğretmeni, Ruçklu; Ahmet Efraimov - Türkçe öğretmeni, Razgratlı; Hayriye Musova - tarih öğretmeni, Razgratlı; Muharremov - Türkçe öğretmeni, okul mürebbi, Razgratlı; Muhiddin Mehmedov, Türkçe öğretmeni; Niyazi Hüseyin - Türkçe öğretmeni, Eski Cumalı.

Dışarıdan gelen öğretmenler için bir yurt binası mevcuttur. Bulgar ve Türk öğretmenler, bu yurda yerleşmişti. Odaları beraber paylaşıyorlardı. Ayrıca, dışardan gelen öğrenciler için de ayrı bir yurt binası yaptırılmıştı. Yurtta kalan gençlerin tamamı Türk'tü.

Aralarında sonradan "soya dönüş" kitaplarıyla ün yapmış olan Şükrü Recep Tahirov da bulunuyordu...

1 Kasım 1956 yılı, Mestanlı Türk Lisesinin olaylı günü olarak tarih sayfalarına geçti.

Nüvvab okulunu, daha sonra da Sofya Devlet Üniversitesinin Türkoloji Bölümünü bitiren Hocamız Niyazi Hüseyin, 1955 yılında okulumuza Türkçe öğretmeni olarak atandı. Kaldığı yurtta bir akşam, Bulgar Öğretmenler ile tatsız bir olay yaşamış ve o gece yurdu terk etmek zorunda kalmıştı.

Olaylardan haberdar olan gençler, geceyi öğretmenleri Niyazi Hüseyin gibi uykusuz geçirmişlerdi, çünkü hocaları, kendileri için çok değerliydi. Güzel Türkçesiyle, derin edebiyat, tarih, kültür ve sanat bilgileriyle, öğrencilerin kalbinde çoktan taht kurmuştu. Böyle bir sevimli öğretmene hakaret edilemez ve asla küstürülemezdi...

O dönemde lisenin en çalışkan, en Türkçü ve milliyetçi gençlerinden birisi olan Şükrü Tahirov (1938y., Ayvacık doğumlu), Koşukavak'tan Muhammet Mehmet ve göç ettikten sonra Bursa'da bir holdingin genel müdürü olarak çalışan Cemil Bey, Bulgar asıllı öğretmenlerin derhal bütün öğrencilerin önünde Niyazi Beyden özür dilenmesini istemişlerdi. Aksi halde hiçbir öğretmenin dersine girmeyecek lerini, okul müdürü İngilizov'a beyan etmişlerdir.

Olay günü, öğrenciler okulun giriş kapılarını tutmuş ve okula girmek isteyen öğrencileri tehdit ederek okuldan uzaklaştırmışlardı.

O gün lisede ders yapılamadı. Bu bir başkaldırıdır, rejime karşı da bir isyandı.

Komünist rejim, Türklerle arasındaki " cicim aylarını" Nisan Plenumu'nda aldığı kararlarla bitirdi.

Jivkof ve ekibi her yerde terör estirmeye başladı.

Halkın elinden bağı bahçesi alındı, çiftini sürdüğü öküzü, sütünü sağdığı ineği kooperatif malı sayıldı.

Parti eliyle açılan köy okulları, geceleri tımarhane ve nezarethaneye dönüştürüldü.

Okullarda okutulan bazı derslerin siyasi ve ideolojik ayarı kaçtı.

Sistemin asimilasyon politikalarını net bir şekilde gören gençler, Türk kültürünü, kimliğini ve varlığını korumak ve kardeşlerini bilinçlendirmek amacıyla örgütlenme yoluna gitti.

Nalbantlar köyünde, Mestanlı Lisesinin bazı öğrencilerinin de katıldığı yeraltı Atatürk Örgütü kurulmuştu.

1961 yılında deşifre olan örgütün başkanı Mehmet Mestan - 18, Hasan Sadık - 15 ve Haşim Vatansever - 13 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Yine bu örgüt ile yakın bağları tespit edilen ve Türkiye'ye kaçmaya teşebbüs eden Şükrü Tahirov, "işlemden" geçirilmek üzere Belene'ye gönderilmişti...

Ulaşılan sonucu tekrarlamaya gerek yok. Ceza cefa ve sonrası da sefaya dönüştü. Soyunu inkar eden kitaplar yazdı ve aşırı Bulgar milliyetçilerinin savını savunup durdu. Bu sahtekar herif "feylesof" ve "profesör" bile ilan edildi...

Mestanlı Lisesinde Türkçülük hareketinin kurbanlarından birisi de onuncu sınıf öğrencisi Mehmet Habil oldu, kendisinin yaşı küçük olmasına rağmen, olgun bir milliyetçilik yanı vardı ve okul arkadaşlarının arasında çok seviliyordu. O, Filibe Türk Konsolosluğu'na gidip, Türkiye'ye göç etmek istediğini beyan etmişti. Bir dönem okuduğu Haskova Tıp Lisesi'ndeki sınıf arkadaşlarını yemekhanede domuz etli yemekleri tercih etmemeleri için ikna etmişti.

Bütün bunların karşılığı,12 yıl hapis oldu. Ne yazık ki, Eski Zağra Cezaevi'nde, nefes aldığı hava bile ona çok görüldü ve "yukarıdan" gelen bir emirle çok genç yaşta kurşuna dizildi. Allah, gani gani rahmet eylesin! Ruhu şad olsun!

Aynı ortamda yetişen başka bir Türk milliyetçisi öğrenci Cemal Hüseyin'di. Emniyet güçlerinin takibi ve baskısına dayanamayıp Yunanistan üzerinden Türkiye'ye geçmeye çalıştı. Dikenli telleri aştı, aylarca Yunan mülteci kamplarında acılar çekti. Türkiye sevdası ile yanıp tutuştu ama onu kader Türkiye yerine, İsveç toprakları ile buluşturdu. Allah, değerli kardeşime, sağlık sıhhat ve uzun ömürler versin!

Mestanlı'nın Mehmetlerini ve Cemallerini, onların kalplerinde yaşattıkları vatan ve bayrak sevgisini, en iyi anlatan, benim yazılarım değil. Her şeyin özeti olarak hala korunmakta olan bir defter yaprağı. Cemal Hüseyin tarafından Yunanistan mülteci kamplarında, 1962 yılında yazılmış ve çizilmiş. Boya kalemi bulamadığı için Ay-yıldızlı Bayrağı, parmağını kesip akıttığı kanı ile boyamıştı...

1984 yılının sonundaki zoraki isim değiştirme olaylarında ise, lisemizin kahraman öğretmenlerinden İlgaz Dikme ve Mehmet Halil Türker, ders esnasında tevkif edilerek Belene temerküz kampına sürgün edilmişlerdir.

Mestanlı halkı, eski partizan ve koyu komünist de olsa, Türkçü fikirlerinden dolayı Arifov'u çok sevmişti. Karşılığı, öğretmenimizi iki yıl hapse atmaları oldu.

Tarih Öğretmeni İsmail Kahraman'da çok seviliyordu. Onu da Türkçü ve milliyetçi buldular. Birkaç yıl hapis yattı.

Son olarak Mestanlı Lisesinin kuruluşundan 1984 yılına kadar görev alan yerli Türk asıllı öğretmenlerimizi de anmadan edememem: İsmail Kahraman ve Zekeriya İsmail Solak - tarih öğretmenleri; Mehmet Kocabaş, Hüseyin Çilingir, Mehmet Halil Türker, Akif M. Atakan ve Farizof - Türkçe öğretmenleri; Hikmet Saidoğlu, Mecit Davutoğlu ve Hasanov - coğrafya öğretmenleri; Niyazi Davutoğlu, Mümin Salim ve Mehmetemin Aliyev - matematik öğretmenleri, Şükrü Hüseyinov ve Recep Şakirov - Fransızca öğretmenleri; Fatma Çolak - felsefe ve psikoloji öğretmeni, İlyas Dikmov - kimya öğretmeni, Fatma Veli - Bulgarca öğretmeni, Refiye Basri Davud - Rusça öğretmeni, Necat Bey - biyoloji öğretmeni, Cemal İsmail - beden öğretmeni, Leyla Ali - resim ve güzel sanatlar öğretmeni, Nuriye Mısırlı - el sanatları öğretmeni, Sabahattin Bey - el işi öğretmeni, Ali Beysim - Kircaali'de okul müdürü ve müfettiş, Mümin Hatiboğlu - Sofya Radyosu'nun Türkçe Bölümü'nde çalıştı.Hasansabri Yıldız, Mehmet Halvacı, Fatma Mısırlı ve Faik Mısırlı -mürebbi.

Bazı öğretmen isimlerini unutmuş da olabilirim. Af ola!

Mecit BAYRAKTAR,

Emekli Öğretmen

Bakmadan Geçme