Kamuoyunun Dikkatine

Sayın Mustafa Destici'nin seviyesiz cümlelerine cevap vermeden önce bir miktar sakinleşmeyi beklemem gerektiği için sizlerden özür dilerim.

Onun seviyesinde bir cevap vermeye meşrebimiz izin vermezdi.

Hak ettiği kelimeleri onun şahsına yöneltmek ve rencide etmek istemedim.

Bizlere yakışan cahille kavga etmek değil, cahili eğitmektir.

Öncelikle hatırlatarak başlayalım:

Bizler Tito'dan veya Jivkov'dan değil, Evlad-ı Fatihanlar'dan arta kalanlarız.

Balkan topraklarından arta kalan bizler; her insan gibi kadim kültürümüz ve tarihimizle iftihar etmekteyiz.

Erkan Bey'in arta kaldığı topluluk ise inatçılıkları, adaletleri ve Anadolu'ya bağlılıkları ile ünlü kadim Boşnak halkıdır.

Sayın Destici, Türk tarihi bilmediğiniz yaklaşımınızdan anlaşılıyor. Şunu öğrenmeniz gerekir: Yuso, Yusuf'un kısaltılmış halidir. Yusoviç soy ismi ise Yusufoğlu anlamına gelmektedir. Bu güzel soy ismi Türkiye Cumhuriyeti'nin akraba gördüğü topluluklardan birine mensubiyeti işaret etmektedir.

Destici'nin ifadelerinin Türklük ile bağdaştırılması ve Boşnaklara yakıştırılması kabul edilemez. Ne yazık ki, biz Evlad-ı Fatihanlar olarak bu nevi ayrıştırıcı söylemlere son yirmi yıl içerisinde bürokrat ve siyasilerden duymaya başladık. Kah “Suyun ötesi” dediler, kah “Selanik dönmesi” dediler. Bu ifadeleri kullananların kiminin kafasında fes, kiminin sırtında Diyanet cübbesi vardı. Rasim Ozan Kütahyalı'nın ağzından duyduğumuz edebe ve ahlaka aykırı kelimeleri unutamamışken, Mustafa Destici de bu kervana katılmıştır.

Tüm bu ifadelerin kaynağının aynı olması bir tesadüf değildir. Ne var ki; bu ayrımcı ifadelerin arkasındaki kin nasıl oldu da gurbet çilesi çeken vatandaşlarımıza ulaştı anlayamadık.

Ekmek parası kazanmak uğruna, el kapısında gurbet çilesi çeken; Solingen'de yakılan, okullarda hor görülen ve her gün İslamofobi ile yüz yüze gelen vatandaşlarımızın hangi sebeple ajan ilan edildiğini çözemedik.

“Almanya'da Türk, Türkiye'de Almancı” olarak ayrımcılığa uğrayan vatandaşlarımıza “ajan” yaftası yapıştıranlar, milliyetçiliğin savunucusu olamazlar.

Bu ittifak içerisinde herkesin bu çizgide olmadığına inanmak istiyoruz. Ancak bu durum, onların sessizliğine anlayış göstereceğimiz anlamına gelmiyor.

Diyor ya Alija İzzetbegoviç: “Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”

Sessiz kalanları anlayamıyoruz; hele ki sessiz kalanlar arasında Boşnak siyasetçilerin yer almasını kabullenemiyoruz.

Bu konu siyaset üstü bir konudur. Aynı ittifakın içinde olup, sessiz Evlad-ı Fatihanlar'a Şeyh Edebali'nin sözlerini hatırlatıyoruz:

“Cahil ile dost olma; İlim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez üzülürsün; Saygısızla dost olma; Usul bilmez, adap bilmez, sınır bilmez; üzülürsün.”

Sevginin kazanacağı, ayrımcılıkların biteceği, ötekisi olmayan bir toplum olacağımız günler yakındır.

Söz veriyorum; Balkanlar'a bahar gelecek.

Söz veriyorum: Rodoplar'da; Balkan Dağları'nda; Mavrovo'da yeniden sümbüller açacak.

Söz veriyorum; Kimse arkada kalmayacak.

Söz veriyorum; çünkü 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nu tanıyorum, onun bizlere sözü var:

Biz doğru duracağız, eğri belasını bulacak...

Hasan Öztürk,

Bursa CHP Milletvekili Adayı

Bakmadan Geçme