19 Mayıs Cebel isyanı kahramanlarını anarken -1.
Kalpler kana boyanırken...
Bizim oralarda, yüksek Aladağ eteklerinde, Mayıs ayında beyaz ve mor zambaklar, çitlembikler ve kırmızı güller açar.
19 Mayıs 1989'da, bahar yağmurlarından sonra, yine bütün Cebel civarı yeşilliğe bürünmüştü, her yeri boğucu çiçek kokusu sarmıştı ama havada bir kurşun ağırlığı seziliyordu, insanların yüzleri gülmüyor, kan çanağı gözler, gam ve kasvet doluydu...
Çiçekler özgürce ve alabildiğince açmışlardı, kuşlar özgürce ötüşüyordu, fakat çilekeş insanımızın derdi büyüktü.
Dağlının özgürlüğü çoktan elden ve avuçtan uçmuştu, kimlik ve benliğine bile göz dikilmişti.
Buna bir son verilmeliydi.
Kemik bıçak iyice bilek kemiğine dayanmıştı.
Dağdaki yeşilliğin ve çiçeklerin patlamasından sonra,19 Mayıs günü, ilk Cebel'de, beklenen o volkanik gürleme gerçekleşti.
Haber, tıpkı kıpkırmızı lav ateşinin yayılma hızıyla ülkeyi sardı, sınırları aştı ve bütün esir kalpleri tarifsiz büyük bir sevinç kapladı.
Artık kimsede zalim despotun ne jandarmasından ne de milisinden zerre kadar korku kalmamıştı…
Kalpler kana boyanırken,
1 000 370 özgürlük çiçeği yeniden açtı.
Zalimin demir uçlu copları,
delikanlıların kırılan kemikleri,
ince belli kızların koparılan kalın belikleri,
cop izlerinden akan oluk oluk sımsıcak kırmızı kan,
alelacele kesilen kuzuların sıcak derisine sarılan
yara bere içindeki bedenler birbirine karıştı…
19 Mayıs,
Saatçi Ömer'in Sofya'da ölüm hücresinde devleştiği andır,