Irmaklar taşar ama yolundan şaşmaz...

Avrupa Parlamentosu seçimlerine ramak kala, medyaların duyurduğuna göre, güya 25 Türk isimli aday gösterilmiş. Ama gerçekte bunların kaçı Türk kökenli ve kaç tane Türk milletvekili seçileceği bayağı meçhul.

Irmaklar taşar ama yolundan şaşmaz...

Yağmur suyu ile bizim Rodoplar'da çamaşır durulanır. Güneş yolunca geldiğinden, o suyu kullananların giysileri gıcır gıcır ve parlak olduğu söylenir. Dağ başındaki sular temiz akar, tahta kurnalardan içilir, taş yalaklar dolup taşar. Kuyu sularımız ise berrak ve lezzetli değildir...

Bu hafta kitap raflarında “Caz, Isız Bir Ada Değildir” başlıklı bir kitap belirdi. Bulgar caz müziği üstadı Milço Leviev, diktatör Todor Jivkov'un “Caz, burjuva müziğidir, susturun şunları!” emrettiği yıllarda, Birleşik Amerika'ya kaçmıştı. Gidiş yolculuğunda, belleğinin bir kenarına sakladığı “Krivo Sadovsko Horo” (Kıvrak Sadovo Horosu) notalarını, Washington'da Jon Ebis Orkestrası'na sunmuş ve icra etmelerini rica etmiştir. Adı partisyon olan notalara, eksiksiz müziksel can verme uğraşısı tam bir yıl sürmüş, sonra onlardan çok güzel film müzikleri canladırılmış. Leviev kitabında, Trakya müziğinde olan ama başka halkların müziğinde olmayan bir özellikten, “bölüntü araları eşit olmayan ritimlerden” söz ediyor. O, “eşit olmayan ritim aralarına” Amerika'da hayat vermekle, hayatını kazanmış. Halk sanatı, ilk bakış ve ilk kulak verişte, hamdır. Aynen bizim içilmeyen kuyu suları gibidir. İşledikçe ezilir, serpilip dökülür, gönüller ferahlatır...

Avrupa Parlamentosu seçimlerine ramak kala, medyaların duyurduğuna göre, güya 25 Türk isimli aday gösterilmiş. Ama gerçekte bunların kaçı Türk kökenli ve kaç tane Türk milletvekili seçileceği bayağı meçhul. 2007'de, Bulgaristan Türkleri, AP'da - 4, 2009'da - 3 ve 2014'te - 4 milletvekiliyle temsil edildiler. Bu seçimlere ilk defa 2 partiyle katılıyoruz. Seçimde toplam 318 AP milletvekili adayı yarışacak. Bulgaristan'da katılan parti sayısı - 13, koalisyon sayısı - 8 ve bağımsız aday sayısı - 6. Bulgaristan'da seçim barajı %5.8 olup, toplam 17 milletvekili seçilecek.

Son 12 yılda, Avrupa Parlamentosu'na gönderdiğimiz toplam 51 milletvekili, aralarından 11'i HÖH üyesiydi. Ülkemizi, sorunlarımızı, beklentilerimizi ve umutlarımızı, eski kıta yasama kurulunda gerektiği gibi anlatamadılar. Örneğin, nüfusumuzun % 25'ini oluşturan Bulgaristan Müslümanlarını AP' da tanıtıl(a)madı. AP'de konuşulan 27 dilde, bir el kitabımız bile basılmadı. Şiir ve öykülerimizi, örf ve adetlerimizi anlatan edebi eserler hiç bir sergide yer almadı.

Ancak bir Balkan ülkesinden, isim değişikliyle, Güney Doğu Avrupa ülkesi olduk. Avrupa ana kentleri ve büyük devletleriyle değil, kuzey komşumuz Romanya ile yarışa girdik, boy ölçtük ve sonunda her alanda olmak üzere, Romanya tarafından da geri kaldık.Şimdi AB üyeleri arasında en geri kalmış, en yoksul, en cahil, yolsuzlukta eşi olmayan ve adalet sistemi frene basmış bir ülke olarak yerimizde sayıyoruz. Tabi ki, son 12 yılda hiçbir şey değişmedi demiyorum. Örneğin memleket boşaldı. Nüfusun yarısını dış ülkelere gönderdik.

En büyük özelliğimiz, Avrupa Birliği'nden (AB) 160 milyon Euro ile Türkiye ile devlet sınırımıza 3 metre yüksek dikenli tel örgü çekip,gece gündüz kameralarla göçmen selini durdurmaya çalışıyoruz. Şükür ki,gelen yok! Şimdi bir çelişki içine düştük. Yunanistan'la sınırımız açık. Eğer, Afrikalı göçmen seli bize yönelirse, acaba, durdurabiliriz mi? Yine boydan boya tel duvar çekmemiz gerekecek mi?

Ne var ki, bizim Avrupa Parlamentosu'na gönderdiğimiz milletvekilleri,12 senede, AP Başkanlığına bir defa çıkıp, “Dış ülkelerde 3 milyon vatandaşımız var, bunların daha fazlası AB ülkelerinde, 1 milyon vatandaşımız ise Türkiye Cumhuriyeti'nde kalıyor, dış ülkelerde seçim örgütlemek çok zor, hepsine mecburi posta ile oy kullanma hakkı tanınsın!” d(iy)emediler...

Bulgaristan'daki Türklerinin insan ve azınlık hakları, ana dilde eğitim ve öğretim hakkı, eşitlik, eşit fırsat, hür olma, din özgürlüğü, Türk Kimliği, Türkiye ve diğer komşularla dostluk ve işbirliği vs temel erdemlerimiz uğruna verdiğimiz kökünde sapında ve yaprağında, tozunda ve suyunda ortak bir asır süren mücadelemizden kaynaklanmıştır.

Biz yetiştirdiğimiz iri ve küçük baş hayvanları, Türkiye'ye mi, yoksa Araplara mı satalım konusunda birbirimize düşemeyiz. Moskova'nın 5. Kol Ordusu gibi saçmalıklar anlatılan HÖH partisi, F-16 Amerikan askeri uçaklarının satın alınmasına oy verdikten sonra, Avrupa Atlantizmi konusunda olan kuşkuları kalkmış olmalıdır.

Ahmet Doğan'ın AP milletvekili adaylarıyla görüşmeye katılmamasına gelince, iyi oldu da gelmedi. O artık ruhen yıpranmış olduğundan ve dede olmanın anlamını henüz tam olarak kavrayamamış olduğundan, bazı zayıf yanlarını iyi bilenler - “Ne olur, gitme!” demiş olabilirler, çünkü göze kestirdiği her kızla evlenmenin de bir sınırı var.

Geçen hafta Şumnu'daki “Tombul Cami” dolayında Türkiyeli bir hocayı anma törenleri yapıldı. Adam bize 70'inde gelmiş, 18'inde bir öğrencisiyle evlenmiş, 3 çocuk yapmış, anlat da anlat. Bu işin ahlaki tarafı yok mu? Yoksa yanlış mı düşünüyorum?

Doğan'ın denize bakan şatoda esir tutulmasına gelince. Bu, Rusların Osmanlı'dan çaldığı bir usuldür. Osmanlı da, Namık Kemal'den Mithat Paşa'ya kadar çok kıymetlileri ya kıyıda ya adada tutmadı mı?

HÖH'ün 2017 yılı seçimlerinde oylarının üçte birini Romlardan aldığı unutmasın, lütfen. Aynı parti bazen kaşınacak bir yer ararken, Bulgarlardan “yurtseverlik” öğrenmeye yeltenmesi, sadece anlamsız bir saçmalıktır.

Bu toprakları vatan olarak, Bulgarlardan fazla seven bir millet varsa, o da biziz. Bu topraklar, yani memlekete adına savaşlara katılmış, şehitler vermişiz. Vatanımızı Avrupa, Dünya ve Olimpiyat şampiyonluklarıyla şereflendirmişiz. Başımıza gelenler, ızdırap ve acılarımız bir yana, memleketimizin ak yüzünü asla kara etmemişiz. Vatanı olan bir halk olmak şerefi bize aittir…

Bulgaristan ve Avrupa Parlamento'larının çeşitli komisyonlarında kafa karıştırmaya gerek yok. Biz Bulgaristan'daki Türkler imanlı ve disiplinli bir azınlığız. Temel hak ve özgürlüklerimiz tanınsın, Bulgaristan ve Bulgar halkı da bizimle birlikte rahat bir nefes alsın.

Vatan sevgisi, ana dilini, vatan dilini, töresini, tarihimizi, halk bilgeliğini, kültürünü ve derin erdemlerini bilmektir. Yazımın başında yağmur, kaynak ve kuyu suyu örneğini bu nedenle verdim.

Gerçek ve gelecek, öze dönmektir. Birlik ve beraberlik ölümden başka her şeyi çözer.

Rafet ULUTÜRK

Bakmadan Geçme