İNCE'NİN KIRCA ALİ'DE NE İŞİ VARDI DEMEYİNİZ...

* Muharrem İnce'nin, Kırca Ali'de ne işi vardı, demeyiniz. * Muharrem İnce Kırca Alililere nasihatlerde bulundu.Gençlere Sessiz olunuz! Ane ve babalara Bulgara verginizi ödeyiniz! Nine ve dedelere Sizler ise gününüzü bekleyeniz! dedi. * Bulgar polisiyle ve sadık hafiyelerle ise önceden mutabık kılınmış ki, Türkçe propaganda yaptığı için ceza dahi kesilmedi. * 'Siz, Bulgar vatandaşısınız!' diyerek, bunu herkesin kafasına soktu. Sanki karşısındakiler bunu bilmezdi ve birer enayi idi...

İNCE'NİN KIRCA ALİ'DE NE İŞİ VARDI DEMEYİNİZ...
* Muharrem İnce'nin, Kırca Ali'de ne işi vardı, demeyiniz. * Muharrem İnce Kırca Alililere nasihatlerde bulundu.Gençlere; Sessiz olunuz! Ane ve babalara; Bulgara verginizi ödeyiniz! Nine ve dedelere; Sizler ise gününüzü bekleyeniz! dedi. * Bulgar polisiyle ve sadık hafiyelerle ise önceden mutabık kılınmış ki, Türkçe propaganda yaptığı için ceza dahi kesilmedi. * “Siz, Bulgar vatandaşısınız!” diyerek, bunu herkesin kafasına soktu. Sanki karşısındakiler bunu bilmezdi ve birer enayi idi...
Bilindiği gibi, büyük Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP), 24 Haziran 2018'de, Türkiye'de erken genel seçimlerde Cumhurbaşkanı adayı olarak, fizik öğretmeni Sayın Muharrem İnce'yi aday gösterdi. 31 Mayıs, Perşembe İnce Kırca Ali'ye geldi, iftar açtı. Güney Doğu Rodoplar'ın incisi olan bu zümrüt yeşil şehir, Bulgaristan Türklerinin kimlik mücadelesinde bir ateş hattı, fetih edilemeyen bir Türklük kalesi oldu. Şimdi de Bulgaristan'da Türklüğü yaşatmaya çalışan en büyük merkezdir. Muharrem İnce'nin, Kırca Ali'de ne işi vardı demeyiniz. Buraya memleketi Gümülcine'den geldi. Herhalde dedeleri oralı olmalı. İnsanoğlu bir makam sahibi olduğunda, ya da olma şansı belirince, önce köyüne gider ve hemşerilerine bir hava atar. O da aynen öyle yaptı, Bulgaristan'a uğraması da işin uzantısı ve gösterişiydi... Edirne, Silivri ve Kırca Ali belediyelerinin ortaklaşa verdikleri iftarda, 2-3 bin civarında yerli ve konuk katıldı. Dostluk ve işbirliği hamlelerine bir katkı oldu. Bu kutsal günde insanlarımız bir araya geldiler, bir birileri ile hasbihâl ettiler... İnce'den önce, buradan Bayrampaşa Belediyesi'nin “Bereket Konvoyu” her yıl geçmekteydi, bu yıl İnce onları da sollamış oldu. Bu iftarlar artık hava değiştiren bir etkinlik oldu. Şehirde İnce coşkusu yaratmak için, HÖH yöneticileri oldukça çalıştığı da görülmekteydi. Zurnalar davullar gırla gitti, Rodop havalarına ritim ve can verdiler. Ayrıca bu görüşme, HÖH-CHP kaynaşması ve belediyeler düzeyinde aynı siyasi atmosferi oluşturan bir girişim oldu. HÖH Genel Başkanı Mustafa Karadayı, Kırca Ali de ilk kez halkla birlikte iftar açtı. Bozuk Türkçesiyle, İnce'ye anlatmak istediklerini izah etmeye çalışırken bayağı zorlandı. Kırca Ali Belediye Başkanı Hasan Aziz'in, kendisine birkaç defa suflörlük etmesi gözlerden kaçmadı.... İftara toplananları, Çorlu'daki siyasi mitingindekilerle karıştıran İnce, hemen kürsüye atladı. Bulgar polisiyle ve sadık hafiyelerle ise önceden mutabık kılınmış ki, Türkçe propaganda yaptığı için ceza dahi kesilmedi. Çünkü seçim kürsüsünden Türkçe konuşmayı yasaklayan ve ceza kesilmesini öngören yasada, “İftarda Türkçe konuşmak ve Türk dilinde propaganda yapmak yok” fıkrası bulunmuyordu... İnce, “Millet cephesinden" aday olduğunu ve Türk milletinin Bulgaristan'da yaşayan Müslümanları da kapsadığını söyle(ye)medi. “Millet” anlayışının, “milli bilince” ve oradan da “Türk kimliği milli bilincine” çok yakın olduğundan dolayı, Bulgar makamlarıyla ön uzlaşma sağlanırken, “Millet” kavramını kullanmayacağına söz vermiş olabilir. Bize, “etnik” veya “etnik azınlık”, hatta “Müslüman halk topluluğu” veya ülkenin “en büyük dil ve din topluluğu” da demekten kaçındı. 2050 yılında Bulgarları sayıca aşarak, Bulgaristan'da ülke nüfusunda ana faktör olacağımızı ise görmezden gelip es geçti... İlk alkışı alan İnce, hemen “huzur” ve “3 B” projesine girdi. “Büyük Türkiye” projesine değinmekten ise korktu veya gerek görmedi. Oturanlardan “Biz, bu projenin neresindeyiz?” sorusu gelebilir, diye korkmuş olabilir. “Huzura” takıldı. Ezan sesi bekleyen dinleyiciler huzurlu e huşu içindeydi. Fakat konuşmacı, onlar da Türk olduğu için, “Huzur baklava gibidir, huzurla iftarda da açılır, üstüne de gider!” mantıyla devam etti. Sözleri alkış getirmeyince, 140 yıldan beri ezilip çeken bu insanlar, “Artık huzur nedir unutmuşlar” diye düşünmüş olacak ki, birden bire ileri yeni bir adım atarak, açık hava ortamına çöken Türklük ruhunu dağıtmak için, “Siz Bulgar vatandaşısınız!” diyerek, bunu herkesin kafasına soktu. Sanki karşısındakiler birer enayi idi... Bu da alkış getirmedi. “Siz, Bulgar devleti kuruldu kurulalı Bulgaristan vatandaşısınız, üstüne üstelik bir de Avrupa Birliği vatandaşısınız, elinizdeki pasaportla dünyayı vizesiz dolaşabilirsiniz. Sizleri kıskanıyorum!” gibi bir tekerleme yapsaydı, belki de biraz tutar ve birkaç kişiden alkış alabilirdi, fakat bu da olmadı... Ardından, birden bire arpası az gelen katır gibi, kıç attı. “Gözümüz Orta Asya göçebe çadırlarında değil, Avrupa Birliği uygarlığındadır!” dedi ve akabinde bu sözleri işitenler şunları düşündüler; “Avrupa Birliği üyeliği bir tiyatro oyunudur. Üye olduk. En fazla işsiz, en yoksul ve iki ucunu bağlayamayan, çocuklara okul harçlığı veremeyen, Müslüman çocuklar domuz etiyle beslenen, kendi aralarında Türkçe konuşturulmayan, camilerde Türkçe konuşmaları yasaklanmak istenen,” durumu yaşayanlar biziz. Böylece burada yaşayan insanlarımızın, Avrupa kapısı açık iken bile,Türkiye'yi anavatan seçtiklerini de bilmediği ve anlatamadığı ortaya çıktı. Acaba, bizleri bu herif, Türkiye'mizden koparmak mı istiyor, diye düşünenler olmadı değil... İnce konuşmasında, birden bire yön değiştirdiği ve Türkiye'nin “daraldığını”, “gerildiğini” ve “özgürlüklerini” geri istediğini söyledi. Bu daralma ve disiplinli duruşun vatan ve millet düşmanı PKK, FETÖ, PYD, YPG ve DEAŞ gibi örgütlerle içte ve dışta silahlı mücadeleden kaynaklandığına hatırlatmada dahi bulun(a)madı. Yılanın başı yakın Doğu'da ezilmezse, yer altından sürüne sürüne gelir, Bulgaristan'a, ve Balkanlar'a geleceklerini, demedi, diyemedi. Terörle, emperyalizmle, Türk kimliğimize el uzatan, söz atan hain ve döneklerle mücadelemiz ortaktır vurgusu da yapmadı, yapamadı. Siyasi ortamın son dalgalanmalarında aktüel anlamı tamamen boş olan “halkların kardeşliğine" atıfta bulunmayı ise unutmadı... Muharrem İnce, “Afrin Zaferi'nden" söz dahi etmedi, edemedi. PKK ve DEAŞ'ın omurgasını Suriye topraklarında kıran TSK'nın yenilmez gücüne de işaret etmedi, edemedi. Bu silahlı çatışmalarda Bulgaristanlı göçmen soydaşlarının da Türkiye için şehitler verdiğini ve kahramanlıklar gösterdiğini söylemedi, söyleyemedi. ABD'nin Büyük Türkiye'ye karşı,15 Temmuz 2016'da darbe girişimini püskürten, Türk halkının sert bir silahlı askeri darbeyi göğüslediğini, ağır yaralar aldığını, büyük kayıplar verdiğini, ama ardından toparlanarak “Yenikapı Zafer Ruhu” oluşturduğunu da konu etmedi edemedi. Kırcaalilerin, kendisine oy veremeyeceğini biliyordu İnce ama "Kürt kartını" oynayarak, Bulgaristan'da barınan PKK'lılara ve Kürt kökenli öğrencilere mesaj mı veriyordu, diye düşündü kaldı milletimiz. 81 milyonluk Türkiye vatandaşının, Cumhurbaşkanı olmuş gibi konuşan İnce, her sözünde Bulgaristan'ı, Bulgaristan Türklerinin tarihini ve şimdiki ruh halini bilmediğini, parçalanmış Türk kimlikli bir halk topluluğu olan soydaşlarımızın, ağır geçim sıkıntısı yaşadığını, dil, din, eğitim ve kültür sorunlarından tamamen habersiz olduğunu da gizleyemedi. Zaten uzun yıllardır Mecliste bulunan İnce, şimdiye kadar Bulgaristan Türkleri için ne yapmıştı. Onları kapsayan bir söz mü almıştı, dert mi yanmıştı? Ya da bir çözüm tasarısı mı sunmuştu... İnce'nin kürsüye çıktığı an, Eski Zara'da(Stara Zagora) milliyetçiler rakı şarap şişelerini açmış, büyük kutlamaya hazırlanıyorlardı. Aynı gün Eski Zara Belediye Meclisinde 39 evet, 4 hayır ve 2 çekimser oyla, 850 coğrafik mekânın Türk isimleri Bulgarca uydurma isimlerle değiştirilmişti. Şimdi bu zafer kutlanıyordu ve bu, 1989 yılında sözde rafa kaldırılan “soya dönüş” sürecinin bir devamı olarak kabul ediliyordu. Bulgar milliyetçiliği, saldırılarını sürdürüyordu. Fakat Türkiye'nin Cumhurbaşkanı adayı İnce, Bulgaristan'ın iç işlerine karışmamakta sanki yeminliğiydi, hükümete kadar tırmanan 3 faşist partinin adını bile anmadan konuşmasına devam etti. Parti üstü, vizyon sahibi bir cumhurbaşkanı olacağını anlatan İnce, dış ülkelerde yaşayan Türklerin kanayan yaralarına da derman arama niyetinde olmadığını belli ederek, konuşmasına şöyle devam etti: "Sizler başka bir ülkenin, Bulgaristan'ın vatandaşısınız. Sizin göreviniz Bulgaristan'ı kalkındırmak, vergi ödemek, ülkenin kurallarına uymaktır.” dedi. Bu sözler hazır bulunanları adeta şok etti, şaşırttı... Öyle bir nara atıyordu ki konuk Cumhurbaşkanı adayı, sanki bu iftara gelenler Bulgaristan vatandaşı olan birer Türk olduklarını unutmuşlardı. Karşısındaki duranların elleri nasırdan çatlamış, yüzleri dertten buruşmuş, bu ülkenin bütün fabrika ve barajlarını, köy yollarını, kara ve demiryollarını, üniversite ve kültür enstitülerini vs. hepsini inşa etmiş, fakat şu an avucunda bir şey olmayan aynı bu kalabalık, “Bu adam nereden gelmiş?” der gibi şaşkın şaşkın bakındı... Bu insanlar, yılda 280 bin ton tütün üreten, her gün Sovyetler Birliği'ne kalkan 380 vagona gıda maddesi dolduran, 1,5 milyon iri baş hayvan ve 15 milyon koyun kuzu bakan, bugün soyulmuş ve olağanüstü sefil yaşamaya zorlanmış insanlar bir anda kürsüden gelen kısık sesi işitmez oldular. “Bulgaristan'ı kalkındırın. Vergi ödeyin!” çağrısı, “Köle olmaya razı olun! Ben Türkiye'ye Başkan olursam, benden bir şey beklemeyin!” anlamına geliyordu. Böylece, herkesin Türkiye'ye olan umutlarını da söndürdü... Aldığımız haberlere göre, ertesi gün Kırca Ali Türk aydınları, Parlamento Sosyal İşler Komisyonu Başkanı HÖH milletvekiline mektup göndermişler ve Muharrem İnce'ye Vergi Toplama Dairesinden maaş bağlanmasını teklif etmişler. Çünkü GERB lideri Boyko Borisov'un iktidara geldiği 2009 yılından beri, 16 Milyar leva vergi toplanmayan bu ülkede, ilk kez bir siyasetçi, hem de komşu devlet Türkiye'den, kürsüye çıkıp yerli Türkleri vergi ödemeye davet etmiştir. Bu emeğin primi ödenmelidir. Dikkati çeken şu da oldu. İnce'nin Türkçe konuşmasına sağır kalan Bulgar savcısı ve polisi, onun Bulgaristan Türklerine hitaben vergilerinizi ödeyin, demesi “İç işlerimize karışma!” sözü olarak nitelendirilmedi... Fakat, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan, birkaç ay önce, "Kırca Ali'de gönül kardeşlerim yaşıyor!” dediğinde dünya ayağa kalkmıştı. Bulgaristan'da ırkçılar kudurmuştu, kendisi nasıl söyler bu sözleri diye... Şimdi ise atmosfer gayet huzurluydu, her yer süt liman, en azılı Türk düşmanları bile sustu, radyo, tv ve basın nedense dilini yuttu... Bulgar aşırı sağ milliyetçiler ve faşistler, Muharrem İnce'nin kazanmasını arzu ediyor gibiydiler. Bulgarların, İnce'nin kazanmasını, Türklerden daha çok istiyor havası esti. Eh, neden olsa Türkiye'nin bunca ilerlemesinin ve kalkınmasının önüne bir şekilde çomak sokulması gerekiyordu... Cumhurbaşkanı adayı İnce'nin yüksek sesle söylediği sözlerin bir benzerini, ezan sesi bekleyen yaşlılar, daha önce Cumhurbaşkanı olarak buralara gelen General Kenan Evren'den de duymuşlardı. Diktatör Todor Jivkov'la görüşmesinde, kendisi Bulgaristan Türkleri için; “Eti senin, kemiği benim!” demişti. 37 yıl boyunca, tuz yalamış koyunlara saya kapısı açar gibi, devletin sınır kapısını açan Cumhurbaşkanı Turgut Özal ise, tamamen parçalanmalarına sebep olmuştu... Kürsüde bir sağ bir sol yapan İnce'nin, iki kolunu açarak “Siz benim canlarımsınız!” demesini beklediler, fakat meslekten öğretmen olan Muharrem İnce için geçerli olan bir şey varsa, o da “hoca bildiğini okur” gerçeğiydi. Dili dönse o, “28 Avrupa ülkesi arasında en düşük ücretle çalışıp, en düşük emekli maaşıyla geçinen, 13 500 çocuğu okula gidemeyen, çocukları anadillerini öğrenmeye ilgi göstermeyen, anaokullarında Müslüman çocuklara domuz eti veren, okula gidenlerden yüzde 40'ı okuma yazmayı öğrenemeyen, yüzde 60'ı da okuduğunu anlamayan bir topluluk durumuna getirilmişsiniz, ben bu sorunları çözeceğim, arkanızdayım, yalnız değilsiniz.” demesi beklenirdi... İnce, bir fizik öğretmeniydi, elektriğin, atomun, kuantum vb ismi tüm dillerde aynıydı ve bizim çocuklarımızın Türkçe öğrenmelerinin onun için bir anlamı da yoktu. Bekleyenlerin beklentileri ile anlatanın anlattıkları arasındaki çakışmadan bahsetmesek de olur... Elinde mikrofon, İnce bir ara ansızın vites değiştirdi, sanki kendisi durumu fark etti ve şöyle dedi: “Bulgaristan'ı gelişmiş ülkelerin düzeyine çıkarmak için çalışmalısınız ama bunu yaparken yönetiminde ortak olmalısınız. Bulgaristan vatandaşısınız ama Türk ve Müslümansınız. Benim amacım sizi Türkiye'nin sıcak siyasetinin içine çekmek değil, sizinle hasret gidermek, dertleşmektir. Türkiye'nin sıcak siyasetin içinde olmayın zaten. Türkiye'de her şeyi böldüler, sizi de bölmeye çalışıyorlar ama siz sakın bölünmeyin!" Fizikçiye göre, bu insanlarımız, Türkiye siyasetinden, Türkiye devletinden uzak tutulmalıydı. Konuşmacının, Bulgaristan azınlıklarının tek dilli, tek kültürlü ve tek uluslu devlet rejiminin dışında tutulduğundan haberi dahi yok gibiydi... Bulgaristan'da yaşayan azınlıklardan hiç birinin okulu yoktu. Bulgar devleti vergisini topluyor ama vatandaşa anadilde eğitim ve kültürel hizmet olarak geri vermiyordu. Türkiye'de de bir milyondan fazla soydaşımız var, onların vergilerini de Türkiye Cumhuriyeti devleti topluyor, ama yarısını, Bulgaristan'da Türk Kimliğini yaşatmak için harcıyordu. Belli ki, İnce'nin böyle bir niyeti yoktu. Kırca Ali'ye onu karşılamaya yalnız Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH-DPS) Başkanı Mustafa Karadayı ve Kırca Ali Belediye Başkanı Hasan Aziz geldiler. Diğer siyasi partilerin yönetiminden, sürgünde ve hapishanede kalanlardan, aydın kesimden ve kanaat önderi zümresinden, karşılama sırasında duran bir heyet “Hoş geldiniz!” demedi... Muharrem İnce ile sözü uyan, aynı görüşü paylaşan Belediye Başkanı Hasan Aziz'den misafirini Kırca Ali şehri “Fahri vatandaşı" yapmasını bekleyenler de boşa heveslendiler. Anlaşılan Sofya'dan onay gelmemiş, “Dur bakalım!” seçilsin bakarız demişlerdi. Yoksa Bayrampaşa Belediyesi, 13 Haziranda Kırca Ali de olacak, fazla ileri gitmeyelim, bunları da karşılayalım, sonra bakarız mı dediler, bunu bilemem… Kırca Ali şehrinin kültür çevreleri, Cumhurbaşkanı adayı İnce'den, Evlad-ı Fatihanların, Osmanlı yadigârı binlerce cami, köprü, okul, mescit, medrese, taşınmaz, abide, kabir ve kabristanlık, vakıf malları, tarlalar ve mülkleri, Türk evleri, Türk köyleri ve diğer taşınmazlar için Baş müftülük, Bulgaristan Müslümanlarının Diyaneti, tüm Bulgaristan Müslümanları ve vakıflarımız lehinde garanti talep etmesini beklediler. Ne var ki, İnce oralı bile olmadı. Bu iftara katılanların hepsi umutlarını yitirerek evlerine döndüler. Kırca Alililere borçlu kalmamak için, Türkiye'de okuyan çocuklarınız olduğunu biliyorum, seçilirsem "Bir fizik öğretmeni ve cumhurbaşkanı adayı olarak, size bir söz veriyorum; hiçbir gencimizi hiçbir tarikat yurduna muhtaç etmeyeceğim." diye konuştu. Yerli öğretmenlerimiz ise Muharrem İnce'den, 2018-2019 ders yılında Bulgaristan Müslüman çocuklarının hepsinin Türk okullarında anadilinde okuyacaklarına söz veriyorum, sözlerini işitmek isterken, "Hepinizi, 24 Haziran'dan sonra geldiğinizde, Çankaya köşkünde bekliyorum!" sözlerini işittiler. Bunu duyanlar, acaba koskoca Saray varken, neden Çankaya dediğini de pek anlamadılar amma fazla soru sorulmadığı için arada bu da kaynamış oldu... Muharrem İnce'nin konuşmasını Kırca Alililer bir nasihat olarak algıladı. Gençler; Sessiz olunuz! Anne ve babalar; Bulgara verginizi ödeyiniz! Nine ve dedeler; Sizler ise gününüzü bekleyiniz! Büyük şehirlerde Müslüman Mezarlığı yoksa, merhumlarınızı Bulgarların gösterdiği mezarlığa gömün veya köylerinize götürünüz... Bu adam Bulgar'a yaranmaya mı geldi? Bu sessizlik hayra alamet değildi! Yoksa, Kırca Ali ahalisinin umutları yine bir başka seçime mi kaldı?
Rafet ULUTÜRK

Bakmadan Geçme