* Memleket ile bağlarımız hiç bir zaman kopmadı. Artık genç yaşta emekli olanlar akın akın gidip eski evlerinin çatılarını onarıyor, yeni temeller atılıyor, ya da Hollanda'ya çiçek toplamaya gidiliyor. Farklı bir dönemece girmekteyiz. İleride Bulgaristan'daki halimiz ne olacak?
* En son Lütvi Mestan'a umut bağlamıştık. Ama açıkça belirteyim. Birileri Lütvi Mestan'ı susturdu. Dur dediler kendisine. Azınlık statüsü için imza kampanyası başlatmıştı. Bu kampanyayı sonlandırmasını istediler. Bunlar resmen açıklanmayan durumlar, oyalama taktikleri ve günü kurtarma operasyonlarıdır. 30 yıldır izlenen süreç devam edecektir...
* Evet, kargam gak yaratamıyor, çünkü memlekette bazıları kaos yaratmaya devam etmekte. Kaotik ortamlarda ise düş kırıklıklarına uğramaktayız. Siyah leş kargalardan bile medet ummaktayız.
PAYLAŞ
İCRAATA GEÇELİM, BABAM, İCRAATA...
Bazıları omuzuna konan minik kuştan alır haberi, benim ise bazen rüyama giren bir siyah karga var.
Daha doğrusu, hani şu La Fontaine'nin meşhur tekerlemesindeki; "Karga, karga gak dedi, çık şu dala bak dedi, çıktım baktım o dala, bu karga ne budala.” diye tasvir edilen meşhur kahraman. Aslında, küçük torunlarıma anlatmak için ezberledim ben bu masalı.
Bulgaristan'daki Türk azınlık toplumu ve Türkiye'deki çoğunluk göçmen camiası, sözünü ettiğimiz masaldaki karga gibi, ona buna özenip, bazı konuları taklit etmekteyiz ama hiç bir zaman halimizden memnun değiliz. Kafdağı kadar şöhretimiz var, fakat toplumdaki gücümüz çok cılız, yetersiz ve gülünç durumda.
Masaldaki kuş tilkiye benzemiyor ama kendisi için, keklik gibi sekeyim derken, yürüyüşünü şaşırmış derler.
Bizlerin ise yürüyüşümüz de değişti, yönümüz de. Artık kimsenin topluma bir faydası dokunmuyor, herkes şahsi çıkar ve beklenti içinde...
Geçenlerde kalabalık bir toplantı salonundayız. Sıradan ve lüzumsuz bir formalite icabı etkinlikten sonra, önde gelenler hemen sahneye fırladılar. Anı fotografı çekilecekmiş. Dediğim gibi, salon tıklım tıklım doluydu ve bundan dolayı şaşkolozun tekinin iri vücudu, adeta deniz dalgalarını yaran bir dev balina gibi, kalabalığı yardı ve kan revan içinde, sahnedeki yerini zor bela aldı...
Aynı herifi her fotograf karesinde görebilirsiniz ama onun ne işe yaradığını bir sorsanız, kimseden bir cevap alamazsınız, çünkü bu tür tipler bir tek grup fotograflarında ve feys gruplarında boy göstermekte. Tamamen lüzumsuz ve yetersiz kişiler bunlar. Topluma zarar veren parazitler. Bunların ayağını mutlaka kaydırmalıyız. Devlerin yerini bir daha cücelere kaptırmayalım...
Hani nerede Türk partilerimizin icraatları? Hangi sorunumuz çözüm buldu? Bunların hedeflerini bilen var mı?
Ya göçmen kuruluşlarına ne demeli? Konfederasyonumuz, federasyonlarımız ve derneklerimiz varmışta, bizim mi haberimiz olmadı?
Burada şen şakrak rutin hemşehri gecelerinden ve pikniklerden bahsetmiyoruz.
Göçmen camiasının yığınla sorunu çözüm beklerken, göçmenlerin bütün sorunlarını çözüme kavuşturduk demek de ne oluyor?
Yahu, sizler gerçekten Mars'ta mı yaşıyorsunuz...
Memleket ile bağlarımız hiç bir zaman kopmadı. Artık genç yaşta emekli olanlar akın akın gidip eski evlerinin çatılarını onarıyor, yeni temeller atılıyor, ya da Hollanda'ya çiçek toplamaya gidiliyor.
Farklı bir dönemece girmekteyiz. İleride Bulgaristan'daki halimiz ne olacak?
Başmüftülük yetkililerimizin yüzlerinden hiç gülücükler eksik olmuyor, giyim kuşamları şık ve yerinde ama Boyko Baba bir milyar levaya yakın borç faturası kesmekte. Şimdi bu durumun budalası bizler mi oluyoruz? Yani, bir nevi kara leş kargalarına yem olmaya devam ediyoruz...
Parti üstüne parti kurmaya devam etmekteyiz ama eski komünist bozuntularının elinde acınacak durumda birer oyuncağız.
Türklerin azınlığı Kırcaali bölgesinde yaşamakta ama çoğunluk olan Deliorman, Dobruca ve Tuna boyu Türklerini kaale alan ve anan bile yok. Bu diyarları çoktan unuttuk gitti...
En son Lütvi Mestan'a umut bağlamıştık. Ama açıkça belirteyim. Birileri Lütvi Mestan'ı susturdu. Dur dediler kendisine. Azınlık statüsü için imza kampanyası başlatmıştı. Bu kampanyayı sonlandırmasını istediler.
Bunlar resmen açıklanmayan durumlar, oyalama taktikleri ve günü kurtarma operasyonlarıdır. 30 yıldır izlenen süreç devam edecektir...
Güya Başmüftülüğümüz menfaatlerimizi korumakta, siyasi partilerimiz hak ve özgürlüklerimizi savunmakta, hatta azınlık statüsü için bir imza kampanyası var devriyede, fakat gerçekler bambaşka boyut almış.
Evet, kargam gak yaratamıyor, çünkü memlekette bazıları kaos yaratmaya devam etmekte. Kaotik ortamlarda ise düş kırıklıklarına uğramaktayız. Siyah leş kargalardan bile medet ummaktayız.
Sansasyon harikalara, şaheserlere ve sinerji dolu yapıtlara hakkımız yok mu dersiniz?
Bırakalım masal anlatmayı ve La Fontaine'yi, icraata geçelim, babam, icraata...