Bir yere talip olmak için, önce bu kitlenin takdirini almak lazım. Bu işler ekip işidir. Bilgi beceri ve ehliyet işidir. Ama herşeyden önce, başında bulunduğun kitleye hakim olma işidir. Onlar tarafından sevilip, sayılma işidir. Oysa bunlar, kimsenin adam yerine koymadığı, iki buçuk kişiyi geçmeyen, kendi kendilerine gelin güvey olmaya kalkışmış pişman 'vizyonerler'...
PAYLAŞ
Haftanın özeti – 1.
DÜNYADAN Bİ' HABER "VİZYONERLER"
Son günlerde, camiamızın hedeflerinden ve bu hedeflere camiamızı ulaştıracak yegane kişiden bahseden, akıl tutulması içine girmiş bazı tipler türedi.
Ama bu vizyon “bilgini“!? kişilere bakıldığında, hep aynı profil oldukları ortaya çıkmakta;
- Boş laf üretmekten başka camiamıza zerre kadar katkısı olmamış, insanımızı hep kendilerine menfaat sağlamak için istismar etmiş kişiler.
- Misyon noktasında hiç bir katkısı olmamasının ötesinde, bu misyonun ne olduğunun farkında bile olmayan kişiler, vizyon konusunda tayin edicilik rolüne soyunmuş.
- Bu şaşkınlar şunu idrak edememiş ki, belli hedeflere ulaşmak, ancak temsil ettikleri kitle ile beraber, bu kitlenin desteği ile mümkün olabilecek şeylerdir.
Vizyondan önce etrafında bunu gerçekleştireceğin kitle olacak. Vizyon belirlemeden önce, bu kitlenin misyonu için çaba sarf etmiş, bu kitlenin onayını ve desteğini kazanmış olmak lazım.
Bunun yolu da; Bu kitlenin sorunları ile dertlenmek, bu sorunların çözümü için geceni gündüzüne katmak demek.
Bu şaşkınlar, çilekeş insanımız ile ne zaman dertlenmiş ve dertlerine derman olma gayreti içine girmiş?
Ninemizin, dedemizin çaresizlikten döktükleri gözyaşlarına çare olmak için ne zaman çaba sarf etmişler ki, kendilerinde bu insanlarımızın vizyonerliğine soyunma talebi içine giriyorlar?
Ki bu ninelerimizin ve dedelerimizin tek bir gözyaşı damlası bile camiamızın bütün dernekleri ve STK'ların ağırlığından fazla olduğunun farkında mı bu şaşkınlar, acaba?
Bu “vizyonerler”, bunun farkında mı, acaba ki, masa başında camiamızı kimin yöneteceğine karar verme cüreti buluyorlar kendilerinde.
Bu işler klavye başında atıp tutmakla olmuyor. Bu atıp tutanları gördük.
Sadece boş laf, ama sahada icraata gelince, tek bir defa bile bunlardan birini oralarda göremedik.
Ne Bulgaristan'da, ne de Türkiye'de!
Bir yere talip olmak için, önce bu kitlenin takdirini almak lazım. Bu işler ekip işidir. Bilgi beceri ve ehliyet işidir. Ama herşeyden önce, başında bulunduğun kitleye hakim olma işidir. Onlar tarafından sevilip, sayılma işidir. Oysa bunlar, kimsenin adam yerine koymadığı, iki buçuk kişiyi geçmeyen, kendi kendilerine gelin güvey olmaya kalkışmış pişman “vizyonerler”...
Bırakın camiayı, kendilerine bile faydası olmayan, bu elemanlara vizyonerliğe soyunmak yetmemiş, bir de bu ulvi hedeflere, camiayı kimin ulaştıracağına da karar vermeye kalkışmışlar.
Birileri ise, kendilerine bile faydası olmayan, sayıları iki buçuk kişiyi geçmeyen elemanlara güvenerek, camianın başına geçmeye kalkışmış.
Bunun etrafında, aklıselim kimse mi yok ya? Bu camiada, kendisinden önce gelen çok daha bilgili, yaratıcı ve donanımlı, bundan öte, camiamız insanı tarafından çok daha saygı duyulan ve itibar gören, onlarca başka kişinin olduğunu söyleyecek, kafası basan kimse yok mu?
Ama neydi? ”Liderlerin kalitesini anlamanın en kısa yolu, etrafındaki kişilere bakmaktır!” Niccolo Machiavelli
Bu feylesofun siyaset biliminin öncüsü ve kurucusu olduğunu söylemeye gerek yok sanırız…