Deliorman Türklerine dair...

* Bu bölge hâlâ Türklerin yoğun olarak oturdukları yerlerden biridir. Yerli halk tarafından böyle adlandırılmasının sebebi ağırlıklı olarak meşe, gürgen ve kızılcık ağaçlarından oluşan çok sık ve geçit vermez ormanlarla örtülü olmasından ileri gelmektedir. Osmanlı arşivlerinde ise ismi 'Deli orman' olarak geçmektedir.

Deliorman (Bulgarca: Лудогорие, Ludogorie) Aşağı Tuna Ovası'nda yer alan; Rusçuk, Razgrad, Silistre, Şumnu ve Dobriç şehirlerini de kapsayan geniş bir bölgedir.

Bu bölge hâlâ Türklerin yoğun olarak oturdukları yerlerden biridir. Yerli halk tarafından böyle adlandırılmasının sebebi ağırlıklı olarak meşe, gürgen ve kızılcık ağaçlarından oluşan çok sık ve geçit vermez ormanlarla örtülü olmasından ileri gelmektedir.

Osmanlı arşivlerinde ise ismi "Deli orman" olarak geçmektedir. 1942'de Bulgaristan hükûmeti Slav kökenli olan "Polesie" (orman tarafındaki yer) ismini koyduysa da bu isim asla yaygın kullanıma geçmedi ve 1952'de şu anki adına çevrildi. Bulgarca isim, Türkçeden mot-a-mot (kelimesi kelimesine) tercüme ile "Deli" (Луд), "Orman" (гора) oluşturulmuştur.

Bölge tarihte pehlivanları ile ün yapmıştır. Deliormanlı güreşçiler arasında Koca Yusuf, Ahmet Kara, Hergeleci İbrahim, Kurtdereli Mehmet Pehlivan ve Katrancı Mehmet Pehlivan başta gelir.

Bölgeye ilk gelen Türkler, Kıpçaklar ve Peçeneklerdir. Daha Osmanlı Devleti kurulmadan çok önceleri Selçuklu Prensi İzzeddin Keykavus ve Hacı Bektaş-ı Veli'nin öğrencisi Sarı Saltuk binlerce Türkmen'le birlikte buraya gelmişler ve Kıpçak-Peçenek toplulukları ile karışmışlardır.

Osmanlı Devleti kurulduktan sonra ilk zamanlar bölgeye pek fazla iskan olmamıştır, Osmanlı Devleti daha çok Güney Bulgaristan'daki şehirlere, ele geçirdiği beyliklerin ahalisini yerleştirmekteydi, fakat Kuzeyde bulunan Deliorman ve Dobruca'ya iskân yapmamaktaydı. Bu durum Yavuz Sultan Selim dönemiyle değişti, Şah İsmail ile yapılan savaştan sonra Anadolu'daki Alevî inanışlı bâzı Türkmenler, Osmanlı Devleti'nden soğudular. Bunun üzerine Osmanlı yönetimi isyana katılan Türkmen aşiretlerini parçalayıp bir kısmını Balkanlar dağlarının ardında bulunan, Kuzey ülkelerinden ve Leh Kazaklarından gelecek saldırıda ilk zarara uğrayacak bölge olan Deliorman'a sürgün etmeye başladı. Kırşehir, Kırıkkale, Yozgat gibi illerdeki Alevi nüfusun önemli bir kısmı Deliorman'a sürüldü. Alevi Türkmenlerin ezici çoğunlukta olduğu Tokat, Sivas ve Malatya gibi şehirlerdeki Alevî nüfustan da büyük oranlarda Deliorman'a sürgün yaşandı.

Sürgünle birlikte Deliorman'a gelen Türkmen toplulukları 16. yüzyılda Deliorman'da azınlık olan Türk nüfusunu çoğunluğa çevirdiler, yerli Sarı Saltuk Türkleriyle karışarak Deliorman Türk topluluğunu oluşturdular, 16. yüzyılda sürgün ile gelen Türkmenler Deliorman'a çabuk ısındılar, çünkü burada 1200'lü yıllarla başlayan bir Horasan menşeli kültür vardı.

Bu tarihi ve kültürel özelliklerinden dolayı Deliorman bölgesi tasavvufi düşüncelerin ve özellikle de Bektaşilik, Babailik, Bedreddinilik gibi tarikatların çok yoğun olduğu bir bölge olarak anıldı. II. Mahmut döneminde özellikle Bektaşi tekkelerinin birçoğunun kapatılması, açık kalanların ise birçoğuna Nakşibendi şeyhlerin atanması neticesinde Deliorman'ın Alevi-Bektaşi yönü azalmaya başladı, bir kısmı Sünnîleşti.

Bulgaristan topraklarının elden çıkmasıyla halk Anadolu'ya göç etmeye başladı, özellikle Trakya ve Ege bölgesine ve Adana-Mersin civarına yerleşen Deliormanlılar, toplu halde köyler kurarak kendi kültürlerini yaşattılar. Fakat 1950 sonrasında Türkiye'ye göç edenler, dağınık hâlde yerleştiler.

Artı, herkesin Nevruz Bayramını kutlarım!

Mehmet BEYTULLAH

Bakmadan Geçme