Dan yerine nişan düştü / Yengeler kapıya üşüştü...

*** Vursunlar mehteri Karakuzlu Üsen ve Kara Kasim! *** Nereden nereye... *** Şimdilerde mi, sayada kapalı koyun misali sözde düğün evi ve üç dört zırtaboz. *** Neymiş, efendim, Preslava veya Sirtaki Barba, yani ebesinin örekesi. *** Acıyorum sizlere, 'Yeşil kurbağa' düğün türküsünün tadına varamadan, bu dünyadan göçüp gideceksiniz...

Hatırlayacaksınız, birkaç gün öncesi, önde gelen şairimiz Durhan Hasan Hatipoğlu'nun "Baba Ocağı" şiirini okurlarımızın dikkatine sunmuştuk ve bu eser, sitemizin ziyaretçi sayacına göre, bir hayli yüksek okur kitlesine ulaştı.

Söz konusu şiirin yanı sıra, çok değerli ve buram buram tarih kokan nostaljik bir de siyah beyaz fotograf paylaşmıştık. Yılların eskittiği köy evleri manzarası yerine, bu sefer bir grup aksakallının pek manidar görüntüsünü kullandık.

Bu fotograf, yazar Mehmet Türker beyefendiye ait ve Koşukavak bölgesinde bulunan Sindelli köyünün, artık rahmetli olmuş sakinlerinin simalarını günümüze dek taşımakta. Aynı zamanda tecrübeli bir fotograf sanatçısı olan sevilen yazarımıza, buradan teşekkür edip saygılarımızı sunmaktayız.

Bu arada devamlı okurumuz Cevdet Şahin, konuyla ilgili kısa bir yorum gönderdi bize;

"Bilenler bilmeyenlere anlatsın misali. Fotograftaki unutulmayan şahıslar bir düğün merasimi esnasında görüntülenmişler.

Sindelli erkanı, yakındaki bir civar köye gelin almaya gitmiş. Bir zamanlar, nedense, bizim çevremizde aynı köyden kız alıp vermelere çok nadir durumlarda rastlanıyordu.

Düğün alayı, genelde yaya yürüyen erkekler ve binek hayvanlardaki yaşlı kadınlardan ibaret oluşuyordu. Atı veyahut eşeği olmayan ne yapıp eder temin ederdi.

Fotografa bakılırsa, alay artık kız tarafından karşılanmış, usulünce bağdaş kurup toplu halde oturanların altına döşekler serilmiş ve her an değerli konuklara kahveleri de ikram endam edilecek...

Sağdaki üç kişiden biri, sarıklı olan benim Osman dedem oluyor. Yüzündeki nuru görmemen için kör olmam gerek.

Benim çocukluğumda her elini öpmeye gittiğimde, bana Kuran'ı Kerim okur, sonrada dilimizdeki mealini açıklardı. Nerede eğitim gördüğünü bilmem ama o dönemde kutsal kitabımızın Türkçe mealini bilen fazla kişi yoktu.

Hey gidi günler, hey! Biraz sonra kız tarafından beklenen işaret gelecek ve gelini baba evinden çıkarma adedine geçilecek.

Çifte davul ve çifte klarnet eşliğinde o meşhur gelin havası;

"Dan yerine nişan düştü / Yengeler kapıya üşüştü." türküsünün kıvrak nameleri ise dağları ve dereleri çınlatacak...

Vursunlar mehteri Karakuzlu Üsen ve Kara Kasim!

Nereden nereye...

Şimdilerde mi, sayada kapalı koyun misali sözde düğün evi ve üç dört zırtaboz.

Neymiş, efendim, Preslava veya Sirtaki Barba, yani ebesinin örekesi.

Acıyorum sizlere, "Yeşil kurbağa" düğün türküsünün tadına varamadan, bu dünyadan göçüp gideceksiniz...

Bakmadan Geçme