ÇAL, ÇOBAN, ÇAL!
Halbuki 'ana dili, anamızdan öğrendiğimiz dil, kendi dilimiz, öz dilimiz, benlik dilimiz, kimliğimiz..' Ve senin çocuğun, hür doğduğun bu topraklarda, vatandaşı olduğun devletin güzelim okullarında, doğru dürüst, planlı, programlı bir şekide ana dilde eğitim almıyor, alamıyor 1970' lerden beri...
ÇAL, ÇOBAN, ÇAL!
Dün, 21 Şubat Uluslararası ana dili günü idi.
Birilerinin rahatı kaçmasın diye, sessiz sedasız göstermelik kutlamalar, nutuklar, bildiriler, şiirler... Ve senin çocuğun ana dilde eğitim almıyor, alamıyor...
Çal, çoban, çal!
Halbuki "ana dili, anamızdan öğrendiğimiz dil, kendi dilimiz, öz dilimiz, benlik dilimiz, kimliğimiz.." Ve senin çocuğun, hür doğduğun bu topraklarda, vatandaşı olduğun devletin güzelim okullarında, doğru dürüst, planlı, programlı bir şekide ana dilde eğitim almıyor, alamıyor 1970' lerden beri...
Dumanlı, bir kurt havaları yaratılıyor ana dili deyince...Sözde "totaliter rejim"çöktü ve çok büyük vaatlerle, büyük büyük ümitlerle bir Demokrasi getirildi, geldi 1990'larda...Gelmesine geldi ama,
"Lanet olsun böyle demokrasiye!"
diye isyan ediyor Şumnu ili Yasenkovo köyünden şair Mehmet İsmail Keçici. Oysa, Demokrasilerde çareler tükenmez..
Çal,çoban, çal!
Ve yıllar ötesinden, Mehmet Emin Yurdakul'un (1869-1944) isyanlı sesi:
"Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;
Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;"
Ve ben,1950'lerde Bulgaristan'da anadilde eğitim görmüş biri olarak, bizim Şumnulu Mehmet İsmail Keçici kardeşimizin Türkçemle yazılmış şiirini, velev ki daha önceleri defalarca okumuştum, yine de okuyorum bir ahla, bir vahla...
"Gurbette ağır işlerde çalışır gençlerimiz
Avrupa da kölelik eder genç gelinlerimiz"
Demokrasilerde çareler tükenmez...
"Avrupa da kölelik eder genç gelinlerimiz".
Çal, çoban çal!
Hikayenin aslı 1400'lerde...
"Timur, büyük bir katliam yaparak Sivas'ı almış, Yıldırım Bayezid'ın oğlu Şehzade Ertuğrul bir avuç askeriyle çarpışa çarpışa şehid olmuş. Yıldırım Bayezid, Sivas'ın düştüğü ve oğlunun ölüm haberi geldiğinde Uludağ sırtlarındaydı. Bu sırada, biraz uzağında bulunan bir çoban, koyunlarını bir yamaca yaymış otlatırken, bir taraftan da kaval çalıyordu. Yıldırım Beyazıd bir süre kavalı dinledikten sonra, derin bir üzüntü içinde:
- Çal, çoban, çal… Keyif de senin, rahatlıkta senin. Ne derdin olabilir ki? Sivas gibi kalen mi gitti? Ertuğrul gibi yiğit evladın mı öldü? Çal,çoban, çal…Bu yüksek dağlar, bu geniş ovalar, bu şarkılar söyleyen dereler, bu öten ormanlar, bu yer, bu gök senin, hep senin, müebbeden senindir." dedi ve atını hızla Bursa'ya doğru sürüp gitti."
Çal, çoban, çal!
Ve yıl 1900'ler sonrası. Omurtag (Osmnapazar) doğumlu şair Mehmet Fikri(1908-1941):
"Ağlıyor kaval,inliyor yayla...
Nedir Yarab bu hazin vaveylâ?
...............................................
Söyle ey kaval,ey vatan-ı cüda,
Sevgilin nerede,yurdun hangi dağ?"
Ve şair Mehmet Fikri, 19.07. 1939'da "Maarifimizin Son Nefes Alâmetleri" yazısında, Bulgaristan'da Türk okullarındaki bozuk eğitim sistemini eleştirmiş, ana dili Türkçe sevdası uğruna hayatını feda etmişti...
Dün, türlü türlü etkinliklerle 21 ŞUBAT ULUSLARARASI ANA DİLİ GÜNÜ kutlandı ...
Ve senin çocuğun hür doğduğu bu topraklarda, vatandaşı olduğun Bulgaristan devletinin o güzelim okullarında ana dilde eğitim almıyor, alamıyor... Sebebi, sebebi? Yoğun bir düşünce ağının ağrılar girdabında başın dönüyor, gönlünde sızı... Zamana, sisteme, demokrasilere söyleyeceklerin var. Ses gibi bir şey düğümleniyor boğazına ve şair Erdem Bayazıt(1939-2008):
"Zamanın idrak incisi ses döner, döner, döner de
Yönelir sebebe
Sebeb ey!"
Sebep,sebep,sebep...
Ve Hz. Ali(599-661) anlatıyor:
" Bir gün Ömer'i, binekli olarak ve telaş içinde, hızlı hızlı giderken gördüm.
- Ya emire'l-müminin nereye gidiyorsun? diye sordum.
- Devlete ait develerden biri kaçmış, onu aramaya gidiyorum, diye cevap verdi.
O zaman ben:
- İnan ki, senden sonra bu milleti idare edecek olanlara ağır bir yük bırakıyorsun! Herkes senin yaptığını yapamaz!, dedim.
Bunun üzerine şöyle konuştu:
- Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamı, hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki, kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer'den sorulur!"
"Kenar-ı Diclede bir kurt kapsa koyunu
Gelir de adl-i ilâhi Ömer'den sorar onu!"
Dün 21 ŞUBAT ULUSLARARASI ANA DİLİ GÜNÜ idi.
Ana dili günüydü ve senin çocuğun güzelim okulunda anadilde öğretim görmüyor, göremiyor... Hesabı sorulur, ahı tutar seni de, beni de. İlahi Adalet, hak yerini bulur...
Evet,Demokrasilerde çareler tükenmez...
"Avrupa da kölelik eder genç gelinlerimiz"
Çal,çoban, çal!
Galip SERTEL