*** - Şaavı'dan geliiken Tomaş Maalesi'ne uğrayıp oranın gazatalaanı daattım. Oodan Saltıklar'a geştim, çünküm nee deesen oranın poştacısı opuskaya(izine) çıkmış. Bir aydan beri orası da benim üstümde. Oodan gelip bizim kövü de daattım. İitiyaaların pensiyeleeni de ayaklaana götürüp verene kadar bastı mı sana avşam karannıı. Ekmek yiiken yarı yolda uyuyup kalmaz mı büüle adam? E e, nezman yörüycem ben, ba Feyim?
Gök gürültülü bir akşam üstü. Yağmur bastırınca, bizim kapıların altına sığınan bir erkek sesi duymamla hemen dışarıya fırladım.
Köy yaşantımızın bir dönemine damgasını vuran Postacı Ahmet idi haykıran. Gel işaretini görünce koşarak geldi. Zaten bize geliyormuş. Bizim hanıma mektup getirmiş, Bursa'da oturan annesinden. Geçti oturduk.
Bundan yarım saat önce bir paket çerez getirmişti bir kadın, elden gönderilmiş; yine hanımın annesinden. İki yerden iki kısmet.
Ben kahve değirmenine sarılınca, tam da Ahmet aga, " Çok durmaycam, gicem!" diyordu ki, bizim hanım, oklavayı almış eline bizim üstümüze doğru yürüdü. Dedim " Aha, şimdi yandık!" Kendimi korumak için ben hemen gardımı alırken, hanımda:
- Ben şindi Amed agama bii saan pide (börek) yapıcam, dedi.
Adam, "Sakın yapma, yoksa kalkar giderim!" dese de, bizimki aldırmadı.
Ben de hiç üstelemedim. Bilirim, gemi azıya aldı mı, önüne aykırı şekilde tır kamyonu çeksen durduramazsın.
- Bırak zorlama, dedim Ahmet aga'ya, kalk geçelim yana odaya da, bari şu işin "altını yapalım."
Lafın kısası, işte o akşam Ahmet aga'nın bana anlattığı bir hadiseyi aktaracağım şimdi sizlere.
Yemeyi pek severdi rahmetli. Bir akşam fazla kaçırmış olmalı ki, karın ağrısı yüzünden sabaha kadar yatakta kıvranmış durmuş. Her sabah yaptığı gibi, kalkar kalkmaz komşu köy Şarvı'ya postayı almaya gitmiş.
Varır varmaz da doktorun kapısına dayanmış. Yeni tayini çıkan eski doktorun yerine gelen başka bir doktora, yarım yamalak Bulgarcası ile derdini anlatmış. Stetoskopu kulaklarına takan doktor, onun orasını burasını dinlemiş ve gereken ilacı vererek "Akşam yemeğinden sonra yarım saat yürüyeceksin!" demiş. Çıkarken de arkasından: "Yürümeyi boşlamayasın sakın!" diye tembihlemiş.
Ötesini şöyle anlattı Ahmet aga:
- Şaavı'dan geliiken Tomaş Maalesi'ne uğrayıp oranın gazatalaanı daattım. Oodan Saltıklar'a geştim, çünküm nee deesen oranın poştacısı opuskaya(izine) çıkmış. Bir aydan beri orası da benim üstümde. Oodan gelip bizim kövü de daattım. İitiyaaların pensiyeleeni de ayaklaana götürüp verene kadar bastı mı sana avşam karannıı. Ekmek yiiken yarı yolda uyuyup kalmaz mı büüle adam? E e, nezman yörüycem ben, ba Feyim?
Gülmekten kırıldığımı görünce ekledi:
- Bulgarcam sakat olmasaydı, ben gösterceedim dokturuya gününü ama Bulgarcam sakat...