BU CAMİA ORMANA BAKMAYI ÖĞRENMELİ…
Zira biz birlik içinde olduğumuz kadar güçlüyüz, ortak akıl ile hareket ettiğimiz kadar çözümler üretebiliriz. Çünkü birlik ve beraberlik içinde olmamız her şeyden öte Bulgaristan'da kalan soydaşlarımız açısından önemli. Zira son zamanlarda orada parçalara bölünmüş durumdayız. Yıllarca bizi bölüp asimile etmeye çalışan zihniyet nihayet bunu başardı. Yıllarca ve ısrarla orada bölünmememiz gerektiğini anlatmaya çalıştık. Çünkü bir defa bölünürsek, macun bir defa tüpten çıkarsa arkası gelir ve daha küçük parçalara bölünürüz diye anlatmak için çırpındık durduk. Ama olanlar oldu. Burada sorun tespiti yapacak değiliz. Zaten sorunları herkes biliyor. Bundan sonra neler yapmalıyız? Ona bakmak lazım!
BU CAMİA ORMANA BAKMAYI ÖĞRENMELİ…
Bugün, Cebel Kültür ve Dayanışma Derneği'nin 6. Genel Kurul toplantısını yapmaktayız. Derneklerin misyonu, faaliyet alanları ve amaçları bellidir - yardım ve dayanışma. 14 yıl önce derneği kurduğumuzdan beri, bu amaçlar doğrultusunda faaliyet gösterdik. Ama bundan öte bizim gibi göçmen derneklerin çok daha farklı ve aslında çok daha önemli görevleri vardır. O da göç ettiğimiz topraklarda kalan soydaşlarımızın haklarını, dini, etnik ve kültürel varlıklarını muhafaza etmek için destek olmak. Biz de dernek olarak, aramızdaki yardımlaşmadan çok, başta Cebel'deki kardeşlerimiz olmak üzere, oralarda kalan soydaşlarımızın haklarını korumak için gayret sarf ettik.
Gittiğimiz her yerde, yöresel dernekler ve özellikle göçmen dernekleri neden önemli olduğunu anlattık, neden bu derneklerin çoğalması gerektiğini anlattık, çünkü her yörenin kendine özgü sorunları olduğunu ve bu yöresel dernekler sayesinde daha etkili çözüleceğini anlattık. Nitekim birçok kardeşimize, gerek burada ve özellikle Bulgaristan'da derneğimizin değişik konularda önemli katkıları olmuştur.
Yöresel derneklerin kurulması kadar, bu derneklerin beraber ve koordineli çalışması da o kadar önemlidir. Ancak her ne kadar bu konuda olumlu gelişmeler olsa da, bu birlik ve beraberliğimizi tam olarak sağlayabilmiş değiliz. Bunun için hepimiz daha fazla gayret sarf etmeliyiz. Bu konuda aramızdaki koordinasyonu sağlayacak ve bize kılavuzluk edecek bir oluşuma ihtiyaç var. Böyle bir örgüt de var. Gerek ulusal, gerek uluslararası arenada çalışmalarıyla kabul görmüş bir örgütümüz var. Kısa adı Bal-Göç olan Balkan göçmenleri derneği. Burada doğruları söylemek gerekirse Bal-Göç yönetimi bu yönde birçok defa girişimlerde bulunmuştur. Ama bu güne kadar şu veya bu şekilde bu birlikteliği tam olarak bir türlü sağlayamadık. Bunun nedenlerine girecek değiliz. Bu konular defalarca tartışıldı zaten. Belki de zamanı değildi, belki başka sebepler vardı. Burada önemli olan bundan sonra ne yapacağımızdır. Bu konuda önümüzdeki dönem için Bal-Göç genel başkanı Prof. Dr. Yüksel Özkan'ın önemli projeleri var. Ve burada hepimize düşen görev, hem sivil toplum kuruluşları yöneticileri, hem Bal- Göç üyeleri olarak, kendisine destek olmaktır.
BAL-GÖÇ'ÜN YAKINDA KONGRESİ VAR
Bal-Göç'ün de bu yıl kongresi var ve mevcut başkan Yüksel Özkan'ın göreve devam etme kararını doğru buluyor ve destekliyoruz. Bal-Göç'ün başkanı göreve devam etme kararı verdiği sürece, kendisine destek verilmeli. Eksik ve kusurlar olduğu düşünülüyorsa, kendisiyle oturulup tartışılır, ortak akıl ile doğrular bulunmaya çalışılır. Hemen bozgunculuk yoluna gidilip farklı arayışlara girişilmemeli. Öteden beri hep şunu savundum: Bal-Göç kongreleri ne olursa olsun, hep tek adaylı olmalı. Yoksa hangi taraf kazanırsa kazansın, hep bir küskün taraf kalacaktır. Bu durum bizim birlik ve beraberliğimize hizmet edecek bir durum değil. Geçmişte 2005 yılındaki kongrede öyle süreç yaşadık ve ortaya çıkan olumsuz sonuçların etkileri hala devam etmekte. Bundan dolayı Bal-Göç'ün kongreleri tek adaylı olmak zorundadır. Buna aykırı hareket eden çıkarsa, bilinsin ki, bu birlik ve beraberliğimizden çok, kendi şahsi menfaatleri peşinde koşan biridir… Rakip olarak çıkma gayretinde olan kişinin memnun olmadığı konular varsa, gidecek mevcut yönetimle konuşacak ve istişare edecek, ortak çözüm noktaları arayacak. Ama bunun yerine gidip faklı yol izlemeye kalkışıyorsa, bu davranış ortak çıkarlarımıza, birlik ve beraberliğimize hizmet eden bir davranış değildir. Bilakis, kendi şahsi menfaatlerinin peşinden koşuyor demektir.
Burada bu konuya bu kadar zaman ayırmamın sebebi, konu doğrudan hepimizi ilgilendirdiği içindir. Birlik ve beraberliğimizle, ortak çıkarlarımızla doğrudan alakalı olduğundandır. Zira biz birlik içinde olduğumuz kadar güçlüyüz, ortak akıl ile hareket ettiğimiz kadar çözümler üretebiliriz. Çünkü birlik ve beraberlik içinde olmamız her şeyden öte Bulgaristan'da kalan soydaşlarımız açısından önemli. Zira son zamanlarda orada parçalara bölünmüş durumdayız. Yıllarca bizi bölüp asimile etmeye çalışan zihniyet nihayet bunu başardı. Yıllarca ve ısrarla orada bölünmememiz gerektiğini anlatmaya çalıştık. Çünkü bir defa bölünürsek, macun bir defa tüpten çıkarsa arkası gelir ve daha küçük parçalara bölünürüz diye anlatmak için çırpındık durduk. Ama olanlar oldu. Burada sorun tespiti yapacak değiliz. Zaten sorunları herkes biliyor. Bundan sonra neler yapmalıyız? Ona bakmak lazım! Çözüm yollarını tartışmalıyız. Çünkü orada işler iyi değil. Herkes birbirine adeta düşman olmuş. Birilerinin istediği ise tam da buydu. Yıllardan beri, birileri bizleri bölmeye gayret etti. Bunu başarınca da şimdiki gayretleri, bizi kutuplaştırarak, aramızda onarılmaz bölünmeler yaratmak. Nitekim de işler oralara doğru gitmekte.Yıllarca arkadaş olanlar, komşular ve bundan öte kardeş kardeşe birbirine girmiş durumda. Bu tuzaklara düşmemek lazım.
DÜŞTÜĞÜMÜZ DURUM GAZİLERİMİZİ ÜZMEKTE
Özellikle 19 Mayıs'ı yaşamış biz Cebelliler, herkesten daha dikkatli olmalıyız. 19 Mayıs'ın ruhu bu değil, 19 Mayıs kahramanlarımızdan en önemlilerinden biri, İsmet Paniş ve Belene mağduru, hak ve özgürlük savaşçısı Muhammet Gölcüklü şu anda divan kurulunda ve yine başka bir kahramanımız Hasan Bahar'da aramızda. Ve tabi salonda başka bir çok kahramanımız da aramızda. İsimlerini sayamadığım için kusura bakmasınlar ama Cebel hak ve özgürlük savaşçılarının beşiğidir. 19 Mayıs, bütün Cebel halkının başarısıdır ve biliyorum ki, bugün düştüğümüz bu duruma hepimizden çok bu kahramanlarımız üzülüyorlar.
Cebel'deki ayaklanmanın başarılı olma sebebi neydi? Bu ayaklanma neden başarılı olmuştur ve Berlin duvarının yıkılmasına kadar gitmiştir? Cevap çok basit. O zaman herkes tek yürek, birlik ve beraberlik içinde hareket ettiği için bu sonuç ortaya çıkmıştır. Bizim birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğimizde başaramayacağımız hiçbir şey yoktur. Bundan dolayı bu birlik ve beraberliğimiz buradan çok oralardaki soydaşlarımız için önemlidir. Her zaman buradaki tavrımız, orada alınan sonuçlar için belirleyici olmuştur. Özellikle son bir kaç yıldır yaşanan kopukluk hepimizin aleyhinedir. Bundan en büyük zararı yine insanımız, camiamız görmekte.
Ya Allah aşkına! Biz neyin davasını güdüyoruz ya? Biz asıl amacımızı, yani ortak çıkarlarımız olan hak ve özgürlüklerimizi, dinimizi ve kültürümüzü muhafaza etmek için mücadele etmeyi unutup, onun bunun aklına uyarak aramızda didişip duruyoruz. Sonuçta, örgütler de, partiler de, amaca giden yolda sadece birer araçtır. Bu oluşumlar gelip geçicidir ve kalıcı olan ortak çıkarlarımızdır. Bu çıkarlarımız için mücadele verecek çocuklarımızdır, torunlarımızdır…
ORMANA, HEDEFE BAKMALIYIZ
Esas olan nihai hedeftir. Hedefimiz de aynı olduğuna göre, aramızda gereksiz çekişmelerle, kendimizi yıprattığımızla kalıyoruz. Ormana bakmak lazım, hedefe bakmak lazım. Ağaçlarla uğraşarak hiç bir şey başaramayız. Birlik ve beraberlik olmazsa olmaz! Ama yanlış anlaşılmasın: Bu birlik ve beraberlik her şeye rağmen olmaz. Dayatma ile olmaz! Son zamanlarda Bulgaristan'da görüyoruz ki, birileri işgüzarlığa soyunarak, orada oluşan iki partiyi birleştirme gayreti içine girmiş. Üzerine basa basa bir defa daha söylüyorum: Birleşmeye evet ama bu birleşme tabandan olmalı. İnsanımızla istişare ederek yapılmalı. Soydaşlarımızın fikri ve önerileri doğrultusunda yapılmalı. Onların düşüncelerine saygı gösterilmeli. Aksi halde, oradaki insanımız farklı bir oluşum arayışı içine gireceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Kendi adıma insanlarımızla görüşüp, istişare etmeyi severim. Onları dinlerim, önerilerini alırım. Geçen ay Bulgaristan'a gittiğimde, soydaşlarımızın yoğun olarak ikamet ettiği bölgeleri dolaştım. Evlerine misafir oldum, işyerlerine gittim, parti ofislerini ziyaret ettim. Her iki partiye destek veren yüzlerce kişi ile görüştüm. Bu görüşmelerde yukarıda da belirttiğim gibi, gördüm ki, sıkıntılarımız ve dertlerimiz aynı, kendi yönetimlerinden muzdarip oldukları konular yine aynı. Bundan dolayı bu şartlarda ve bu yönetim anlayışları ile tepeden emrivaki ile birleşme ters etki yaratacaktır. Bırakın birleşmeyi, kopukluk daha da derinleşecektir. Bu konuda tabloyu anlamak için Bulgaristan genel seçimlerinde Kırcaali'de alınan sonuçlara bakmak yeterli olacaktır. Orada partilere göre oy dağılımından ziyade katılım oranına bakmak lazım. Bulgaristan genelinde sandığa gitme oranı %54 iken, Kırcaali'de bu oran %37 de kalmıştır. Kırcaali neresi? Soydaşlarımızın kalesi. Peki, bu sonuç neyi gösteriyor? Bu şunu gösteriyor: Soydaşımız eski partiden memnun değil ama yeni kurulan partiye de yeterince güven duymuyor demek. Bu fotoğrafı iyi okumak lazım, iyi analiz etmek lazım. Bunun tabi bazı sebepleri var ama burada zaman açısından bunlara girmeye gerek yok. Zaten oradaki gelişmelerle ilgili ayrıntılı rapor hazırladık ve Yüksel Özkan'ın aracılığı ile sayın Başbakan Yardımcımız Hakan Çavuşoğlu'na ileteceğiz.
MENFAATLERİMİZ HER YERDE SAVUNMALIYIZ
Birlik ve beraberlik içinde olmamız burada da önemli. Hem nitelik, hem nicelik olarak, burada ezici üstünlüğümüz var ama baktığımızda karar vericiler nezdinde aynı oranda temsil edilmiyoruz. Bunu sağlamak için birlik beraberlik içindolmamız e lazım. Yanlış anlaşılmasın, amacımız bölgecilik yapmak değildir. Bu şehrin ve bu ülkenin her ferdi birbirinden değerlidir. Bunu istememizin sebebi Sayın Mehmet Müezzinoğlu'nun sık sık tekrar ettiği “Damdan düşenin halinden en iyi damdan düşen anlar“ sözünden dolayıdır. Çünkü burada da birçok sorunumuz var ve bu sorunlarımızı en iyi yakından bilen birileri çözebilir. Buna en son şu örnekleri verebiliriz: Vatandaşlık ve yurt dışında birinci derecede akrabaları olanların sağlık hizmetlerinden yararlanmak için belli haklar tanınmıştı ama uygulamada insanımız bin bir türlü bürokratik sıkıntılarla karşılaşmakta. Bundan dolayı karar vericilerin arasında olmayı, talep ediyoruz. Bunun yolu da birlik ve beraberlik içinde hareket ederek, bazı kazanımlar elde etmekten geçiyor. Ve kendi adımıza işin sevindirici tarafı da görüyoruz ki, bu camiamız artık bunu net olarak algılamış. Artık herkes şunu anlamış ki, tek başına hiç kimse, hiç bir şey elde edemeyecek. İnsanlarımızın arasında gezmeyi, onları dinlemeyi önemsediğimizi söylemiştim ve gittiğim her yerde artık herkes bundan bahsettiğini görmek sevindirici. Zira, bu güne kadar defalarca bu yönde girişimlerde bulunuldu ama başarılı olamamıştık. Ancak anlaşılan herkes bir şekilde bu bölünmüşlükten nasibini almış ve birlikten güç doğduğunu iyice idrak etmiş. Demek ki, daha önce zamanı değilmiş. Demek ki, o zaman bu zamanmış. Ama dedelerimiz ne demişti? “Bir musubet bin nasihatten iyidir”.
Aramızda siyaset kurumunun temsilcileri var. Artık camiamız siyasetten, bürokrasiye, yani karar verici mekanizmaların içinde yer almak için daha ısrarcı olacaktır. Sonuç olarak, camia olarak, ne kadar kenetlenirsek, o kadar daha başarılı oluruz. Birimizin sorunu, hepimizin sorunu olmalıdır. Camiamızın menfaatlerini her yerde cesurca savunmalıyız, çünkü bu onurlu camia her şeyi fazlasıyla hak etmektedir. Birlik ve beraberlik güç demektir, başarı demektir, başın dik yürümesi demektir.
Cebelliler, her zaman öncü olmuştur. Bunu başarmak için de öncülük edeceklerdir. Bu salonu dolduran kalabalık bunun işaretidir…
Gürçay CEM,
Cebel Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı