Biz nerede hata yaptık

Görüştüğüm Türkler , demokrasi dönemin gençleri. Türkçe soru yöneltiyorum, bana Bulgarca cevap veriyorlar. Bilmek zorundalar, tabi ki ama neden anadillerinde hiç konuşmuyorlar? Yasaklar mı devam ediyor? Hiç mi, bu gençlere anadilimiz öğretilmemiş? Düzgün konuşamamanın ezikliği mi hakim?

Yıl 1997, sekiz yıl sonra ilk defa Bulgaristan'a gidiyorum. Gönlüm ferah, cebimde Türk kimliğim ve pasaportum, başım dik. Demokrasi dönemi , isimler iade edilmiş , adet ve gelenekler uygulamak serbest bırakılmış. Türkleri ve azınlık haklarını destekleyen 3.sıraya yükselmiş , Mecliste grubu olan Türk partisi, üçüncü sıraya yükselmiş, güya Türklerin azınlık haklarını savunacaklar. 1989 yılında, zorunlu göçe tabi tutulanlar vatandaşlıktan men edilmemiş. Herkese çift vatandaşlık hakkı tanınmış ve bir çok kişi yeni kimlik ve pasaportlarını almış...

Memleketimdeki yakın akrabalarımı ve arkadaşlarımı görmeyeli tam sekiz uzun yıl geçmiş. İçim içime sığmıyor. Sınıra dayandık ve pasaport kontrolünden geçiyoruz. Otobüs dolu. Elli yolcuyuz. Ve dakika bir gol bir... Muavin, elinde pasaportlar, yüksek sesle yolcuların isimlerini okuyor bir bir; Huben Hubenov, Belin Demirov, Anka Ivanova, Stefka Vasileva...

Arada bir tek tük bir Türk ismi ama Bulgar isimleri çoğunlukta. İlk başta tedirgin ve şaşkın bir halde herkes birbirine bakıyor, önce kısa ve tuhaf bir rahatsızlık geçiriyorlar, fakat çoğunun isimleri, kendilerinkinden farklı olmadığını anlayınca, aralarında umursamaz bir şekilde şakalaşmaya başlıyorlar... Beni hemen bir endişe ve korku sardı. Belki de, söylendiği gibi Türk isimlerimiz iade edilmemiştir. Emin olmak istiyorum ve yolculara bunu soruyorum. İade edildi, merak etme diyorlar. Artık herkes istediği ismi kullanma hakkına sahip.

Demek ki, bir sıkıntı yok. İçimi saran üzüntü, isimlerimizin değiştirilmesinden ve tüm azınlık haklarımızın alınmasından çok daha büyük. Bu bir umursamama olayı mıydı? Neden bunca insanımız, şehit edildi, gazi oldu, cezaevlerinde ve temerküz kamplarında yattı? Vefat edenlerimiz, Bulgar maşatlığına gömülmediler mi? Ama her şey boşunaymış, demek isimlerimiz sıradan bir şeymiş...

Aslında hayal kırıklığım, bu kadarla kalmayacakmış. Görüştüğüm Türkler , demokrasi dönemin gençleri. Türkçe soru yöneltiyorum, bana Bulgarca cevap veriyorlar. Bilmek zorundalar, tabi ki ama neden anadillerinde hiç konuşmuyorlar? Yasaklar mı devam ediyor? Hiç mi, bu gençlere anadilimiz öğretilmemiş? Düzgün konuşamamanın ezikliği mi hakim? Bu gençler, aynı anda artık birer ebeveyn ve çocukları ile hiç Türkçe konuşmuyorlar, çünkü Türkçe konuşmayı bilmiyorlar ve zorlanıyorlar. Konuşsalar bile, çok basit ifadeler kullanıyorlar, kelime dağarcıkları 100-150 kelimeyi geçmiyor. Maalesef, anadilleri yabancı dil olmuş...

Öğrenme isteği yok, ilgi yok. Aynı bu ebeveynler çocuklarını da anadilinden uzak tutuyorlar, bilip bilmemelerine önem vermiyorlar sanki, neden anadilde eğitim yetersiz diye sorgulamıyorlar. Çocuklarının anadilde eğitim görmelerini teşvik etmiyorlar. Bu çok normal bir hal almış, çoğu ebeveyn umursamıyor ve hiç kimse de çıkıp azınlık hakkından bahsetmiyor. Hiç kimse, senelerce destekledikleri partiden bu konuda açıklama istemiyor.

Umarım benim bilgilerim eksiktir, ben yeterince araştırıp, Türk azınlığının oylarını toplayan partinin bütün aktivitelerini öğrenemedim. Aslında bu dönemde Milli Eğitim Bakanlığı anadilinde yeni eğitim programları hazırlamış ve uzun yıllardan sonra yeni kitaplar basılmış... İşimden dolayı, üniversiteli öğrencilerle yıllarca bir arada oldum, defalarca gençlerimizin anadillerinin ne kadar kötü ve yetersiz olduğuna şahit oldum. Bu durum çocuklarımız için çok önemli bir konudur, çünkü her yeni dilin doğru öğrenilmesinin temelinde, anadilini doğru bilmek yatmaktadır. Anadilinde okuyup yazamayan ve doğru konuşamayan çocuk, diğer dillerde zorluk çeker.

Leyla ÖNER

Bakmadan Geçme