BERABER YİYİP, BERABER İÇENLER…
Bizim mahallenin başına bir husumet, bir huzursuzluk gelince, mahalle halkı hemen Kocadut altına toplanarak bir karar alır. Bu belanın, kazanın defedilmesine geçilir. Köy yerinde ise belaların, kazaların ardı arkasının kesildiği bir gün bile olmaz. Ya yolların üzerine taş düşer, ya seller köprüleri alıp götürür, ya rüzgarlar ağaçları devirir.
BERABER YİYİP, BERABER İÇENLER…
Kulaklarımızın pasını silelim. Bir yerlerden çan sesleri geliyor.
Bu çan sesleri, muhakkak, birlik-beraberlik seferberliği içindir.
Birlik-beraberlik lafları beni anında çocukluğuma götürür.
Bizim mahallenin başına bir husumet, bir huzursuzluk gelince,
mahalle halkı hemen Kocadut altına toplanarak bir karar alır.
Bu belanın, kazanın defedilmesine geçilir.
Köy yerinde ise belaların, kazaların ardı arkasının kesildiği bir gün bile olmaz.
Ya yolların üzerine taş düşer, ya seller köprüleri alıp götürür,
ya rüzgarlar ağaçları devirir.
Öyle ki, bu kazaların üstesinden gelmek, bir ya da iki babayiğit işi değildi.
Ya bu öten çanlar neyin, kimin birliğinden beraberliğinden söz ediyorlar.
Aldığımız duyumlara göre, Bulgaristan'da azınlıkların haklarını savunacağız,diye kurulan bazı siyasi oluşumlar arasında çatlaklıklar meydana gelmiş,hatta bu çatlaklar bölünmeye kadar v armış...
Demek ki, bu çanlar birlik olalım, beraberliğimizi ortadan kaldırmayalım, çağrıları için çalışıyormuş. Peki, bu siyasi güçler yakına gelince beraber yiyip, beraber içiyorlardı.
Ayrıca, Türk ve Müslüman topluluklarına, kaç paralık yararları oldu?
Zavallılar, hep kandırılarak, aldatılarak sandık başlarına gitmediler mi?
Haa, şunu unutmayalım. Onların sayesinde bir hayli yandaşları şirket sahibi oldular.
Şimdi bu para babalarının gelirlerinde bir takım sakatlıklar baş gösteriyorsa, sandık başında birlik-beraberliğimizi kanıtlayalım...
Mehmet ALEV