Baba Ocağı
Tozlu raflara sinmiş acayip bir ıtır,/ Baktıkça her sahan içerimi sızlatır... /Avucumun içi yanar elkayası iki taştan,/
Burkulur içim, gözlerim ballanır yaştan./ Yasyabancı bir yadırgama bu sefer,/ Boş kalmış saklambaç oynadığım yerler... /Zamanla aşınıp bitmiş kapıda eşik,/Unutulmuş ninnisini beni büyüten beşik.
02.05.2020 12:55
Güncelleme: 02.05.2020 12:56
*** UNUTULMAYAN ŞİİRLER ***
Durhan Hasan HATİPOĞLU
Baba Ocağı
Şu mahalle, harmanyeri, karadut,
Şu köşebaşı ahşap ev,
avlusundaki koca armut,
Ocakbaşı, dolap, musandra, sedir,
Yazlıkta yatan teneşir tahtası
içimizi sızlatan acı bir hadisedir...
Durup duruyor hala aşevimizin isi,
Duvarda paslanmış dedemin postekisi.
Hazin bir sessizlik içinde dört duvar,
Yiyip bitirmiş oyma tavanı kurtlar.
Şayak bir mintandı en büyük derdim.
Şu ağaç kaşıklarla bulgur aşımı yerdim.
Tozlu raflara sinmiş acayip bir ıtır,
Baktıkça her sahan içerimi sızlatır...
Avucumun içi yanar elkayası iki taştan,
Burkulur içim, gözlerim ballanır yaştan.
Yasyabancı bir yadırgama bu sefer,
Boş kalmış saklambaç oynadığım yerler...
Zamanla aşınıp bitmiş kapıda eşik,
Unutulmuş ninnisini beni büyüten beşik.
Kalaylı kaplar sararmış öylece raflarda,
Babamın gurbet torbası asılı duvarda.
Ağnamış çökmüş tırabzanda tahtalar,
Yüklükteki yastıkların bir başka hali var.
Merhaba ömrümün sefil ve mutlu çocukluk çağı,
Geçiktik biraz,
hoşgör beni baba ocağı!