Koca Yusuf ve Gülçehre hikayesi, çok ilginçtir. Halil Delice'nin yazdığı Koca Yusuf kitabında, Deliorman'da Şumnu'nu Karalar(Çerna) köyünden olan efsanevi Koca Yusuf ile ilgili bir hikaye var. Koca Yusuf gençlik döneminde güreş için gittiği bir yürük köyünde, bir genç kızın evlilik teklifini, pehlivanlık kariyerini etkileyeceği için kabul etmemiştir. Bu olayı unutup gider. Balkanlar'da savaşlar sırasında, Koca Yusuf, 'Memleket elden gidiyor, ben güreşip ne yapacağım?' diyerek pehlivanlığı bırakmış gibi oluyor. Bir gün gezerken, genç bir kızı azgın bir boğanın gazabından kurtarıyor. Sonra bu kurtardığı kıza aşık oluyor. Tabii, tahmin edeceğiniz üzere bu kız, o eskiden reddettiği kız. Gülçehre isimli bu kız, Koca Yusuf ancak pehlivanlığa, yağlı güreşe tekrar başlarsa onunla evleneceğini söyler.
PAYLAŞ
ATA SPORUMUZ VE KADINLAR
*Güreşin ilk kez Türkler tarafından yapıldığı ve Orta Asya'dan dünyaya yayıldığı kesinlikle kanıtlanmıştır
*Kadınlar da yıllarca bir şekilde ata sporumuzun içinde olmuş
*Deliorman'da ata binmeyen, güreş yapmayan adama kız bile vermezlerdi
*Pehlivanların,“eline, beline ve diline sahip” olduğu düşünülüyormuş
Güreş tarihinin başlamasından itibaren Türkler, güreşi kişisel kahramanlıkları göstermeye elverişli olan en iyi sporlardan biri sayar. Güreş, Türklerin en eski sporlarından biri olup, kişisel bir spor olmasının yanında toplumsal bir önem kazanmıştır. Bu durum, gerek Selçuklu İmparatorluğu zamanında, gerekse Osmanlı İmparatorluğu zamanında her gün biraz daha artan bir değerle devam etmiştir. İnsanlığın toplu halde yaşamaya başladığı en eski zamandan beri, önem verilen başlıca sporlardan biri olmuştur.
Güreş sözcüğünün kökeni Özbek ve Başkurt Türklerinin "Kures" sözcüğünden gelmektedir. Bilinen ilk güreş Oğuz Türklerinin destanlarından olan, Dede Korkut destanında yer almıştır. Güreşin ilk kez Türkler tarafından yapıldığı ve Orta Asya'dan dünyaya yayıldığı kesinlikle kanıtlanmıştır. Pehlivan sözcüğü ise Farsça'dır. Burhan-ı Katı'ya göre asıl anlamı, yürekli, cesur (şeci), yiğit (dili) ise de, zabit, vali, iri vücutlu ve doğru sözlü kimseye de pehlivan denilirmiş.
Selçuklular zamanında, kahramanlık gösteren savaşçılara, üstün başarı kazanan atıcı, güreşçi, gürzcülere pehlivan denilse de, bu sıfat 16. yy. başlarında yalnız sporcular için kullanılmıştır. Pehlivan deyiminin bu anlamda kullanılışı, Sultan II. Mahmut devrinin sonuna kadar sürmüştür. Sümer Akat Tarihleri , Tabletler, Gılgamış ve Dede Korkut destanları ve diğer kayıtlar bunu ortaya koymaktadır. Türkler, erkeği, kadını ve çocuğuyla güreşi sever, güreşçiye saygı duyar ve pehlivanlara ayrıcalık tanırlar. Güreş dünyasının içinde olan insanlar için güreşçi hanım olgusu çok yeni bir şey değil. Kadınlar da yıllarca bir şekilde ata sporumuzun içinde olmuş, güreşi takip etmiş, güreşin varlığında önemli yer almıştır.
Orta Asya'da kadınların da erkekler gibi güreştiği tarihi bir gerçek. Hatta Dede Korkut'un “Banu Çiçek'le Bamsı Beyrek” adlı hikayesinde, Banu Çiçek, kendisiyle evlenmek isteyen Bamsı'yla kimliğini belli etmeden at ve ok yarıştırır, üstüne güreşir. Bamsı, güreşte onu yendikten sonra, Banu gerçek kimliğini açıklar ve Bamsı Beyrek'e varır.
Osmanlı döneminde öyle zamanlar olmuştur ki, güreşemeyen bir gencin, toplumda bir değeri var sayılmamıştır. Özellikle saraylarda valide sultanların, aynı padişahlar gibi pehlivanları korudukları bilinmektedir. Orhan Gazi'nin eşi Nilüfer Hatun, Bursa'da toprak bağışı yaparak pehlivan tekkesinin kurulmasına ön ayak olmuştur. Ayrıca bazı kaynaklara göre padişahların saraya alındığı dönemlerde, kıspeti olmayan pehlivanların kıspetlerinin, valide sultanların emriyle diktirildiği de bilinen bir gerçek. Kadınların saray bahçesinde güreş izlerken resmedildiği son dönem ünlü bir Osmanlı portresi de mevcuttur.
Deliorman güreşlerinde de kadınların var olması, halkla ilişkileri ve ata sporumuzu canlandırma, koruma, yayma ve devam ettirmede yararlı olmuş olduğu söyleniyor. Bu doğal bir olanaktır, çünkü çok güçlü ve tarihte adı kalmış Koca Yusuf, Kurtdereli Mehmet, Kel Aliço, Ahmet Kara, Hergeleci İbrahim, Ahmet Emin, Hasan İsaev, Efraim Kamberoğlu, Lütfü Ahmedov, Osman Duraliyev, Şükrü Lütfiyev, Ahmet Doğu, Sezgin Ayık, Ali Molla ve Zekeriye Güçlü gibi birçok güreşçimizi nineleri, anneleri, sevgilileri, kızkardeşleri büyüttü, eğitti, yetiştirdi, dünyaya gözlerini açık tutmayı öğretti, güreşe ilgilerini uyandırdı, güreş yarışmalarında manevi güç oldu.
Ünlü tarihçi Heroid Lond, "Cengiz Han" adlı eserinde Türklerden söz ederken, ata binmeyen, güreş yapmayan adama kız bile vermezlerdi demiştir. Yakın geçmişte de Deliorman'da buna benzerler yaşanıyordu. Baba, kızını isteyenlere, damat güreşçi mi diye her zaman soruyormuş. Güreşçi değilse, kızını vermiyormuş. Güreşçiye karşı duyulan sevgi ve saygı, pehlivanların güçlü kuvvetli, vücut yapısı ve adaleleri gelişmiş, sağlıklı görünümlü insanlar olmasından kaynaklanır. Pehlivanların kahraman, yiğit, doğru ve mert, “eline, beline ve diline sahip” insanlar olduğu düşünülüyormuş.
Osmanlılar zamanında ve daha sonra, saray dışındaki güreş müsabakaları, Deliorman panayırlarında, evlilik ve sünnet düğünlerinde yapılıyormuş. Ayrıca köy düğünleri ve bayram güreşleri adı altında düzenlenen etkinlikler de yapılıyormuş. Bugün de Ulanlı (Oğlanlı, Uğlanlı, Ruen), Kubadın (Kopadın, Loznitsa) ve Omranköy(Trem) düğünü gibi bazı yerlerde devam ediyor. Erkeklerle birlikte kadınların da güreş ve eğlencelerin düzenlemesinde ve misafirlerin karşılanmasında emek, destek ve katkıları az değildir.
Koca Yusuf ve Gülçehre hikayesi, çok ilginçtir. Halil Delice'nin yazdığı Koca Yusuf kitabında, Deliorman'da Şumnu'nu Karalar(Çerna) köyünden olan efsanevi Koca Yusuf ile ilgili bir hikaye var. Koca Yusuf gençlik döneminde güreş için gittiği bir yürük köyünde, bir genç kızın evlilik teklifini, pehlivanlık kariyerini etkileyeceği için kabul etmemiştir. Bu olayı unutup gider. Balkanlar'da savaşlar sırasında, Koca Yusuf, “Memleket elden gidiyor, ben güreşip ne yapacağım?” diyerek pehlivanlığı bırakmış gibi oluyor. Bir gün gezerken, genç bir kızı azgın bir boğanın gazabından kurtarıyor. Sonra bu kurtardığı kıza aşık oluyor. Tabii, tahmin edeceğiniz üzere bu kız, o eskiden reddettiği kız. Gülçehre isimli bu kız, Koca Yusuf ancak pehlivanlığa, yağlı güreşe tekrar başlarsa onunla evleneceğini söyler. Bu da o zamanki kadınların güreşe ve pehlivanlığa verdiği değeri gösteren önemli bir gerçektir. Şumnu Davul ve Zurna Orkestrası'nda kızların davul ve zurna çalmaya başladığı Kemallar(İsperih) güreşlerinde, 32 davul ve 3 zurnadan oluşan görkemli ve kalpleri hoplatan ekip, tüm seyircileri heyecanlandırdı ve o anları dolu dolu yaşadı. Deliorman spor yarışmalarında ve bayram törenlerinde davul ve zurna varmış, gördüğümüz gibi yine var olacaktır! Deliorman'da güreş varmış ve yaşadığımız müddetçe her zaman devam edecektir!