ADI VE ÖZGÜRLÜĞÜ UĞRUNA ÖLÜMÜ NİŞAN SEÇTİ
Bizim eşsiz kahramanımızdı. Hüsniye Abla, gideli on dört yıl dolmuş. Özgürlüğümüzün sembolüydü. Tertemiz duyguların mert Kadını. Türk erkeğini utandıran. Bulgara karşı tek başına direnen.
Bizim eşsiz kahramanımızdı. Hüsniye Abla, gideli on dört yıl dolmuş.
Özgürlüğümüzün sembolüydü. Tertemiz duyguların mert Kadını.
Türk erkeğini utandıran. Bulgara karşı tek başına direnen.
Çakal sürüsüne karşı mücadele etti. Gücü onlara yetti.
Bir insanın görebileceği bütün zulüm ve işkenceyi gördü.
Bütün kadınlık zerafetine rağmen, dayağın her türlüsüne maruz kaldı.
Dişleri söküldü. Kana susamış çizmeler böğürüne indi.
Buzlu ve pis su içinde tutuldu.
En soğuk kış gecelerinde sadece bir gömlekle, yalın ayak kar üstünde yürütüldü.
O, hep direndi. Beton duvarları tırmaladı durdu.
Türkün ruhunu kimseciklere teslim etmedi. İsmini de!
Hüsniye'yi yaşattı. Üzerine toz kondurmadan. Bunun bedeli çok ağırdı.
Adı ve özgürlüğü uğuruna ölümü nişan seçti.
Bazen ölmekte istiyordu. Öldürülmekte! Öldürmekte!
Aklını yitiriyor. Vücudundaki yaralar kurtlanıyor.
Ama yüreğindeki o sabır taşının ağırlığını ise kimsecikler tahmin bile edemiyordu.
Karanlık cehennem katmanında, lağım fareleri, yaralarından sızan kanı emerken, bir anda beyaz bir ışık belirdi yukarıdan...
Daha sonra Hüsniye Ablanın gözleri, Bursa'nın yeşiline boyandı.
Ama bu yeşil gözlerde artık mutluluk okunamıyordu.
Yaşı kurumuş göz pınarı hüzün ve acı doluydu.
Kansere yakalandı. Yapayalnız bırakıldı.
Ömrünü, yüz binlerin özgürlüğüne feda etmişken, rehavete kapılan aynı yüz binler, Hüsniye Ablayı kaderine yalnız bıraktı.
Issız bir gecede, bu yalnız ve ümitsiz cesur Kadın, bütün ihanetlere küs, odasına kapanıp kendini ateşe verdi.
Bulgarın öldürmeye kıyamadığı kahramanı, bizler canlı canlı mezara gömdük.
Gençlik çağının anı fotografındaki tertemiz gözleri asırlar boyunca bizi sorgulasın diye...
Mümin TOPÇU