( 2. ) TOPLUMUMUZ ÖYLE BİR PİS OYUNUN İÇİNE ÇEKİLDİK Kİ...
* Çeşitli gruplara öbek öbek dağılmış olsalar da, onlar asla biri birine dokunmuyorlar, hatta her zaman bütün savcı ve hakimleri, kendi himayesi altında tutuyorlar. * Hiç düşündünüz mü, acaba neden bütün eski ve yeni başsavcıların seçiminde uzun yıllardır bir Türkün sözüne itaat edilmekte. Sanmayın ki, bu rezil durumdan ülkedeki Türklerin bir menfaati bulunmakta. Sonuçta, azınlık mensuplarından oluşan bir toplumun eline, şimdilik kimse Bulgaristan gibi bir devleti emanet etmez. * Şimdi bize bölünmeyin diyorlar. Mafyanın kanatları altında durmamızı tavsiye ediliyorlar. Mecliste bizim 50 milletvekilimiz de olsa, sonuçta Peevski'nin emirlerine itaat etmeye mecbur değil miyiz?
Geçen günkü yazımızda da belirtiğimiz gibi, eski komünist rejimin bazı temsilcileri, artık mafyacılık maskesi altında, ülkeyi acımasız bir şekilde darmadağın etmeye devam ediyorlar.
Onların tek bir gayeleri bulunmakta;
- Usulsüz bir şekilde edindikleri inanılmaz büyük ölçüdeki şahsi servetlerini korumak, bir de kendilerinin olası bir yargı sürecinden sona, cezaevine boylamamak…
Bundan dolayı, çeşitli gruplara öbek öbek dağılmış olsalar da, onlar asla biri birine dokunmuyorlar, hatta her zaman bütün savcı ve hakimleri, kendi himayesi altında tutuyorlar.
Sadece son başsavcı seçimlerindeki süreci ve kargaşayı göz önünde bulundurduğumuzda, bu vahim ve korkunç durumu hiç zorlanmadan kavrayabilirsiniz.
Hiç düşündünüz mü, acaba neden bütün eski ve yeni başsavcıların seçiminde uzun yıllardır bir Türkün sözüne itaat edilmekte. Sanmayın ki, bu rezil durumdan ülkedeki Türklerin bir menfaati bulunmakta. Mafyayı desteklemek ve onun üyelerini birer sultanat prensi gibi yaşatmak, bir Müslüman toplumun temsilcilerini bayağı kaygılandırmalı. Sonuçta, azınlık mensuplarından oluşan bir toplumun eline, şimdilik kimse Bulgaristan gibi bir devleti emanet etmez. Ne yazık ki, bu kurguya inananların sayısı hala bir haylı fazla...
Devlet, ya da mafyanın başı, “ iki liderlerimizi” yakın ve sıkı koruma altında tutuyor, onların etraflarında adeta kuş uçurtmuyor. İkisinin yıllık koruma masrafları dört milyon levayı geçmekte. Aynı devlet, bu sıcak ve sınırsız şefkatini halktan yana ise esirgemeye devam ediyor. Onu, sadece bir oy deposu olarak görmekte.
Eğer, bugünlerde Kırcaali'deki medya kuruluşlarında bir göz gezdirirseniz, atıkları sevinç naralarını göreceksiniz. Bunların tümünün sponsorluğunu lafkacı fazlasıyla üstlenmiş durumda. Bunların hedefinde, bazı köylerde seçmen oylarının yüzde yüz aynı partiye gittiği haberini yazmak yatmakta, aynı komünist rejim esnasında olduğu gibi.
Nedense bizim insanımız eski alışkanlıklarını sürdürmeye devam ediyor. Korkudan veya umursamazlığımızdan dolayı, sandığa attığı oylar genelde aynı renkten oluşuyor. Komünist rejimden ne kadar kar ettiysek, mevcut “demokratlardan ve liberallerden” de zırnık bir kazancımız olmayacağını çoktan anladık, fakat başka alternatifler bulunmuyor diyeceksiniz.
Doğru! Genel anlamda ülkedeki siyasi durum tamamen yenilenmedikçe ve demokrasi kurallarına uyulmadığı müddetçe, bütün toplumu kapsayan bir değişime gidilemez.
Türk azınlık toplumunun rahatlaması ve refahı da genelde bu hayali değişime bağlı. Türkler, kendi aralarında en güçlü siyasi bir oluşumu yaratmış olsalar bile, ülkedeki diğer etnoslar uyanış sürecine doğru adım atmadıkça, Bulgaristan, bulunduğu bataklıktan asla çıkamaz...
Şimdilik mafyanın bacaklarını kırmaya gücümüz bulunmuyor. Zaten bizler de aynı bu mafyaya tamamen ortak olmuş durumdayız, hatta en güçlü mafiyotlar bizim sıralarımızda yer almıyor mu? Biz, mafya babalarının sayesinde mi özgürlüğe kavuşacağız?
Şimdi bize bölünmeyin diyorlar. Mafyanın kanatları altında durmamızı tavsiye ediliyorlar.
Mecliste bizim 50 milletvekilimiz de olsa, sonuçta Peevski'nin emirlerine itaat etmeye mecbur değil miyiz?
Kırcaali Belediye Başkanı sonuçta bir Türk, fakat yarın medrese binasını asıl sahiplerine iade etme girişiminde bulunabilir mi, ya da partisinin üyelerinden ve sempatizanlarından, kendi çocuklarının Türkçe derslerine girmelerini isteyebilir mi?
Ya da saat kulesinden saçılan kin ve nefrete son verebilir mi? Hasan Aziz, bunları Peevski' nin izni olmadan yapamaz. Aynı bu Peevski'yi bizzat bizler deputat yapmadık mı…
Bizlerin toplum olarak, içeride veya dışarıda, yaptırım gücümüz neden bunca zayıf ve yetersiz? Şu an, kendi içerimizden çıkardığımız gerçek manada liderlerimiz bulunmuyor. İleriye dönük hedef ve stratejilerden söz bile edemeyiz…
(Devam edecek)
Mümin TOPÇU