İbretlik Karlıova Camii Vakası - Mümin TOPÇU

İbretlik Karlıova Camii Vakası


Karlıova'daki camimiz elden uçtu gitti...

Geçen gün, Bursa'daki Bulgar konsolos yetkilisi, Balgöç yönetimi ve DPS bölge temsilcisi ile aynı karede görüntü verdi...

Bu fotokare, bir tesadüf eseri ortaya çıkmış olabilir; ama aynı DPS aktivistleri düne kadar, Balgöç'ü ele geçirmeye pek hevesli değil midiler?

Burada, Karlıova Camisi ne alaka diyeceksiniz.

Madem ki, bu tarihi ibadethanemiz Müslümanların elinden alınarak resmen gasp edildi, bizim de şimdi bütün ilgilileri sorumlu tutmamız için kapı açıldı. 

Bulgaristan Hükümeti, Başmüftülük, Büyükelçiliğimiz, siyasi partilerimiz ve STK'larımız neden suskunlar?

Karlıova Camisi olayı, statüko rejiminin hakim  ve savcıların üzerinde nüfuzu büyük olduğu bir dönemde tamamen oldubittiye getirildi.

Bir mahkeme kararı ile hak sahiplerinin elinden resmen alınmış oldu.

Boko ve Şişi'ye ucu dokunan her yargılama sürecinde, sihirli bir elin devreye girmesine tanıklık ettiğimiz bir dönemdeyiz.

Eski Başsavcı Tsatsarov'un Ankara' da konuk edilmesini de unutmuş değiliz...

 Hadi Boko'yu es geçelim; fakat Şişi lakaplı zat, bizzat DPS'nin namı değer lideri oluyor.

Sanmayın ki, bahsettiğim bu liderin, dudaklarının arasından dökülecek sadece bir kelime, Karlıova Camisi polemiğini bizim lehimize sonlandıramazdı.

Bunun için aslında şimdi de hiç geç değil...

Biliyorsunuz, dini konular pek de hassas ve önemlidir.

Söz konusu caminin müzeye dönüşümüne bir gereksinim ve inandırıcı bir gerekçe bulunmuyor.

Sonuçta bir Ayasofya Camii değil, Karlıova'da İstanbul hiç değil...

Karlıova bölgesinde, hala imanlı Müslümanların varlığı mevcut. 

Orada tek bir Müslüman bile yaşamamış olsa, dinsel bir mekanın zorunlu el değiştirmesi bayağı yadırganacak cinsten bir insan hakları ihlalidir.

Bugünlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'deki bazı yargılamalardan söz ederken, acaba Karlıova Camii neden hiç konu etmemekte...

Sadece bir mahkeme kararıyla herhangi bir kilisenin müzeye dönüştürülerek Hristiyanların elinden alındığını ben hiç duymadım.

Karlıova'da milliyetçi Bulgarların etkili ve güçlü olduğuna dem vurabilirsiniz.

Sanki Türklerin hiç milliyetçi ve dindar olma hakları bulunmuyor.

Müslümanların, dini görevlerini yerine getirebilmeleri için, bir avuç bağnaz Bulgar milliyetçisinden icazet mi almaları gerekiyor?

Yüzyıllardır beraber ve iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşadığımız bir toplumda, camileri kapatmak veya onları müzeye dönüştürmek de neyin nesi oluyor?

Zağra Camisi dinler müzesi, Vraca Camisi doğa koruma merkezi oldu...

Restorasyonu devam eden Makbul İbrahim Paşa Camisi ( Razgrad ) yine müze olarak yakında kapılarını açacak...

Nevrokop ve Köstendil'deki camilerimizin akıbeti ise meçhul...

Bu cami kapatma ve işlev değiştirmelerin devam etmeyeceği garantisini ise kimse veremiyor.

Karlıova Camii vakası, yakında ülkedeki bütün camileri kapsayabilir...

Demek ki, bir şeyler yanlış ve tersine gidiyor...

Bu sorunun, başkent Sofya'daki Büyükelçiliği'mizin sorumluluk alanına girmiyor diyemezsiniz.

Bu nahoş durum karşısında, başmüftümüz istifa edeceğine neden susmayı tercih ediyor?

Ahmet Doğan ve Delyan Peevski'den zaten bir medet umduğumuz filan yok, kendileri son zamanda 70 yere 70 iftar sofrası açmakla meşgullar...

Yani, işleri güçleri sadece şow yapmaktan ibaret.

***

Birazcık da tarih sayfalarını karıştıralım:
 
II. Bayezid döneminde Osmanlı kumandanı ve Şehzade Cem’in (Cem Sultan) lalası Karlozâde (Karlızâde) Ali Bey tarafından XV. yüzyılın başından itibaren çoğunlukla Türk-Yörük nüfusunun yerleştiği bir bölgede tesis edilmiş, adına kurucusuna nisbetle Karlıova veya Karlova denilmiştir.
Tamamı sonradan değiştirilmiş olmakla birlikte Karlova (Gjopsa) vadisindeki tarihî köy isimlerinin dörtte üçü Türkçe’dir. Bizans-Bulgar Ortaçağı’nda vadiye, XIV. yüzyıldaki savaşlarda tahrip edilen ve 1350’den sonraki kayıtlarda artık zikredilmeyen dağlık Kopsis Kalesi hâkim olmuştur. Fakat kalenin hâtırası Gjopsa şeklinde bölgenin eski isminde yaşatılır.
Osmanlılar, burayı önemli bir merkez olan Filibe’nin fethiyle irtibatlı olarak 1370 yılı civarında ilhak etmiş olmalıdır. Bu yörede yeni bir şehrin Ali Bey tarafından kuruluşu hakkında mevcut araştırmalarda çoğu yetersiz kaynaklara dayanan oldukça yanıltıcı bilgiler verilir.
Karlova’nın kurucusu Ali Bey, İtalya’nın eski soylu ailelerinden Toccolar’a mensuptur. Ailenin en meşhur kişisi Yanya’yı başşehir edinerek Epiros’a hâkim olan Carlo Tocco’dur. Onun ölümünden sonra oğullarından bir kısmı Osmanlı hizmetine girerek Üsküp’e yerleştirilmiştir.
Karlova’da, şehrin en önemli camisi olan ve günümüzde ayakta kalan Kurşunlu Cami’nin giriş kapısı üzerindeki kitâbede Sultan Murad’ın oğlu Sultan Mehmed’in oğlu Şehzade Cem’in lalası Karlıoğlu Ali’nin 890 (1485) yılında burayı yaptırdığı belirtilir.
Ali Bey’in, caminin inşasından on yıl sonra Karaman sancak beyi olduğu sırada tanzim ettirdiği vakfiyesinin biri Sofya’da, diğeri Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde bulunan iki muahhar nüshasının her ikisi de yanlış olarak 801 (1398-99) tarihini verir, ancak caminin inşasından on yıl sonra kaleme alındığı da kaydedilir.
1570 yılı tahririnde şehirde yetmiş üç müslüman ve 118 hıristiyan erkek nüfus vardı. 1595’te 105 müslüman hânesiyle 125 hıristiyan hânesinden oluşan toplam 1000’den fazla nüfusu bulunuyordu. Ali Bey’in vakfının gelir ve giderlerinin kaydedildiği 1166-1167 (1753-1754) yıllarına ait bir muhasebe defteri, Karlova’nın bu sırada fizikî ve ekonomik yönden ne kadar büyüdüğünü gösterir. 923’te (1517) tahsil edilen 5997 akçe, zaman içerisinde enflasyonun büyük artış göstermesine rağmen 1167’de (1754) 369.200 akçeye ulaşmıştı ve bu da büyümenin önemli bir işaretiydi. Bu belge, aynı zamanda vakfın bir parçası olarak Christo Fǎrgov’un tesbit ettiği, ancak 904 (1499) tarihli vakfiyede mevcut olmayan bir hamamı da ihtiva eder. Cami görevlilerinin sayısı benzer şekilde artarak ondan otuz üçe çıkmıştı ve bunların içinde bir de mektep hocası vardı.
1819’da Papaz Konstantin tarafından kaleme alınan Filibe piskoposluk bölgesinin tavsifine göre Karlova’da dörtte üçü Türk olmak üzere 1000 hâne mevcuttu. XIX. yüzyıl boyunca Bulgaristan’ın hıristiyan nüfusu yüksek doğum oranı sebebiyle hızla artarken gerek küçük aile yapısı gerekse 1828-1829 savaşı ile Rus işgali yüzünden müslüman nüfusu hızla gerilemiş ve şehrin nüfus yapısı tersine dönmüştür. 1874-1875’te Felix Kanitz şehirde 1200 Bulgar, 300 Türk ve altmış yahudi hânesi tesbit etmiştir. Şehirde yedi cami, birkaç kilise ile bir sinagog bulunmaktadır.
Bulgarlar’ın 1873’teki “Nisan isyanı” Karlova’da sert bir şekilde bastırılmıştır. 1877-1878’deki Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından müslümanların çoğu şehirde kalmış, ancak Ali Bey Camii’ne el konulmuş ve bir müddet kiliseye çevrilmiştir. Cami müslümanlara geri verilince tahrip edilmiş olan revakları bugünkü haliyle yeniden yaptırılmıştır. 1878’den sonra Karlova nüfusu Bulgar göçmenlerin akını ve müslümanların nüfusunun yavaş yavaş azalması sebebiyle tekrar değişmiştir. 1934’te Bulgarlar tarafından yapılan nüfus sayımına göre 5835 Bulgar nüfusuna karşı 1615 Türk mevcuttu. İki hâne dışında yahudilerin tamamı göç etmişti.
Karlızâde Ali Bey Camii 1966-1967’de restore edilmiş ve bir müddet sanat galerisi olarak hizmet vermiş. Ali Bey’in hamamı ile türbesi 1960’ların başında ortadan kalkmıştır. Bugünkü bilgilere göre 35.000 dolayında nüfusu olan Karlova’daki müslüman cemaatin çoğu Türkçe konuşan Çingeneler’den oluşmaktadır.

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI