Kış Güneşi -

Kış Güneşi


Ben oldum olası kış güneşini severim. Ne de olsa bir zemheri gününde doğmuşum. Dedemin anlattığına göre, öyle soğuk bir günmüş ki, koskoca İstanbul boğazı buz tutmuş. Gemiler buzdan yüzemez olmuşlar. Neyse, on yaşına geldiğimde Edirne'ye döndük.

Anneannem eski Edirne kışlarını anlatırken, "Dedenin bıyıkları buz tutardı. Tunca nehrinin üstünden yürüyerek geçerdik." diyordu. Benim hatırladığım günlerde de hatırı sayılır bir soğuk vardı. Okula giderken kayıp düşmemiş çocuk varsa, tarihe adı yazılmalı bence.

Evimiz bayır bir sokağın en tepesinde olduğu için, kızak eğlencelerinin merkezi gibiydi. Düşenlere önce yardım edilir sonra hep beraber gülünürdü. Daha sonra Bolu'ya gittim. Bolu dağlarında kışın ağababası varmış meğer. Çok zordu ama güzeldi. Okulumuzda bazen verilen elmanın içinden buz çıkar, reçeller buz tutardı. Ama bizler karlı ve soğuk günleri eğlenceye çevirir, her boş zamanımızda bahçeye fırlar, karlanır içinde yuvarlana yuvarlana oynardık. Sonraki yıllarda hep kışlar çetin geçer ama ben özellikle kış güneşini çok severdim.

1975 yılında, İsviçre'ye geldim. Efsane gibi duyduğumuz, okuduğumuz, filmlerde gördüğümüz kayak merkezlerini görünce hayran oldum. Memleketimin onca güzel karlı dağları varken neden bizde olmaz diye üzülmüştüm. Sonra Almanya'ya geldim. Tarih 1 ocak 1976 yılını gösteriyordu ve her yer karla buzla kaplıydı. Tükürseniz, yere buz düşecek kadar soğuktu. Dışarı çıkamasam da pencerenin önünde kahve ve çay keyfine başladım. Boş zamanlarımızda Ren nehrinin kenarında yürüyüşe çıkıyor, termosa koyduğumuz sıcak içeceklerimizle keyif yapıyorduk. Hafta sonları mutlara Karaormanlar'ın tepelerine doğru çıkardık. Karın üzerinde pasta ve kahve keyfine, hele bir de kış güneşi varsa doyum olmazdı.

80'li yıllarda karavan alınca, her hafta sonumuzu neredeyse başka bir karlı yerde geçirmeye başladık. Çocuklar kızaklarında kayarken, karın üstüne koyduğum sandalyede oturup, koca bir battaniyeye sarınıp, kış güneşinin tadını çıkarırdım. O günlerden bu günlere çok zaman geçti. Artık vaktimiz çok ama özellikle geçen yıldan beri evlerde pinekliyoruz.

Uzunca bir zamandır, güneye bakan balkonumda vakit geçiriyorum. Her mevsimim havası, doğanın görünümü bir başka. Bu sabah uyandığımda gene pırıl pırıl bir kış güneşi vardı. Sevinçle kalktım. Bahçeye bakan masaya oturunca, güneş kaybolmuş, yerini uçuşan kar taneleri almıştı. Neyse güneşten kısmetim yokmuş diye azıcık küser gibi olsam da, son çayımı alıp gene de balkona çıktım. Aaaa karın yerini birden ılık ve pırıl pırıl bir güneş almasın mı? Hemen arkama yaslanıp, gözlerimi kapattım. Çünkü ışık çok parlak geliyordu. Arada etraf kararır gibi oldu. Aaa gene kar yağıyor. Göz açıp kapatana kadar derler ya, tam da öyle oldu. Günlerden pazarmış, dışarı çıkmak yasakmış boş verin... 

Ünlü bir hava raporu sunucumuz vardı. "Hava nasıl olursa olsun, sizin havanız güzel olsun." derdi. Aynen öyle.

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
29Oca
22Ara
01Ekm

Fosforlu Cevriye

01May

Bahçemizin yeni gurmesi

29Oca

Başınıza zoom gelmesin...