Yukarıdaki arama formları aracılığı ile Misyon Gazetesi arşivinde kelime, içerik, konu araması yapabilir veya gün-ay-yıl formatında tarih girerek tarihe göre haberleri listleyebilirsiniz.
Sevgili Misyon mahallesi! Bugün nerden aklıma takıldıysa, bir zamanlar çok meşhur olan bir türküyü hatırladım.
"Karakolda ayna var.
Kız kolunda damga var.
Aç koynunu moriya da Cevriye'm,
Ben de de kara sevda var.."
Henüz ilkokula gidiyordum ama bülbül gibi okuyup, inci tanesi gibi yazıyordum. Filmlerin siyah beyaz ve alt yazılı olduğu dönemlerde, Latin harflerini bir türlü sökememiş olan yaşlılar, sinemaya torunları ile gelirlerdi. Sinemalar gitmek, parklar sosyalleşilen mekanlarıydı. Oralarda insanlar birbirleri ile karşılaşıp, ayak üstü sohbet ve galiba çokça da dedikodu yaparlardı.
Cumhuriyet Sineması'na yılın en büyük aşk filminin geldiğini, mahalle aralarında sırtına astığı afişlerle dolaşıp, elinde tuttuğu boru gibi bir şeyle sesini yükselten tellaldan duymuştuk.
Filmden önce namı gelmişti; Fosforlu Cevriye denen kadın, İstanbul'un en büyük kahpesiymiş ama. İşte gönül bu, hem ota hem moka düşermiş. Kadınlar bunu duyunca aman evlerden ırak olsun. Allah, oğullarımızı böyle fettan kadınlardan korusun diyerek üç kere tahtalara vuruyorlar.
Afişin üzerinde Neriman Köksal ve yanılmıyorsam rahmetli Engin Cezzar'ın resimleri var. Neriman da Neriman hani...
Sırf onu görmek için bile bu filme gitmeye değer. Hele filmin bir sahnesinde, eteğini kaldırıp baldırına bağladığı bıçağı bir çekişi var ki, o güzellik karşısında, erkeklerin gönüllü öleceği geliyor... En seksi filmde görünen kadın bacağı, bugün mini eteklerden ve şortlardan görünen kadar bile değil.
Mahallenin okumuş ve öğretmen olmuş bir abisi var. O annesine anlatmış. Bu Fosforlu Cevriye'yi seven adam büyük bir şairmiş. Umumhanede çalışıyor dememişte, deli divane aşık olmuş. Sonra, şairin hükümet ile arası açılmış. Hükümet bunu mahpusa atmış. Bu Fosforlu Cevriye, kitabını da mahpustan yazmış.
Yazmış ki, o mahpuslarda son nefesine kadar çürüse bile, bir daha gün yüzü görmese bile, yaşadığı büyük sevda ile güzeller güzeli Fosforlu Cevriye dünya durdukça unutulmasın..
Yaa, işte böyle sevgili dostlar! Bu hikayeye ve bu efsane filme, ister kurgu deyin ister gerçek ama her durumda Leyla ile Mecnun'u aratmayan bir aşk hikayesi, bir büyük tutku vardı.
Filmden aklımda kalan tek sahne, Neriman Köksal'ın bıçak çekme sahnesiydi. Bütün salon heyecanla nefesini tutmuş beklerken dünya güzeli bir kadın sütun gibi bacağını açıveriyordu. O anda ıslıklarla karışık alkışlar yeri göğü inletmişti..
Bir de o tamamını hatırlayamadığım türkünün nakaratı:
"Aç koynunu moriya da Fosforlum
Bende de kara sevda var.."
Fosforlu aşklardan, Çin malı gibi sahte aşklara geldik. Naylon ayakkabılarımız kadar para etmeyecek naylon kadın ve erkekler, yaşadıkları her ilişkinin adına aşk demiyorlar mı?
Gözün kör olmasın aşk tanrıçası Venüs!
Ne halt ettin de aşk gibi kıymetli bir duyguyu, bu kirlenen dünyaya getirdin?