Bayram Gecesi -

Bayram Gecesi


İyi günler sevgili Misyon okurları!

Geldik bir mübarek Ramazan ayının son gecesine.

Kısmetse yarın bayram. Yaşayanlara, hayatta olanlara ne mutlu. Aramızdan ayrılıp, yarınki bayramı görememiş olan sevdiklerimize Allah'tan rahmet ve kabir rahatlığı dilerim.

Gelelim geceyi anılarla anmaya. Bilirsiniz eski bayramların anıları da tadı da pek çoktur. Galiba 1973 yılının Ramazan Bayramı'ydı. Yani ertesi gün bayram olacaktı.

Üç küçük çocuk cici elbiseler giymek ister. Ama o tarihte henüz çarşı pazar hazır giysiler, kazaklar ve hırkalarla dolu değil. Ramazan boyunca üç çocuğuma hırka yetiştirmeye çalıştım. Pantolonlarını ve kızımın elbisesini kendim diktim. Havalar soğuk, yeni hırkasız olmaz. Aslında son geceye kalmayacak bitirecektim ama kayınvalidemle üç gece üst üste hem kendimize hem de iki akrabaya baklava yaptık. Her tepsi 32 yufka. İftardan sonra, çocukları yatırıp, beraber açıyoruz.

Bu arada benim küçük oğlanın hırkasının yarım kolu kalmış. Bayram gecesi, çocukları yıkayıp yatırınca örüp, bitiriveririm. Neyse günlerce süren bayram temizliği, oruç mahmurluğu ve tatlı, yemek hazırlıkları ile iyice yorulmuş olmalıyım ki, o son gece erkenden uykum gelmeye başladı. Bıraksalar çocuklardan önce ben uyuyacağım. Neyse az kaldı canım. Şurada dört parmak daha örsem bitiriyorum. Allahtan çocuklar hiç sorunsuz uyudular.

Sarı kedi benim ayaklarımın dibine kıvrıldı. Mırıl mırıl mırıldanıp, inadına uykumu getiriyor. Anneannem, uyuyan kediyi uyandırmak çok günahtır derdi. Onun anlattığına göre, Peygamberimiz namaz kılarken, kedisi gelip eteğine oturup, uyumaya başlamış. O büyük zat hemen bir makas isteyip, kaftanını kesmiş, gene de kediyi uyandırmamış. Ben de uyandırmam.

İyice gözlerim kapanıyor. İki üç sıra daha geçip, keseceğim. Bu iş bitti. Dikmesi de bilemedin yarım saat, ondan sonra bağlasanız uyuyacağım. Önce şu kapanan gözlerimi bir daha yıkayayım da uykum açılsın. Çocukları uyandırmadan dışarı çıktım. Elimi yüzümü güzelce yıkayıp, pencereden biraz temiz hava aldım. Kar atıştırıyordu ama hava mis gibi temizdi. Birden uykum açıldı. İçeri döndüm.

Bizim odadan oğlumun gülme sesi geliyor. Allah, Allah, bu çocuk uyandıysa uyanmıştır ama neye böyle gülüyor? İçeri girince bir de ne göreyim? Ben otururken horul horul uyuyan kedi de oğlum da uyanmışlar. Kedi benim örgümü şişten çıkarmış, dişleri ve patileri arasında didikliyor. Sökülen iplikleri oğlum ellerine dolamış, kıkır kıkır gülüyor. Aman Allah'ım, bu da mı başıma gelecekti?

Örgüyü olduğu gibi sökmüşler. Artık o anda tansiyonum kaça çıktı bilmiyorum. Zaten hiç kimse de tansiyon diye bir hastalık olduğunu bilmezdi. Oğlumu dışarı atamayacağıma göre, kediyi sofaya atıp, kapıyı kapattım. Işığı söndürüp yattım.

Hırka bayramdan sonra bitti. Ama ben bir şey öğrenmiş oldum. Kedilerin ve çocukların yanında örgü bırakılmaz. İki yaşındaki oğlumun elbette hiç bir şeyden haberi yoktu. Bayram sabahı eski hırkasını giymek onun için asla sorun olmamıştı.

Eski bayramlar diyoruz, güzeldi diyoruz, unutamıyoruz. Acaba pek çok emeğimiz ve anılarımız olduğu için mi bize daha güzel gelirmiş? Artık ne telaş kaldı ne de emek ve heyecan. Bayram, günlerden bir gün oldu. O güne yetişen canlara ne mutlu.

Herkese sağlıklı Bayramlar dilerim!

Sabriye CEMBOLUK

 

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
29Oca
22Ara
01Ekm

Fosforlu Cevriye

01May

Bahçemizin yeni gurmesi

29Oca

Başınıza zoom gelmesin...