Bulgaristan'da neler oluyor? - Mümin TOPÇU

Bulgaristan'da neler oluyor?


Şimdilik sadece laf ebeliği yapılmakta; ama yakında kabak birilerinin başında fena patlayacaktır.

İnşallah, gerçek suçlular yerine, birileri günah keçisi olarak seçilmez ve zarar görmez...

Topyekün başsavcının gitmesi istenirken, kendisiyle beraber bütün oligarşi modelinin temsilcileri güçlü savunma atağına geçtiler ve tez elden hemen suçluyu bile "ilan ettiler"- meğer, yeni hükümet ve yeni bakanlar "suçluymuşlar..."

Ya siyasi cephede, bizim Türkleri temsilen rol kapmış olanlar neyle angaje son günlerde?

Adamlar, dur duraksız ve harıl harıl sadece Peevski'yı aklayıp paklamakta.

Avrupa Parlamentosu'na bir kere yaslandık edasıyla ortalıkta dolaşanlara, elbette, bizim de birkaç kelamımız olacaktır.

Siz, madem ki, Avrupa Birliği'nin kundağındasınız ve sevimli yavru şekline bürünmüşsünüz, o zaman kendi Türk toplumunuzun yararına da birazcık kazanımlar edininiz. Bu arada göçmenleri de unutmayınız.

Bizler de, sizlere işte o zaman "Eyvallah!"deriz...

Ülkemiz Bulgaristan'ın, Kuzey Makedonya, Arnavutluk ve Moldova'daki Bulgarların azınlık hakları için nasıl sert ve özverili bir mücadele verdiğini hepimiz görmekteyiz. Devlet büyüklerimizin, bu yöndeki bütün çabalarını takdir etmekteyiz.

Madem ki, örneğin Kuzey Makedonya'daki Bulgarlar, bunca değeli ve kıymetliyse, o zaman Bulgaristan'daki Türklerin değeri nedir?

Sorumun muhatapları herhalde Mustafa Karadayı ve İlhan Küçük olmalıdır. Bu arada Mecliste bulunan Hüsmen dayıyı ve Taner agayı da unutmuyorum...

Sayın İlhan Küçük, Kuzey Makedonya konusunda epey uzmanlaştı; ama şu Avrupa Parlamentosu kürsüsünden bir kere de, kendi öz etnosunun çözüm bekleyen problemlerinden bahsedebilse.

Sonuçta, kendisinin seçmeleri bizler oluyoruz, aynı zamanda bizler de birer insanız, bizim de hak ve özgürlüklerimiz olmalı...

Peevski için harcadığınız güçlü eforu biraz da bizim için harcasanız kötü mü olur?

Ne de olsa Bulgarlar, Peevski'yi savunur; ama Türkleri kimler savunacak?

Yoksa, ben yanılıyorum mu?

Bilmem biliyor musunuz; Türkçemizde bir "ağzından baklayı çıkar" deyimi yer edinmiş.

Eğer, birileri bizim lehimize konuşmamanız için sizlerin ağzına bakla yerleştirdiyse, işte o zaman olayın rengi ve boyutu değişir.

Ağzından baklayı çıkarmak mecaz anlamda kullanılır. Bildiği bir konuda söylemek istediklerini açıklamak yerine üstü kapalı bir şeklide ifade etmeye çalışmak demektir. Gizlenen bir duygu ve düşünceyi açığa çıkarmak için söylenir; ağzından baklayı çıkar demek kişinin içinde sakladığı fikrini söylemesi gerektiği anlamına gelmektedir.

Bir sözle, ağzınızda ne var diye bilmiyorum; ama en sonunda artık şunu çıkarınız ve hiç lafı gevelemeyiniz.

Sizler kimlere hizmet etmektesiniz?

Bulgaristan Meclis kürsüsünden hiç inmiyorsunuz, güya Avrupa Parlamentosu da emirlerinize amade, o zaman Bulgaristan'daki Türk toplumu nerede? Bütün ümitleri Brüksel'de mi, yoksa Ankara'da mı?

En sonunda ağızdaki bakla masalını da anlatmadan edemeyeceğim...

Zamanın birinde şeyh ve dermiş yaşarmış . Bu şeyh, dervişi çok sayar ve severmiş. Lakin dervişin ağzından küfür eksik olmazmış. Şeyh artık bir gün dayanamamış ve dervişe üç bakla tanesi verip, bu baklaları sadece uyurken ağzından çıkartmasını ve onun haricinde sürekli ağzında tutmasını tembihlemiş. Bir zaman sonra bu baklalar işe yarar ve derviş artık küfür etmemeye başlar.

Bir gün derviş ile bir davete giden şeyh tam yola çıkacakları sırada bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başlamış. Acele acele yağmurdan kaçıp gidecekleri yere yetişmeye çalışırlarken genç bir kadın cama çıkıp şeyh ve dervişe seslenmiş. Kadın uzun bir süre şeyh ve dervişe bakar. Bir süre sonra şeyh dayanamaz ve hiç bir şey söylemeyip sadece bakan bu kadına neden bekletildiklerini sorar. Genç kadın bunun üzerine ''eğer yağmurlu bir günde kavuklu birine bakılırsa kuluçkadaki tavukların daha büyük olacağını'' söyler.

Bu cevaba sinirlenen şeyh dervişe döner ve günümüze kadar ulaşan o deyimi seslenir:

"Çıkar ağzındaki baklayı, be kerata!"

YAZIYI PAYLAŞ!